Radikal'deki olay yazı kavga çıkaracak
Radikal yazarı Yıldırım Türker, Hilal Kaplan ve Perihan Mağden'i köşesinde isim vermeden yerden yere vurdu!
GAZETECİLER.COM - Radikal gazetesinin radikal kalemi Yıldırım Türker, Mertlik meselesi başlığı ile hükümete, hükümete yakın duran medyaya ve özellikle de Nuray Mert ve Ece Temelkuran'a yönelik yazıları ile medya gündemine yerleşen Hilal Kaplan, Perihan Mağden gibi yazarlara sert bir dille yüklendi.
Hilal Kaplan için milletvekilliği adaylığını türban farkıyla kaçıran;
Perihan Mağden için ablaları olarak küçük muhbirlerin yanı başında kişisel düşmanlığının öcünü alma çabasında yazan Türker, alçaklığa doyamıyorlar dedi. Türker, polemiğe dahil olan Nagehan Alçı'yı ise köşesinde konu edinmedi.
İşte Türker'in bugünkü köşesinden ilginç bir bölüm:
ALÇAKLIĞA DOYAMIYORLAR
Mert ve Temelkuran, takıntılı Stasi memuru kılıklılarca ısrarla ve durmadan hedef gösteriliyor.
Bu muhbirler bir zamanlar demokrat kesimle dirsek temasında olmayı güvenceli bulan yeni nesil Yeni Türk gazeteciler.
Milletvekili adaylığını türban farkıyla kaçıran biri, adeta 'yöneticilerimiz uyuyor mu?' çığlıkları atarak her iki gazeteciyi de 'Kandil muhibbi' ilan ediyor. Onları hapse tıktırmadan içi rahat etmeyecek.
Harbiliğiyle tanınan bir başka şöhret, ablaları olarak küçük muhbirlerin yanı başında kişisel düşmanlığının öcünü alma çabasında, aynı insanları hedef gösteriyor. Alçaklığa doyamıyorlar.
DEĞER Mİ PEKİ! DEĞDİ Mİ BARİ?
Kardeşler, bu günler de geçer. Her alçaklığınız kayda düşüyor.
Okumadıysanız, Umur Talu'nun 4 Ağustos yazısından bir bölümü buradan okuyun bari.
"..Öyle bir megalomani...Öyle bir narsisizm...Öyle bir fesat, kin, saldırganlık. Ah özellikle 'sonraki kuşaklar' nasıl böyle oldu; kalpleri bir yandan megalomanyadan, bir yandan sadistçe saldırganlık ve kötülükten nasıl böyle beslendi? İlk öğretmenleri kimdi?
Nasıl bir medya patronluğu, idareciliği hepsi de eğitimli olan bu çocukları nasıl hızla devşirip kalplerini buruşturarak bir arenada birbirinin üstüne sürdü? Devlete sahip çıkanlar, hükümete sahip çıkanlar, vicdanları ve akıllarını, insanla ve meslekleriyle ilişkilerini bu mülkiyet ilişkisine ipotekleyenler nasıl bu kadar çoğaldı?
(gazetecilik) Sadece ona buna yanaşmak, yanaşmalık gazıyla dalaşmak, gazetecilikten başka her şeye bulaşmak değildir....Yanındakini, karşıdakini dirseklemek, tokatlamak piyasaya, zamaneye münasip düşebilir ama...Gazetecilik, halk adına verilmiş bir sıfat olan 'bekçi köpekliği'ni, kuyruk sallamak ve önüne geleni, özellikle meslektaşlarını ısırmak sanmak değildir....Nasıl oldunuz be çocuklar...Ne çabuk oldunuz! Tut ki şöhret oldunuz...Değer mi peki! Değdi mi?"
Hilal Kaplan için milletvekilliği adaylığını türban farkıyla kaçıran;
Perihan Mağden için ablaları olarak küçük muhbirlerin yanı başında kişisel düşmanlığının öcünü alma çabasında yazan Türker, alçaklığa doyamıyorlar dedi. Türker, polemiğe dahil olan Nagehan Alçı'yı ise köşesinde konu edinmedi.
İşte Türker'in bugünkü köşesinden ilginç bir bölüm:
ALÇAKLIĞA DOYAMIYORLAR
Mert ve Temelkuran, takıntılı Stasi memuru kılıklılarca ısrarla ve durmadan hedef gösteriliyor.
Bu muhbirler bir zamanlar demokrat kesimle dirsek temasında olmayı güvenceli bulan yeni nesil Yeni Türk gazeteciler.
Milletvekili adaylığını türban farkıyla kaçıran biri, adeta 'yöneticilerimiz uyuyor mu?' çığlıkları atarak her iki gazeteciyi de 'Kandil muhibbi' ilan ediyor. Onları hapse tıktırmadan içi rahat etmeyecek.
Harbiliğiyle tanınan bir başka şöhret, ablaları olarak küçük muhbirlerin yanı başında kişisel düşmanlığının öcünü alma çabasında, aynı insanları hedef gösteriyor. Alçaklığa doyamıyorlar.
DEĞER Mİ PEKİ! DEĞDİ Mİ BARİ?
Kardeşler, bu günler de geçer. Her alçaklığınız kayda düşüyor.
Okumadıysanız, Umur Talu'nun 4 Ağustos yazısından bir bölümü buradan okuyun bari.
"..Öyle bir megalomani...Öyle bir narsisizm...Öyle bir fesat, kin, saldırganlık. Ah özellikle 'sonraki kuşaklar' nasıl böyle oldu; kalpleri bir yandan megalomanyadan, bir yandan sadistçe saldırganlık ve kötülükten nasıl böyle beslendi? İlk öğretmenleri kimdi?
Nasıl bir medya patronluğu, idareciliği hepsi de eğitimli olan bu çocukları nasıl hızla devşirip kalplerini buruşturarak bir arenada birbirinin üstüne sürdü? Devlete sahip çıkanlar, hükümete sahip çıkanlar, vicdanları ve akıllarını, insanla ve meslekleriyle ilişkilerini bu mülkiyet ilişkisine ipotekleyenler nasıl bu kadar çoğaldı?
(gazetecilik) Sadece ona buna yanaşmak, yanaşmalık gazıyla dalaşmak, gazetecilikten başka her şeye bulaşmak değildir....Yanındakini, karşıdakini dirseklemek, tokatlamak piyasaya, zamaneye münasip düşebilir ama...Gazetecilik, halk adına verilmiş bir sıfat olan 'bekçi köpekliği'ni, kuyruk sallamak ve önüne geleni, özellikle meslektaşlarını ısırmak sanmak değildir....Nasıl oldunuz be çocuklar...Ne çabuk oldunuz! Tut ki şöhret oldunuz...Değer mi peki! Değdi mi?"