MEDYA KÖŞESİ

Özkök: Ahmet Kaya utancıyla yaşamayı öğrendim!

Ahmet Kaya'ya verilen ödülden sonra gözlerin çevrildiği Ertuğrul Özkök merakla beklenen yazısını yazdı. Özkök bu kez lafı dolandırmadan net bir özeleştirel tutum aldı.

Özkök: Ahmet Kaya utancıyla yaşamayı öğrendim!
GAZETECİLER.COM
Hürriyet gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök'ün merakla beklenen Ahmet Kaya yazısı bugün geldi. Merhum sanatçı Ahmet Kaya'ya verilen Cumhurbaşkanlığı ödülünden sonra gözler Özkök'e çevrilmiş ne yazacağı merka konusu olmuştu.

O UTANÇLA YAŞAMAYI ÖĞRENDİM!

Özkök bugünkü yazısında Ahmet Kaya'ya verilen ödüle tam destek sunarken Kaya için 1999 yılında Hürriyet'in yayın yönetmeniyken attığı "Vay şerefsiz" manşetinin de özeleştirisini verdi. "Bugün olsa o manşeti atmazdım" diyen Özkök hayatı boyunca bu utançla yaşamak zorunda olduğunu ekledi. "Mazeret aramak yerine, “Benim mazimdir” deyip o utançlarla yaşamayı öğrendim. Arayıp da bulabileceğim bir mazeret yok." diyen Özkök, Ahmet Kaya'da yaptığı bir alıntı ile yazısında nokta koydu.

İşte Özkök'ün yazısındaki ilgili bölüm:

Haberi duyduğum anki samimi hissiyatım şuydu:
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün bu yılki büyük ödüllerden birini Ahmet Kaya’ya vermiş olmasına bütün kalbimle çok sevindim.
Bütün kalbim ve samimiyetimle söylüyorum ki, doğru ve çok güzel bir jest yapmıştır.
Devletin, kurumların ve kişilerin ona yaptığı haksızlığın giderilmesi bakımından, çok önemli ve anlamlı bir hareket olmuştur.
Sayın Cumhurbaşkanı’nı bu kararından dolayı bütün kalbimle kutluyorum.

* * *

Hoyrat bir devlettir bizimki...
“Zamanın ruhu” belki bu hoyratlıkları görmezden gelmiştir. Ama ayıp ve günahın bir devletin üzerinde kalmaması gerekir.
O bakımdan bu kararı alanlar doğu bir adım atmıştır.

* * *

Diyeceksiniz ki, “Bu hoyratlığı yapanlardan biri de sensin”.
Evet öyleyim.
Durmadan diyorum ya, bugün olsa o manşeti öyle atmazdım.
Ama ne yazık ki, hiçbirimiz, geçmişte yaptıklarımızı, arşivlerden silme imkânına sahip değiliz.
Ayrıca silme hakkına da sahip değiliz.
Devletler bu âlicenaplıklarıyla büyürler...
Bana gelince...
Daha önce de söyledim.
Bugün, o haberi yine manşet yapardım. Ama başlığı öyle atmazdım. O günlerde müziğini çok sevdiğim, “Saza niye gelmedin”ini yüzlerce defa dinlediğim Ahmet Kaya’yı bu kadar hırpalayacak, üzecek bir laf yerine daha zeki, daha muzip bir laf bulurdum.
O bile sadece gülerdi belki...

* * *

Paris’te gidip mezarına bu samimi duygularla çiçek koydum. Bazı insanlar beni yerden yere vurdular.
Tahmin ediyorum, bu yazıdan sonra da aynı şeyi yapacaklar.
Umurumda mı...
Elbette umurumda, ama hiç önemli değil.
Her gazeteci, mazisinde, şöhretli veya şöhretsiz insanlara yaptığı haksızlıkları taşıyarak yaşamaya mahkûmdur.

* * *

Bir zamanlar geçmişte yaptığım hatalara mazeretler arardım.
Bazen bulurdum, bazen de bulamazdım.
Uzunca bir süredir bundan vazgeçtim.
Mazeret aramak yerine, “Benim mazimdir” deyip o utançlarla yaşamayı öğrendim.
Arayıp da bulabileceğim bir mazeret yok.
Ama bugün başka gazetecilerin, gazetelerin yaptıklarına, attıkları manşetlere, yazdıkları yazılara baktığım zaman şunu daha iyi anlıyorum.
Mazeretim yok, ama bunları taşıyarak verebileceğim dersler var.

ERTUĞRUL ÖZKÖK'ÜN TÜM YAZILARI