MEDYA KÖŞESİ

Özkök'ten <font color='#FF0000'>Genç Subaylar</font>'a mektup!

Sanmayın ki, üç beş kendini bilmezin hoyrat, nobran, tepeden bakan afrasına tafrasına bakıp peygamber ocağına olan itimadımız sarsıldı.

Özkök'ten <font color='#FF0000'>Genç Subaylar</font>'a mektup!
GAZETECİLER.COM - Ertuğrul Özkök sonunda TSK'ya mektup da yazdı. Kimi medya guruplarında "itibar kaybı" yaşadığı ileri sürülen TSK'nın aslında güvenilirliğinden bir şey kaybetmediğini, kaybetmeyeceğini hatılrlattı.
Ve bakın neler söyledi:


Genç subay kardeşim, rahatsız mısın


GENÇ subay kardeşim;

Çiçeği burnunda zabit.


Harp Okulu’ndan mezun olurken ettiği yemini hâlâ dün gibi hatırlayan kardeşim;
Karısını, çoluğunu çocuğunu, bilmem kaç yüz kilometre uzakta bırakıp, ıssız dağ başlarında, kuş uçmaz kervan geçmez patikalarda, kalleş bir mayının her an patlayacak gümbürtüsüyle yaşayan teğmenim, üsteğmenim, yüzbaşım; binbaşım, albayım.
Sen;
Sen uzatmalı çavuşum, başçavuşum;
Bu mektup hepinize;
Hepimizden hepinize;
* * *
Sanmayın ki, koparılan bu yaygaraya, atılan iftiralara, şuna buna bakıp da, askerimizden soğuduk.
Sanmayın ki, üç beş kendini bilmezin hoyrat, nobran, tepeden bakan afrasına tafrasına bakıp peygamber ocağına olan itimadımız sarsıldı. 
Sanmayın ki, aranızdan üç beş densiz, beş on darbe sersemi çıktı diye sizi gönül defterimizden sildik.
Sanmayın ki, o dağlarda yaptığınız kahramanlıkları, bıraktığınız kolu bacağı, verdiğiniz canı, canları unuttuk.
Sanmayın ki unutabiliriz.
Unutturabilirler...
Sanmayın ki, her resmi geçitte kabaran göğsümüz indi, dökülen gözyaşımızın pınarı kurudu.
Sanmayın ki, iner, kurur.
Biz her şeyi biliyoruz, her şeyi görüyoruz genç zabit kardeşim.
Merak etme; medyasıyla, Göbels makinesiyle gözümüze mil çekse, gönlümüzle görürüz.
Genç zabit kardeşim, bu mektubu işte bu duygularla yazıyorum.
Sen de bu duygularla oku.
* * *
Bir sabah kalkıyorsun, cephede birlikte savaştığın komutanın hakkında yakalama emri çıkmış.
Biliyorum için acıyor.
Teslim olmaya giden komutanına yapılan muameleyi görüyorsun.
Biliyorum, o sahneyi görünce kahroluyorsun, masaları, sandalyeleri yumrukluyorsun.
Emin ol ki benim içim, bizim içimiz de o kadar acıyor; ben de, biz de, hepimiz de o kadar kahroluyoruz.
Sevgili kardeşim; bil ki sabrını test ediyorlar.
Tepeni attırıp, seni o eski malum tuzaklara çekmek istiyorlar.
Sakın ola ki düşme o tuzağa.
Sakın ola ki dolduruşa gelme.
Dolduruşa getirme; geleni yatıştır, getireni uzaklaştır yanından.
Sabrını, sabrımızı deniyorlar.
Sinirinle oynuyorlar, oranı buranı kurcalıyorlar.
Sakın ha, sakın... sakın...

Özkök'ün yazısının tamamını
Yorumlar