Pınar Selek'in sana ihtiyacı mı vardı Şirin Payzın?
Madem Pınar Selek'i savunanları davet edip nasıl da masum olduğunu kanıtlamalarına imkân verdin,
ADNAN BERK OKAN
Sevgili Şirin Payzın;
Bu sitede bugüne kadar alkışlandın, kazandın, günün televizyoncusu seçildin ama bir tek kere bile "kaybetmedin"...
Ne yazık ki bugün "Kaybetti" köşesinin sahibi sensin...
Neden mi?..
Anlatayım...
Bu geceye kadar adaletten hiç ayrılmadın...
Tek yöne akan nehirde akıntıyla birlik olup hiç kürek çekmedin...
Hiç kimseyi (şüpheli veya mağdur) yumruklatmadın ya da savundurmadın tek taraflı olarak...
Birileri birilerini dövüyorsa karşılarına o dayağı önleyecek bir başkalarını çıkardın...
Onlar dövüşürken tam da ortada durdun...
Kavgacıların birbirlerini yumruklamalarına izin vermedin...
Hatta bazen kendin yumruk yedin ama konuklarını korudun...
Peki...
Şu son programın neyin nesiydi?..
Hiç yakışmadı Şirin hiç...
Hem kendi karizmanı çizdirdin hem de savunmasız bazı bürokratların karizmalarını çizdirdin...
Kimlerin mi?..
Meselâ, hukuk dışı bir raporu dayanak gösterip her türlü toplumsal ahlâkı yerle bir ederek Pınar Selek'i yeniden "suçlu" hale düşüren dönemin Emniyet Müdürünün...
Meselâ; Mısır Çarşısı'nda patlayan ve hiç günahsız 7 yurttaşımızın ölümüne sebep olan patlamaya sebep olan cismin el yapımı bir bomba olduğu raporunu veren Prof. Sevil Atasoy'un...
Oysa senin televizyo kanalın daha birkaç ay evvel Sevil Atasoy'u konuk edip nasıl da "güvenilir" bir olay yeri inceleme uzmanı olduğuna ikna etmeye çalışmıştı biz izleyicileri...
Oysa sen ve konukların Prof. Sevil Atasoy'u bir anda Derin Devletin kirini pasını yıkayan bir "çamaşır deterjanı" yaptınız...
Hanımefedinin karizma çizildi...
Hanımefendiyi bütün ülkeye "muhteşem kadın" olarak tanıtan Saba Tümer'in karizma çizildi...
Hatta birkaç yıl önce aynı hanımefediyi Hürriyet'e alıp ona köşe veren Ertuğrul özkök'ün karizma çizildi...
Aaaahhh Şirin ahhh!..:
Hâlâ aklım almıyor...
Senin gibi mükemmel bir moderatör böyle bir hatayı nasıl yapar?..
Nasıl yaptı?..
Bütün kalbimle Pınar'ın "masum" olduğuna inanmak istiyorum...
Bir entelektüelden bir cani üreten kokuşmuş toplumun bir üyesi olmak istemiyorum...
Bunu hazmedemem de....
Ama...
Ben Pınar Selek'in yargıda aklanmasını isterim...
"Sen, ben, bizim oğlan"lı bir tartışmada değil...
Pınar'ın avukatı Akın Atalay adil yargılamanın unsurlarını ne güzel anlattı:
O uzun uzun anlattı ama ben kısaca söyleyeyim:
İddia (Savcı) Savunma (Avukat), Yargı...
Yani Türkiye'de ve hemen bütün uygar ülkelerde (Jüri sistemi olanlar hariç) yargı üç ayaklıdır...
İlle de ağır ceza mahkemelerinde savunmaya sınırsız savunma hakkı tanınır.
Oysa sizin yargılamanızda hepiniz hem savcı hem yargıçtınız...
Derin Devlet denilen ucubeyi aldınız aranıza hem savcı ve hem de yargıç olup mahkûm ettiniz...
Sizin "adalet" anlayışınız bu mu?..
Kaldı ki size göre Pınar'ın davasında "Derin Devlet" belli...
En azından iki üyesi belli...
Deönemin Emniyet Müdürü ve Prof. Sevil Atasoy...
Sevgili Şirin...
Bizler gazeteciyiz...
Ne savcıyız, ne avukatız ne de yargıç...
Biz, bu üçlünün adil yargılama yapması için taraflardan herbirine "eşit" mesafede dururuz...
Oysa sen Hrant davasında maktülden, Selek davasında şüpheliden yana tavır aldın...
Madem yargılamaya niyetlendin; nerede senin adaletin?..
Nerede senin hukukun üstünlüğüne duyman gerken saygın?..
Nerede senin masanın üçüncü ayağı?...
Sevgili Şirin...
Bilir misin ki hukuk önce "Usul"dür...
"Esas" sonra gelir...
Usul ise "vicdan"dır...
İddia ve savunmaya eşit haklar vermektir...
Ve mutlaka saçayağının ayaklarını tamamlamaktır...
Tamamlamazsan olmaz...
Maktül Hıran Dink'i savunuyorsan, azmettirici olarak suçladıklarına da kendilerini savunma hakkı vereceksin...
Şüpheli Pınar Selek'i savunacaksan; masanın çevresindeki sandalyelerden hiç olmazsa birinde maktülleri temsil eden, haklarını arayan biri de olacak..
Ve elbette "yalan - yanlış rapor" verdiği iddia olunan bilirkişiler...
Örneğin, diğer bütün bilirkişilerin aksine rapor hazılayıp altına imza atan Prof.
Sevil Atasoy...
Sevgili Şirin...
Madem Pınar Selek'i savunanları davet edip nasıl da masum olduğunu kanıtlamalarına imkân verdin, o halde şimdi yapman gereken şu:
Sadece maktüllerin avukatları, dönemin İstanbul Valisi, Emniyet Müdürü ve "patlayan cisimin el yapımı bomba" olduğunu iddia eden raporun altına imza atan Prof. Sevil Atasoy'u davet edip Pınar'ın neden suçlu olduğunu anlatmalarına imkân vereceksin...
Ve hem de onları en zayıf yerlerinden sıkıştırarak yapacaksın bunu...
Bitmedi...
Yıllardır tutuklu yargılanan ve halen suçlulukları kanıtlanmayan KCK üyelerini savunan, mutlaka tutuksuz yargılanmalarını talep eden ve sadece KCK avukatlarından oluşan üçlü bir grubu da davet etmelisin.
Karşılarına da asla Ümit Zileli, Mehmet Faraç ve Ümit Kocasakal'ı çıkarmamalısın...
Bitmedi...
Daha sonra Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan'ın masumiyetlerini savunmaları için Ümit Zileli, Mehmet Faraç ve Ümit Kocasakal'ı davet etmeli ama karşılarına asla; Mehmet Metiner'i, Fikri Akyüz'ü ve Ozan Rasim Kütahyalı'yı oturtmamalısın...
Neden mi?..
Çünkü...
Madem Pınar Selek'i sadece savunan, "suçsuz olduğu konusunda hüküm veren" konukların karşılarına karşıt görüş koymadın...
Bundan sonra artık aynı yolu devam ettirmelisin...
Sevgili Şirin;
Pınar Selek'in de sana veya davetlilerine ihtiyacı olduğunu sanmıyorum...
Ve soruyorum?..
Derin Devlet'in hedefinde neden Pınar Selek var?..
Pınar Selek'in suçu ne?..
Derin Devlet başka suçlu (şüpheli) mu bulamadı?..
Oysa Derin Devlet için en kolay iş suçlu üretmek...
Ve Zeynep (Oral) Hanım siz...
Mısır Çarşısı patlamasında yaşamını yitiren 7 zavallıyı hiç aklınıza getirmiyor musunuz_?..
Meselâ patlamada öldüğünde henüz 8 yaşında olan Erdi'nin annesinin feryadı sizin için hiç mi önem taşımıyor?..
"Gel yargılan" diyor sadece ve ekliyor, "gerçi yargılansan ne olacak?.. Benim çocuğum geri mi gelecek?"...
Zeynep Hanım siz bu ülkenin en saygın aydınlarından birisiniz...
Lütfen cevap verin...
Mısır Çarşısı'ndaki patlamada ölenlerden biri sizin çok yakınınız (evladınız, eşiniz, anneniz, babanız, kardeşiniz) olsaydı ve bir başka şüpheli sizin de katıldığınız o programda aynen Pınar'ın savunulduğu donelerle ve tek yanlı savunulsaydı...
Ve...
O masanın çevresindeki sandalyelerden birinde evlâdınız adına konuşacak tek bir kişi bile olmasaydı ne yapardınız?..
Yine alkışllar mıydınız Şirin'i?..
Yoksa?...
Cevabını da siz verin lütfen...
Ama samimiyetinizden vazgeçmeden...
Olmadı Şirin, hiç olmadı...
Adaletine gölge düşürdün...
Neden yaptın?..
Kime uydun hiç aklım almıyor...
[email protected]
Sevgili Şirin Payzın;
Bu sitede bugüne kadar alkışlandın, kazandın, günün televizyoncusu seçildin ama bir tek kere bile "kaybetmedin"...
Ne yazık ki bugün "Kaybetti" köşesinin sahibi sensin...
Neden mi?..
Anlatayım...
Bu geceye kadar adaletten hiç ayrılmadın...
Tek yöne akan nehirde akıntıyla birlik olup hiç kürek çekmedin...
Hiç kimseyi (şüpheli veya mağdur) yumruklatmadın ya da savundurmadın tek taraflı olarak...
Birileri birilerini dövüyorsa karşılarına o dayağı önleyecek bir başkalarını çıkardın...
Onlar dövüşürken tam da ortada durdun...
Kavgacıların birbirlerini yumruklamalarına izin vermedin...
Hatta bazen kendin yumruk yedin ama konuklarını korudun...
Peki...
Şu son programın neyin nesiydi?..
Hiç yakışmadı Şirin hiç...
Hem kendi karizmanı çizdirdin hem de savunmasız bazı bürokratların karizmalarını çizdirdin...
Kimlerin mi?..
Meselâ, hukuk dışı bir raporu dayanak gösterip her türlü toplumsal ahlâkı yerle bir ederek Pınar Selek'i yeniden "suçlu" hale düşüren dönemin Emniyet Müdürünün...
Meselâ; Mısır Çarşısı'nda patlayan ve hiç günahsız 7 yurttaşımızın ölümüne sebep olan patlamaya sebep olan cismin el yapımı bir bomba olduğu raporunu veren Prof. Sevil Atasoy'un...
Oysa senin televizyo kanalın daha birkaç ay evvel Sevil Atasoy'u konuk edip nasıl da "güvenilir" bir olay yeri inceleme uzmanı olduğuna ikna etmeye çalışmıştı biz izleyicileri...
Oysa sen ve konukların Prof. Sevil Atasoy'u bir anda Derin Devletin kirini pasını yıkayan bir "çamaşır deterjanı" yaptınız...
Hanımefedinin karizma çizildi...
Hanımefendiyi bütün ülkeye "muhteşem kadın" olarak tanıtan Saba Tümer'in karizma çizildi...
Hatta birkaç yıl önce aynı hanımefediyi Hürriyet'e alıp ona köşe veren Ertuğrul özkök'ün karizma çizildi...
Aaaahhh Şirin ahhh!..:
Hâlâ aklım almıyor...
Senin gibi mükemmel bir moderatör böyle bir hatayı nasıl yapar?..
Nasıl yaptı?..
Bütün kalbimle Pınar'ın "masum" olduğuna inanmak istiyorum...
Bir entelektüelden bir cani üreten kokuşmuş toplumun bir üyesi olmak istemiyorum...
Bunu hazmedemem de....
Ama...
Ben Pınar Selek'in yargıda aklanmasını isterim...
"Sen, ben, bizim oğlan"lı bir tartışmada değil...
Pınar'ın avukatı Akın Atalay adil yargılamanın unsurlarını ne güzel anlattı:
O uzun uzun anlattı ama ben kısaca söyleyeyim:
İddia (Savcı) Savunma (Avukat), Yargı...
Yani Türkiye'de ve hemen bütün uygar ülkelerde (Jüri sistemi olanlar hariç) yargı üç ayaklıdır...
İlle de ağır ceza mahkemelerinde savunmaya sınırsız savunma hakkı tanınır.
Oysa sizin yargılamanızda hepiniz hem savcı hem yargıçtınız...
Derin Devlet denilen ucubeyi aldınız aranıza hem savcı ve hem de yargıç olup mahkûm ettiniz...
Sizin "adalet" anlayışınız bu mu?..
Kaldı ki size göre Pınar'ın davasında "Derin Devlet" belli...
En azından iki üyesi belli...
Deönemin Emniyet Müdürü ve Prof. Sevil Atasoy...
Sevgili Şirin...
Bizler gazeteciyiz...
Ne savcıyız, ne avukatız ne de yargıç...
Biz, bu üçlünün adil yargılama yapması için taraflardan herbirine "eşit" mesafede dururuz...
Oysa sen Hrant davasında maktülden, Selek davasında şüpheliden yana tavır aldın...
Madem yargılamaya niyetlendin; nerede senin adaletin?..
Nerede senin hukukun üstünlüğüne duyman gerken saygın?..
Nerede senin masanın üçüncü ayağı?...
Sevgili Şirin...
Bilir misin ki hukuk önce "Usul"dür...
"Esas" sonra gelir...
Usul ise "vicdan"dır...
İddia ve savunmaya eşit haklar vermektir...
Ve mutlaka saçayağının ayaklarını tamamlamaktır...
Tamamlamazsan olmaz...
Maktül Hıran Dink'i savunuyorsan, azmettirici olarak suçladıklarına da kendilerini savunma hakkı vereceksin...
Şüpheli Pınar Selek'i savunacaksan; masanın çevresindeki sandalyelerden hiç olmazsa birinde maktülleri temsil eden, haklarını arayan biri de olacak..
Ve elbette "yalan - yanlış rapor" verdiği iddia olunan bilirkişiler...
Örneğin, diğer bütün bilirkişilerin aksine rapor hazılayıp altına imza atan Prof.
Sevil Atasoy...
Sevgili Şirin...
Madem Pınar Selek'i savunanları davet edip nasıl da masum olduğunu kanıtlamalarına imkân verdin, o halde şimdi yapman gereken şu:
Sadece maktüllerin avukatları, dönemin İstanbul Valisi, Emniyet Müdürü ve "patlayan cisimin el yapımı bomba" olduğunu iddia eden raporun altına imza atan Prof. Sevil Atasoy'u davet edip Pınar'ın neden suçlu olduğunu anlatmalarına imkân vereceksin...
Ve hem de onları en zayıf yerlerinden sıkıştırarak yapacaksın bunu...
Bitmedi...
Yıllardır tutuklu yargılanan ve halen suçlulukları kanıtlanmayan KCK üyelerini savunan, mutlaka tutuksuz yargılanmalarını talep eden ve sadece KCK avukatlarından oluşan üçlü bir grubu da davet etmelisin.
Karşılarına da asla Ümit Zileli, Mehmet Faraç ve Ümit Kocasakal'ı çıkarmamalısın...
Bitmedi...
Daha sonra Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan'ın masumiyetlerini savunmaları için Ümit Zileli, Mehmet Faraç ve Ümit Kocasakal'ı davet etmeli ama karşılarına asla; Mehmet Metiner'i, Fikri Akyüz'ü ve Ozan Rasim Kütahyalı'yı oturtmamalısın...
Neden mi?..
Çünkü...
Madem Pınar Selek'i sadece savunan, "suçsuz olduğu konusunda hüküm veren" konukların karşılarına karşıt görüş koymadın...
Bundan sonra artık aynı yolu devam ettirmelisin...
Sevgili Şirin;
Pınar Selek'in de sana veya davetlilerine ihtiyacı olduğunu sanmıyorum...
Ve soruyorum?..
Derin Devlet'in hedefinde neden Pınar Selek var?..
Pınar Selek'in suçu ne?..
Derin Devlet başka suçlu (şüpheli) mu bulamadı?..
Oysa Derin Devlet için en kolay iş suçlu üretmek...
Ve Zeynep (Oral) Hanım siz...
Mısır Çarşısı patlamasında yaşamını yitiren 7 zavallıyı hiç aklınıza getirmiyor musunuz_?..
Meselâ patlamada öldüğünde henüz 8 yaşında olan Erdi'nin annesinin feryadı sizin için hiç mi önem taşımıyor?..
"Gel yargılan" diyor sadece ve ekliyor, "gerçi yargılansan ne olacak?.. Benim çocuğum geri mi gelecek?"...
Zeynep Hanım siz bu ülkenin en saygın aydınlarından birisiniz...
Lütfen cevap verin...
Mısır Çarşısı'ndaki patlamada ölenlerden biri sizin çok yakınınız (evladınız, eşiniz, anneniz, babanız, kardeşiniz) olsaydı ve bir başka şüpheli sizin de katıldığınız o programda aynen Pınar'ın savunulduğu donelerle ve tek yanlı savunulsaydı...
Ve...
O masanın çevresindeki sandalyelerden birinde evlâdınız adına konuşacak tek bir kişi bile olmasaydı ne yapardınız?..
Yine alkışllar mıydınız Şirin'i?..
Yoksa?...
Cevabını da siz verin lütfen...
Ama samimiyetinizden vazgeçmeden...
Olmadı Şirin, hiç olmadı...
Adaletine gölge düşürdün...
Neden yaptın?..
Kime uydun hiç aklım almıyor...
[email protected]