Özışık, Arman'a karşı işlenen suçun bedelini ödetecek
“Bizim işimiz hata yapanın hatasını bulup yazmak; onun hatasına uyup hata yapmak değil. Yani bu hatanın aması maması yok, biz hata yapmışız, bu hatayı yapan da bunun bedelini ödeyecek, ödemeli”.
ADNAN BERK OKAN
Dün çok yoğun bir gün yaşadık…
“Yoğun” derken fiziki olarak yorulduğumuzu söylemek istemiyorum ama ruhen bittik…
Neden mi?..
Anlatayım…
Hürriyet Gazetesi internet sitesi dünkü web nüshasının ana sayfasında, Ayşe Arman’ın 8 Şubat 2012 tarihli makalesinin linkini veriyor.
Bizim editör arkadaşımız da “Hürriyet’tir hata yapmaz” iyi önyargısıyla ve ayrıca makalenin tarihini kontrol de etmeden o gün yazılmış gibi okuyup “haber” yapıyor…
Ve ben de o haberin doğruluğundan hareketle “Ayşe Arman kaybetti” diyorum.
Neden?..
Çünkü daha önce oynadığı reklam filmi nedeniyle gazetesinin ombudsmanı Faruk Bildirici ile Sabah Gazetesi ombudsmanı Yavuz Baydar’ın hedefi haline getirilişinde Ayşe’nin yanında yer almış, reklâm filminde oynamasının doğru olduğunu savunmuştum.
Ama…
8 Şubat 2012 tarihli yazısının içinde “gizli reklâm” tabir edilecek şekilde bir firmanın, kurumun reklâmını yapmasını doğru bulmamıştım…
Çünkü Ayşe o gizli reklâm için, reklâmı yapılan kişiye 20 bin lira ödetmişti…
Para Ayşe’ye verilmemişti yani…
Kime ödenmişti peki?..
Adı lâzım değil bir ihtiyaç sahibi vatandaşa…
Bedel ödenecek Hiçbir konuşmasına selâmsız sabahsız girmez… Hal hatır sorar, kendinden yaşça büyüklere saygılarını sunar ondan sonra söyler söyleyeceğini… Bu defa öyle olmadı… Daha telefonu açar açmaz alışık olmadığım bir ses tonuyla ve selamsız sabahsız, “Ayşe Arman haklı ağabey; özür dilemişsin iyi güzel de; sonra da ‘ama’ deyip Hürriyet’in hatasını mazeret göstermişsin…” Ayşe’ye yazdığım açık mektuptaki yanlışlığı hatırlattım: “Hürriyet’in web sayfası önce, Ayşe’nin 8 Şubat 2012 tarihli yazısını ana sayfadan yayımlıyor; bizim editör arkadaş da onu günlük yazısı olduğunu düşünüp haberleştiriyor”. Bana karşı her zaman saygılı bir ses tonuyla konuşan Hadi; “Bana ne Hürriyet’in hatasından ağabey” diye sesinin tonunu bir hayli yükseltip devam etti: “bizim işimiz hata yapanın hatasını bulup yazmak; onun hatasına uyup hata yapmak değil. Yani bu hatanın aması maması yok, biz hata yapmışız, bu hatayı yapan da bunun bedelini ödeyecek, ödemeli”.
Evet; patron haklıydı… Hata benden başlamamıştı ama bende biterse de hiç üzülmeyeceğim… Bu yazıyı yazdım, yazmalıydım… Peki bu, gerçekten mazeret kabul etmeyecek (ki ben mazeret sunmadım, durum tespiti yaptım) hatanın bedelini ödeyecek miyim?.. Hiç yüksünmeden, kimseye kırılmadan, incinmeden, gücenmeden hem de… Gazeteciler.com’u yönetmiyor olmam; bedel ödememem gerektiğini göstermez… Sevgilerimle |
Özünde muhteşem insani olan bu eylem, yasalar karşısında suçtu…
Ben bu noktaya dikkat çekmiştim…
Yazının tarihi önemli değildi benim için…
Ayıp ayıptı; suç da suçtu…
Suçun zaman aşımına uğraması bir gazetecinin yasaya uymayan bir eylemini haklı çıkarmazdı…
Ama Ayşe doğru yaptığına inanıyordu…
Bizim eleştirilerimize de yazısının tarihinin eski olduğu için değil; para karşılığı gizli reklam yaptığının sanılacağı nedeniyle öfkelenmişti…
Ve tivitırda o öfkeyle gazeteciler.com için çok ağır ifadeler kullanmış, bizden özür beklemişti…
Kurum adına ama kendi imzamla özür dileyen bir yazı yazdım…
Ne var ki “özür dilerim ama” deyip yanlışlığın nereden kaynaklandığını; yayınlanan yazının üzerinden bir yıl geçmiş olmasına rağmen vergi usul kanununa göre suç işlendiğine dikkat çekmiştim…
Daha sonra Ayşe ile telefonda dostça, ağabey – kardeş tadında bir sohbet ettik…
Yanlışımızı kabul ettim…
Bir kez daha özür diledim…
Ama…
Bundan sonra yapacağı o tür söyleşilerde, reklamı yapılan firmanın ödemeyi vergisiyle birlikte yapmasının daha doğru olacağını anlattım.
Öylece, yardım eden firma veya kurumun ödemeyi kayıt dışı değil yasal yapacağını;
yardımı alanın da ayrıca kimseye hesap vermek zorunda kalmayacağına dikkat çektim…
Kendisinin bu konuda uyarılmadığını ama bundan sonra mutlaka buna özen göstereceğini söyledi…
Ben de aslında yaptığı gazeteciliğin muhteşem bir iş olduğunu;
eğer yasal alt yapısı da tamamlanırsa; dünyanın en iyi gazeteciliğini yapacağını belirttim…
Karşılıklı sevgi saygı sözcükleriyle telefonu kapattık…
Ve gecenin ilerleyen saatlerinde ne olduğunu, bizim patronun (Hadi Özışık) nasıl kıyameti kopardığını yandaki kutucukta okuyun lütfen…