Öymen Ekşi'ye iyi dileklerini sundu
Altan Öymen "59 yıllık değerli arkadaşım Oktay Ekşi’ye de bundan sonraki çalışmaları için başarılar ve mutluluklar dilerim."
1961 yılından oluşturulan Kurucu Meclis'te Ekşi ile bir arada görev yapan Öymen, "Oktay Ekşi'nin hatasını kimse savunmadı. Onu yakından tanıyanlar "Bunu nasıl yaptı?" diye hayret etti." dediği yazısına şöyle devam etti:
"Hayretin nedeni belliydi: Oktay Ekşi'yi tanıyan herkes biliyordu: O, birikimli ve usta bir başyazar olmasının yanında, nezaketi ve efendiliğiyle de ünlü biriydi. Söz konusu yazısının, son cümlesini veya ona benzer bir cümleyi, sadece yazılarında değil, özel hayatında sohbet ederken bile kullandığı, hiç işitilmemişti.
Başkaları bir yana, o hatasını Oktay Ekşi de acı acı eleştirdi. Hürriyet'te sondan bir evvelki başyazısında çok açık ve ayrıntılı bir şekilde özür diledi. Onunla da kalmadı. 44 yıldır mensubu olduğu (o sürenin 36 yılında da başyazarlığını yaptığı) Hürriyet gazetesinden istifa etti.
Ama ona öteden beri kızanların kızgınlığı azalmadı. İktidar sözcüleri, Ekşi'ye, o çok samimi özür yazısını da yok sayarak, hücum etmeye devam ettiler. Özürünün de, istifasının da yeterli olmadığını söylediler.
Yazısında Bülent Arınç'ın aTV muhabirin sorusu üzerine sarfettiği "şeyini şeyettiğiminin şeyi" cümlesini hatırlatan Altan Öymen, "Siyasette de böyle hatalar yapılabiliyor. Siyasetçilerin ağzından da bazen istemedikleri sözler çıkabiliyor. Çünkü siyaset de basın gibi, heyecanın, stresin bol olduğu bir meslek..." dedi ve şöyle devam etti:
"Basında da durum aşağı yukarı öyle... Üstelik gazetelerde bir de 'baskı saati' diye bir şey var.
Bu, mesleğin değişmeyen gerçeği... Gazeteci arkadaşlarımızın hepsi bunu bilir, Gazete baskıya giderken, zaman zaman hepsinin içinde, 'şunu öyle değil de böyle yazsaydım' gibi 'keşke'li pişmanlıklar kalmıştır.
Oktay Ekşi'nin son yazısındaki hatasını eleştirirken, gazetecilik mesleğinin bu gerçeğini de hatırlamak gerekir."
Altan Öymen'in köşesinin tamamını okuyabilirsiniz.
