MEDYA KÖŞESİ

Rasim ile helal <font color='#FF0000'>Hürriyet ile zehir mi?</font>

Aydın Doğan'ın Hürriyet ekibiyle buluşup yemek yemesi Star yazarı Fehmi Koru tarafından "İsa'nın son yemeği gibi olmaz umarum" diye yorumlandı...

Rasim ile helal <font color='#FF0000'>Hürriyet ile zehir mi?</font>
GAZETECİLER.COM - Medyada 'çeteleşmiş' bir grubun kendilerine yeni elemanlar kazanmak için haftada bir içtima yaptıkları kafeye gitmişler... Aydın Doğan'ın yanında bir zamanlar 'amiral gemisi' diye anılan gazetesinin hemen bütün ağır topları varmış... İnternet siteleri, haberi "Düşman çatlattılar" diye vermiş...

LAST SUPPER NEDİR?
Fehmi Koru'nun yazısında gönderme yaptığı 'Last supper', Hz. İsa ile 12 havarilerisinin birarada bulundukları son yemektir.

Sonrasında içlerinden biri Hz. İsa'yı gammazlayacak, İsa Romalı askerler tarafından yakalanıp işkence edilerek yargılanacaktı.

Last Supper, Leonardo DaVinci'nin de ünlü bir resmine konu olmuş, resim ve içeriği DaVinci Şifresi romanı ve filmiyle çok popüler olmuştu...
Kendisini dikkatle dinlediğimi gören ilgili ve bilgili dostum görüşmemizin sonunda şunu söyledi: "Umarım, o kafede yenilen yemek, katılanlar için 'last supper' olmaz..."


Bu yazı Star gazetesinde Taha Kıvanç imzasıyla yazan Fehmi Koru'ya ait. Koru hem Hürriyet yazarlarıyla Aydın Doğan'ın buluştuğu mekanı eleştirdi hem de Hz. İsa'nın havarileri ile yediği ve ardından içlerinden birinin onu Romalılara teslim ettiği son yemek göndermesi yaptı.

BULUŞMA YERİ MANİDAR

İlk önce buluşma yeri... Bana çok mânidar geldi. Yazdıklarından biliyorum, patronun evinde ziyaret ettiği yazar o çeteyi önemseyen biri; konuğuyla konuşurken kafe buluşmalarından da söz ettiğini sanıyorum.

Sizler orayı zaten biliyorsunuz; Medyada çeşitli gazetelerde yuvalanmış bir 'çete'nin kendilerine uzak duranlar arasından 'adam devşirme' yöntemine ışık tutmak için Kulis'te değinmiştim çünkü... Önce hakkında kıyasıya eleştiriler yayımladıkları, en pespaye bilgi kırıntılarını bile aleyhlerinde delil olarak kullandıkları kişileri, eğer müsait görürlerse, cuma günleri buluştukları o kafeye çağırıyorlardı.

Buluşanlara 'çete' deyişim kendilerini savunmak için kaleme aldığı yazılarda onlar için bu sözcüğü kullanan Hıncal Uluç'tan ödünç alınma... Önce aleyhinde yazıp sonra kafeye çağırdıkları medya camiasından pek çok kişi var.

Aydın Bey bir kısmı her cuma o toplantılara katılan, biri -söylentilere göre- kendisi katılmasa bile yenilen-içilenlerin hesabını ödeyen gazetesi yazarlarını o kafeye götürmekle onlara ne mesaj vermiştir sizce?

İyi bir okurum da olan dostum, "Eğer davet patrondan değil de yazarlarının birinden gelmişse..." diye başladığı cümlesini şöyle tamamladı: "Bir ara polisiye romanlarda kâtilin suç mahalline geri dönmesine dikkat çekmiştin ya..."

Gerçekten de öyledir: Kâtiller suç mahalline mutlaka dönerler... O sebeple, olay yeri soruşturma ekiplerinin ilk işi, kendileri o mahalle gelip incelemelerini başlattıktan sonra etrafta biriken kalabalıktaki yüzleri gözden geçirmektir...

Bir süre önce burada, ülkemizin önemli medya patronlarından birinin, satışa çıkarılan Sabah-atv grubunun değeriyle ilgili görüşlerini birinci elden aktarmıştım. Kendisiyle görüşen bir tanıdığıma, medya patronu, grubun etrafta konuşulan rakamlardan çok daha fazla edeceğini söylemişti. Tanıdığım, "1,5 milyar dolar edebileceği kanaatinde" dedi bana.

Habertürk'te Fatih Altaylı inanmadığını yazdı. Bir tek o olsa iyi, rakama kuşkuyla yaklaşan başkaları da çıktı. Aydın Doğan ise değer konusunda dostumun görüştüğü patrondan farklı düşünmüyormuş.

Kendisini dikkatle dinlediğimi gören ilgili ve bilgili dostum görüşmemizin sonunda şunu söyledi: "Umarım, o kafede yenilen yemek, katılanlar için 'last supper' olmaz..."

(...) "Umarım olmaz" dedim hemencecik...

Hepsi birlikte kalsınlar; aman birbirlerinden ayrılmasınlar...

ÇOK OKUNANLAR