Rauf Tamer
Türkiye Cumhuriyeti elbette “Egemen/Oyun Kurucu)” devletlerden değil. Ama…
Türkiye Cumhuriyeti elbette “Egemen/Oyun Kurucu)” devletlerden değil.
Ama…
Dış politika ilkeleri ve stratejisi olan “Bağımsız” bir devlettir.
Bağımsızlığı siyasi ve ekonomik yönetiminden kaynaklanır, kendi yargısı vardır…
Fakat…
Müttefikleri (Birlikte hareket ettiği ortakları) de vardır…
Olmalıdır…
Bundan sonra da olacaktır…
Çünkü devletler elbette “Bağımsız” olmalı ama “Bağlantıları” da olmalıdır…
Mevcutlar içinde dünyanın en eli kanlı ve acımasız terör örgütü 46 rehinemizi iade etti…
Evet, “İade” etti…
Ne silahlı bir operasyon yaptık ne de terör örgütünün nöbetçilerini uyutup da yurttaşlarımızı arabalara bindirip kaçırdık…
Terör Örgütü (Mutlaka) bir hesap yaptı ve rehinelerimizi teslim etti…
Bizim hükümetimiz (Ya da MİT) de (Mutlaka) bir başka hesap yaparak yurttaşlarımızı iade aldı…
Hatta…
Devletimizin en başından beri çok zekice bir stratejiyi uyguluyor oluşu da mümkün…
Aksi halde rehinelerin cep telefonlarının ve hem de sürekli şarj edilerek ceplerinde bırakılması (Musul konsolosumuzla sürekli telefon görüşmesi yapıldığını bizzat MİT açıkladı) mümkün müydü?..
Ya da hangi terör örgütü rehine aldığı kişilerin kendilerine yardım isteyebilmeleri, sürekli bulunduğu yeri bildirmeleri için yanında cep telefonu taşımalarına izin verir?..
İyi ama…
Bütün bunlar, 46 yurttaşımızın burunlarının bile kanamasına izin verilmeden iade alınmasıyla elde edilen “Başarıyı” gölgeleyebilir mi?..
Yani bırakın “ne verdiniz?” diye sorgulamayı…
“46 yurttaşımızı sağ salim getirdiğiniz için bu başarıda emeği geçen herkese müteşekkiriz” deyin…
Ey güzel insanlar!..
Bahaneyle ben de bu konudaki “kişisel” görüşlerimi söylemiş oldum…
Ama…
Asıl amacım bugünkü Posta’da “Al gülüm” başlığı altında yayımlanan makalesiyle benzer şeyleri anlatan Rauf Tamer’i alkışlamak…
Ve alkışlıyorum