'Prof. Saraçoğlu 99 yıl sonra tarihi vasiyeti yerine getirdi'
“Bedeli Çanakkale’de Kanla Ödenecektir” adlı kitabın Önsöz’ünü kaleme alan Prof. Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu “Amacım, hem bir vasiyetnameyi yerine getirmek hem de Mehmet Muzaffer gibi bir vatan evladını gençlerimize ve gelecek nes
Soylu, "6'ncı Ordu Komutanı Halil Paşa'nın vasiyet olarak gördüğümüz tarihi mektubuna, Prof. Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu hocamız büyük önem vermiştir. Sayın Saraçoğlu Hocamızın özel çabası ve destekleriyle hem Halil Paşa'nın emrini yerine getirip kitabın içerisinde 29 x 41 cm ebatlarında bir posteri okurlara hediye ettik hem de Yüzbaşı Mehmet Muzaffer'in eliyle çizdiği 100 kaime paranın orijinalini gördük." diyor.
Yazar Metin Soylu ile 2015 Çanakkale Zaferi'nin 100.yılında yeni kitabı üzerine konuştuk.
-Bedeli Çanakkale'de Kanla Ödenecektir adlı kitap çalışmanız nasıl başladı?
2006 yılında "Piri Reis Haritası'nın Şifresi" adlı kitabım üzerinde çalışmalar yapıyordum. Söz konusu araştırmalarım beni dönemin Emniyet Genel Müdürü Sayın Gökhan Aydıner ile bir araya getirdi. Çünkü Piri Reis'in Haritası ve Kitab-ı Bahriye adlı eserlerin kriminal laboratuvarlarında mutlaka incelenmesi gerekiyordu. Ben de buna ilişkin Emniyet Genel Müdürlüğü'ne resmi bir müracaatta bulunmuştum. Dilekçeme cevap yaklaşık iki hafta sonra telefon üzerinden gelmişti. Dönemin Emniyet Genel Müdürü Sayın Aydıner bana bir randevu vererek Ankara'ya davet etmiş, bu vesileyle Ankara'da kendisi ile görüşerek Piri Reis konusundaki taleplerimi dile getirmiştim. Kendisi de gerçekten de bana yardımcı olmuştu. O gün ilk kez Mehmet Muzaffer ismini de Sayın Aydıner'den duymuştum. Hatta o kahramanlık öyküsüne sebep olan yüz kaime parayı da orada görmüş, dokunmuş oldukça duygulanmıştım. İstanbul'a geri döndüğümde ise bu konuda araştırma yapmaya karar verdim.
-Peki ya sonra?
Yüzbaşı Mehmet Muzaffer hakkında kaynakların oldukça yetersiz olduğunu gördüm. Bunun üzerine daha fazla bilgi ve bulgu toplamak için devlet kurumlarına resmi müracaatlarda bulunmaya karar verdim. Başta Milli Savunma Bakanlığı olmak üzere, Emniyet Genel Müdürlüğü'ne, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü'ne, SGK Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı'na, Galatasaray Lisesi'ne, Genelkurmay Başkanlığı'na, İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü, Türk Tarih Kurumu olmak üzere çalmadığım kapı kalmadı. Elbette imkânları çerçevesinde müspet veya menfî cevaplar geldi. Bu cevaplara kitabımda özellikle yer verdim.
-Kitabınız neden Tarihi Roman oldu?
Öncelikle yapmış olduğum ön araştırmalarım ışığında Yüzbaşı Mehmet Muzaffer'in bahse konu olan yüz kaime parasına ilişkin klasik bir hikâye gözüme çarptı. Ancak bu kalıplaşmış hikâyenin dışında pek bir şey bulamamıştım. Sonrasında Devlet kurumlarından da bana çok ilginç belgeler gelince içerikler beni bu projeyi romana dökersem daha anlamlı hale getirebileceğim yönünde bir düşünceye sevk etti. Ve romanlaştırma yoluna gittim. İyi ki böyle yapmışım. Ben dahi tekrar tekrar okuduğumda oldukça hüzünlendim.
-Kitabınızın Önsöz'ünü kim yazdı?
Tüm samimiyetimle şunu itiraf etmek istiyorum: Eğer ki Prof. Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu hocamız kitabıma önem vermemiş olsaydı bu kitap gerek içerik olarak ve gerekse baskısı bu kadar kaliteli olmayacaktı. Kitabımın Önsöz'ünü kaleme alan Prof. Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu hocamızdır. Kendisine sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
-Önsöz'ü çok merak ediyoruz. Prof. Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu neler yazdı?
Yüzbaşı Mehmet Muzaffer'in kahramanlık öyküsü Prof. Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu hocamızı çok etkiledi. Çünkü hüzünlü gerçek bir hikâyenin gün yüzüne çıkabilmesi nihayetinde önemliydi. Önsöz'den kısa bir kesit paylaşabilirim:
"Değerli okuyucu, bu önsözü yazmaya başladığımda kim bilir tüm yaşamım boyunca kaç kez kalemi elime almışımdır diye düşündüm. Sayısını tatbikî bilemem, ancak bu satırları yazarken ne kadar dolduğumun; gözlerimden süzülen yaşın, kâğıdın üzerine düşünce farkına vardım. Hayatım boyunca hiç bu kadar yoğun bir duygu seli yaşamamıştım. Masadan kalkmak zorunda kaldım. Dışarıya çıkıp dolaştıktan sonra kendime gelebildim ve yazıyı zorlukla tamamladım..."
-Kitabınızda 29x41 cm ebatlarında bir poster var. Bunun anlamı nedir?
Şehit Yüzbaşı Mehmet Muzaffer'in komutanı aynı zamanda 6'ncı Ordu Komutanı Halil PAŞA, 11 Temmuz 1916 tarihinde bir mektup yazmıştır. Sorunuzun cevabı bu mektubun içerisinde saklıdır:
"... Umarım ki her edip, her yazar bu yüce gayeye hizmeti uğur sayarak, merhumu bütün millete tanıtmaya çalışacaktır. Umarım ki Müdafaa-i Milliye Cemiyeti bu şehidin fotoğraflarıyla zarfını birleştirip büyük levhalar haline getirecek, yüz binlerce duvar levhası şeklinde basarak, hem her evin iftiharla duvarına asacağı birer ibret levhası yapacak ve hem de vatan, millet namına bir hizmet yapmış olacaktır."
Bu vesile ile 99 yıl sonra Prof. Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu hocamızın sayesinde Halil Paşa'nın vasiyetini yerine getirdik.
-Yüzbaşı Mehmet Muzaffer sizce nasıl birisi?
Bunu sözlerle anlatmak aslında çok güç diyebilirim. Gerçekten de Mehmet Muzaffer resim yapma kabiliyetinin oldukça iyi olduğunu el ile çizmiş olduğu yüz kaime paraya bakarak görebiliyoruz. Tam bir vatanperver subaydır. Vatan savunması için canını ortaya koyan asil bir Türk Gencidir.
-Yüz liralık bahse konu olan paranın çiziliş hikâyesini kısaca bizlerle paylaşabilir misiniz?
Otomobil lastiği alabilmek için İstanbul'a gönderilen Mehmet Muzaffer, Harbiye Nazırlığı'nın kasasında para olmadığı için Çanakkale'ye eli boş dönmek istemez. Lastikleri satan Yahudi tüccardan bu malzemeleri almaya kararlıdır. Bütün bir gece uğraşarak sahte bir yüzlük kaime (kağıt para) yapar ve lastikleri alıp Çanakkale'ye döner. Yahudi tüccar kaimeyi bozdurmak üzere Osmanlı Bankası'na gittiğinde paranın sahte olduğu ortaya çıkar. Paranın üzerinde çok küçük harflerle şöyle yazmaktadır: "Bedeli Çanakkale'de Kanla Ödenecektir"
KANLI ZARFIN AKIBETİ BİLİNMİYOR
-Yüzbaşı Mehmet Muzaffer nerede şehit oldu?
9 Nisan 1916 tarihinde İngilizler tarafından Irak Cephesi Felahiye Muharebesi Kut'ül Ammere'de boğazından vurularak şehit edilmiştir. En hüzünlü olayda aslında burada yaşanıyor. Eşine sürekli mektup yazan Yüzbaşı Mehmet Muzaffer emir erinden eliyle zarfı uzatmasını istemiş boğazından akan kana parmağını batırarak eliyle "Kıble Ne Yöndedir?" ve "Bölük İntikamımı Alsın!" şeklinde o kanlı zarfa yazı yazarak şehit olmuştur. İşte o kanlı zarf 1916 tarihinden sonra Askerî Müzeye gönderildiği halde bugün Genelkurmay Başkanlığı envanter kayıtlarında bu vesika ne yazık ki kaybolmuştur.
Yüzbaşı Mehmet Muzaffer ile ilgili olarak (Türk Tarihindeki Kahramanlar ve Menkımeler adlı eser Ankara Genelkurmay Basımevi, 2009) Harb Menkıbeleri adlı eserde; "Grup Kumandanlığı olayı bir emirle orduya bildirmiş ve zarfı başkumandanlığına göndermişti. Başkumandanlık bu zarfın fotokopisini ve kumandanlık emrinin suretini bütün askerî okullara bir kahramanlık levhası olarak dağıtmıştı. Ben Harbiye'de 1923'te Bölük Kumandanı'yken bu levha, okulun müzesinde duruyordu. Zarfın aslı şimdi Askerî Müze'dedir. 1916'da Kut'ül Ammare'de yapılan şehitler abidesinin yanına Muzaffer'i gömmüştük. (Harb Menkıbeleri-Hasan Nuri) " şeklinde ifadeler yer almaktadır.
11 Temmuz 1916 tarihinde 6'ncı Ordu Komutanı Halil Paşa, Yüzbaşı Mehmet Muzaffer için yayınladığı özel bildirisinde ise; "Mehmet Muzaffer Efendi'nin bu yüce davranışı yani bir Türk subayının örnek maneviyatı olan o kanlı beyaz zarf, Askerî Müze'ye gönderilmiş, Türk çocuklarına ve gelecek nesillere, cevher değerinde bir miras olmuştur. Yaşayan ölülerin mirasları içinde bu zarf da yaşayacak, daima yükselmeye teşvik ve milletin iftihar etmesi için bir belge olarak kalacaktır. Büyük meydanların büyük sınavlarında kazanılan bu şehadetnameleri her genci imrendirecek ve örnek olacak bir etki yapacağı gibi, her babanın kalbinde böyle evlatlara sahip olma duygusunu yükseltecek, sonunda millet bu sayede kendi fedakârlığına güvenecektir." sözleriyle o kanlı zarfın Askerî Müze'ye gönderilmiş olduğu açıkça belirtilirken Askerî Müze'de ve arşivlerde kaybolması, oldukça üzüntü vericidir. Bu konuda o kanlı zarfın ne zaman ne şekilde kaybolduğu konusu tam anlamıyla bir muammaya dönüşmüştür.
-Yüzbaşı Mehmet Muzaffer'in eşi Hanife Melek hakkında neler söylemek istersiniz?
Yaptığım araştırmalar ve elde ettiğim bulgular ışığında eşi Hanife Melek Yücel oldukça zor günler geçirmiş, hatta şehit maaşının yetmediği yönündeki taleplerini tarafıma ulaşan belgelerde görmek mümkündür. En acı olan ise şehit haberini alan eşi Hanife Melek Hanım 6'ncı Ordu Komutanı Halil Paşa'ya yazdığı mektupta "Bir haftalık beraber ömür sürdüğüm ve şimdi çocuğunu kucağımda taşıdığım Muzaffer'in intikamını almak için müsaade edin cepheye geleyim. Onun bölüğünde nefer olayım, ben de o bölükte şehit olayım..." ifadeleriyle haykırışlarıdır. Ne yazık ki sonunda dayanamayıp Hanife Melek Hanım akıl hastanesine kaldırılmıştır. Akıbeti bilinmiyor.
-Kamuoyuna vermek istediğiniz bir mesajınız olacak mı?
18 Mart 2015 tarihi Çanakkale Zaferi'nin 9 Nisan 2016 ise Yüzbaşı Mehmet Muzaffer'in şehit oluşunun 100.yılıdır. Tarihimizde pek çok gizli kahramanımız var. Ben istiyorum ki bu kitabı her Türk Genci okusun. Türk Milleti için önemli değerlerimizden yalnızca bir tanesidir Yüzbaşı Mehmet Muzaffer... Umarım ki Türk Halkı Yüzbaşı Mehmet Muzaffer'i hak ettiği şekilde değer verip ona sahip çıkar...