POLEMİK

Özkök 'fare' Ahmet Hakan 'paralı askeri'

Perihan Mağden "ihsan edilmeyen köşe" yazısına delirmiş. Zehir zemberek ne kelime öyle şeyler yazmış ki bu polemik mahkemede biter.

Özkök 'fare' Ahmet Hakan 'paralı askeri'
GAZETECİLER. COM- Perihan Mağden, Ahmet Hakan'ın yazısına ağır bir karşılık verdi. Nuray Mert - Ertuğrul Özkök - Ahmet Hakan üçlemesi yaptığı yazı Taraf'ta neredeyse tam sayfa kapladı.

Ertuğrul Özkök'ün Ahmet Kaya ile helalleşme fotoğrafı üzerine "güzellemeler" yapan Perihan Mağden, yanıtı Ahmet Hakan'dan almıştı.
Ahmet Hakan, Perihan Mağden için "Ferrarisinde aklı kalan bilge" benzetmesi yapmış, Özkök'e "köşe ihsan etmediği" için çaktığını öne sürmüştü.
Ferrari neyse de...
"Köşe ihsanı" mevzusu Perihan Mağden'i çileden çıkartmış.

Ahmet Hakan için "ATIL AHMET HAKAN" demiş...
Paralı ASKER benzetmesi yapmış...
Ertuğrul Özkök ve Nuray Mert'i de unutmamış...
Nuray Mert'e Power Ranger Mert, Ertuğrul Özkök için de "Fare" demiş...

İşte yazısından önemli bölümler:

"Paralı Asker, efendisi için herrr zamanki aç açıkgözlüğü, araya şakacılık/mesafe ("ironi" kelimesini sarf edemeyeceğim) koyma numaraları, "Ben adamı suya götürür/ susuz getiririm - öyle bir dedektörüm ki herkesin façasını böyle indiririm" alamet-i farikasıyla atılmış.

GARİP İMALAR...

Bunlar nasıl bir ruhsal gurup halveti içinde balıktırlar, nasıl bir romantizmin/ kavuşamamanın pençelerinde kıvranmaktadırlar ki Amsterdam'da, Berlin'de, Mekke'de sürekli göz gözeler! Belki Eküri Ahmet H. da Berlin'de konserdeydi. O. Eğin'in gözlerindeki acının, Efendisi Ertuğrul'un gözlerindeki acıyla çarpılmasını gördü.

STOKTAN YEME, BU BENZETME BAYAT

Şimdi (biraz karmakarışık yazısından gidiyorum) "Ferrarisini satan bilge" ayağına yatıyormuşum ikide birde. Ve fakat bu bayat benzetmesini (girin tarayın Hürriyet arşivini, işiniz yoksa) Radikal'} daha önceki terk edip dönüşüm üstüne de yapmıştı! Stoktan yeme Ahmet Hakan! O maymununun gözlerindeki heyecandan hiç mi nasibini almadın/alamayacaksın? Bu Paralı Asker, köşesinden birkaç saatliğine ayrılırken ayakkabısını sıkıştıranların piyasasında, çok da iyi bilir benim nerden/nasıl/neden ayrıldığımı. Ama İngilizce'de "önce and for ali" tabir ediliyor, "Çamura Yatıp Çamur Sıçratmayanlara Para Yok!" piyasasında onun gibi köşe tutmuşsan, sallayıp (üstelik aynı bayatlıkları) karşındakini izahate mecbur bırakıyorsan da; başarılısın.

MECBUR BIRAKTIN BENİ UFAKLIK

Aferin Ahmet H.! Bak senin yüzünden tarihimin EN KARANLIK noktalarını tek tek tek açıklayacağım şimdi. Mecbur bıraktın beni ufaklık!
(...)
Bedelli A. Hakan durunamadığımı, "arada sırada" Taraftan uzandığımı söylüyor. Ferrari'ye doyamadiğımdan. (...) Bunların bütün "mantıkları" çarpıklık çarpıtmaca üstüne. Bütün dilleri bilinçli bir dolan'a dayalı. "Su içtim" yazsalar, durup düşüneceksiniz "Ne halt etmiş acaba?" diye. O kadar olur yani.

NURAY MERT'E DE LAF SOKTU

Yurdumuzun son model Demokrasi Tanrıçası (Forever Muhalif) N. Mert'e kaçmayacaksın. Meydanı onlara bırakmayacaksın.

(...) Özkök'e bunca saydıran birinin (BENDENİZ, yani) N. Mert'le takışması DA bence kendisine hem sol açık Radikal'de, hem de özkök'ün Hürriyet'inde yazma imkânını "bahşetti." (Aydınlatmaya doyamayan bir fener için, ne kadar geniş-letilmiş bir arazi!) Özkök genellikten "özele" alınınca  "Bi o sayfaya bi bu sayfaya savrulacak hatun muyum ben!" gerekçesiyle DE (başka başka benleri de, pardon nedenleri de vardır muhakkak) Povver Ranger Mert, üç-beş gün içinde soluğu (o zamanlar Zafer Mutlu tayfasının hoş şimdi de öyle, idaresindeki) Milliyet'te aldı.

Bunlara "bir soluk almak" "iki dinlenmek" haram ağbicim. Halkları aydınlatmak, soluksuz bir uğraş! (VVhite VVoman's Burden) Baksanıza: şimdi yıllardır televizyonda on yüz bin kanalda kafamızı ütülemekten yılmamış/ bezmemiş/ doymamış/ doyamamış "NTV erken yaz tatiline soktu benim ebedî muhalifliğimi, orijinal fikirlerimi!" diye, "ennn solcuların" gastesine demeçliyor. Sevin birbirinizi! Sana ekran mı yok, tarafsız bölge mi, duble yol mu yok ablacım? Bu sorunun cevabı için de, Hürriyet'in Atıl Hakanının, bambaşka karanlık bulamaçlardan (esasında hiçbirinin) atılmayacağını, umalım.

ÖZKÖK'Ü NİYE ARADI?

2000'lerin başında E. özkök'e telefon açıp en cici kız sesimle "Fareniz sinemalara buyurdu hünkârım!" filan demişim.
(...) Ben de (kızım o yıllarda altı yaşında filan) bütün çocuk filmlerinin zorunlu takipçisiyim. Gittim gördüm nasıl adi bi yaratık bu Stuart Little! Nasıl ilticacı, tırmanıcı, buldumcuk! Nasıl satıyor fareliğini/kökenini/aslını, nasıl yamanıyor o beyaz aileye; anlatamam.

ÖZKÖK BU FARE...


"Ulan adam ne biçim özzdeşleşmekte haklı! Aynı özkök bu fare!" oldum.
Konuyla ilgili (yani S. Little'dan nasıl' iğrendiğimle ilgili) bir yazım da mevcuttur..
Arayın bulun Radikal'in arşivlerinde. Kabıma sığamayıp bir saraka/ hakaret/ arkasından gülme vesilesi olur diye gastesınden aradım. Neşeli Günler'imde böyle münasebetsiz, kendin pişir kendin ye eğlence için sicil yakan davranışlarım olmuştur! Çok da itiraf etmişimdir.

Sekreteri zart diye bağladı, bunla dalgamı geçtim; ama "tersinden anlama" ordinaryüsü olduğu için mesleği ve karakteri gereği, ertesi gün köşesinde "Perihan Mağden telefonla aradı" diye (sanki gönendirici bir konuşmaymış) ilan etti. Hoş "Sosyopatların Son Yazı" kitabında okumuşsunuzdur; sosyopatların suratına tükürsen gönenirler! Tecrübesiz davranıp açık vermeyeceksin.



ÇOK OKUNANLAR