GÜNCEL

Osman Diyadin: Saltuk Babanın hikayesi!..

İnternethaber Gazetesi Yazarı Osman Diyadi, "Saltuk Babanın hikayesi!.." başlıklı bir yazı kaleme aldı. İlgili köşe yazısını gazeteciler.com üzerinden okuyabilir ve dinleyebilirsiniz.

İşte Osman Diyadin'in yazısı:

Bilge lider Devlet Bahçeli tarafından büyük güven duyularak emanetin teslim edildiği günden bu yana Türk Gençliği için çok güzel  projelere ve hizmetlere imza atarak tarihe not düşmeye devam eden çok değerli Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yıldırım çok anlamlı bir tarihi bir hikayeyi bizlerle paylaştı...

Okuyunca duygulanmamak mümkün olmadı!..

Çünkü büyük bir ders!..

Sizlerle paylaşmakta adeta üzerimde bir hak oldu..

Çekilin odanıza veya kapatın kapınızı uzun demeden okuyun 

Nereden geldik nereye gidiyoruz sorusuna Sarı Saltuk Hazretlerinin menkıbesiyle güzel bir cevap bu...

Pir-i Türkistan Ahmed Yesevî Hazretlerinin yetiştirdiği 99.000 Gazi Derviş'in yüz binlerce hikayesinden sadece biri...

Sultan-ı Evliya Saltuk Baba; Hazret-i Hasan ile Hüseyin emaneti, Türk'ün büyük oğlu Pir-i Türkistan Ahmed Yesevî ocağının kor ateşi, Hünkâr Hacı Bektaşi Veli Hazretleri'nin rahley-i tedrisinden geçen ulu pir, Allah sırrını kutsal kılsın, veda cemine durmuştu.

Tulcae şehri yakınlarındaki savaş sırasında aldığı yaralar sebebiyle hasta yatağında yatmakta olan Saltuk Baba yanına giren Barak Suvar tarafından Rabbine uğurlanıyordu.

Yolculuk hazırlığını duyan nice krallar, hükümdarlar, imparatorlar, hanlar, beyler o kutlu bedeni kendi yurtlarına alıp götürmek için ordularıyla çıkagelmişlerdi.

Biliyorlardı ki hiç kimse Sultan-ı Evliya'nın, Saltuk Baba'nın naaşını kendilerine güzellikle ve gönül rızasıyla vermeyecekti. Onun için ordularını alıp hazırlıklı gelmişlerdi.

Saltuk Baba herkesi odadan çıkarıp Barak'la baş başa kalmak istediğini söyledi.

İkisi dışında kimse kalmayınca şöyle buyurdular:

- Sevgili evladım, biraz sonra ebedî âleme geçince bu bedeni almak için çok zahmetli işlere girişecekler. Bu malum olmuştur.

- Şimdi senden on iki tane tabut getirip burada yan yana dizmeni istiyorum. On iki tabut tamam olunca birisinin içine beni yerleştir. Sonra tabutun kapağını çak, sonra sen de dışarı çıkıp on iki tabutu burada bir gece beklet, sonra gelen her hükümdarı sıra ile içeri alıp her birine bir tabut ver, uğurla.

Tam on bir devletli buraya ayak basacak. Kalan son tabutu da oğullarım İdris, İbrahim, İsmail ve Muhammed'e teslim et, onlar beni Dobruca'da defnedecekler.

Kalbinden geçirdiklerini duyuyorum. Neden naaşımı vatanımıza, doğduğumuz topraklara, Sinop'a, Karaman'a göndermediğimi düşünüyorsun.

Aziz evladım olur da biz bu diyardan göçtükten sonra bir gün küffar galebe çalar da bu toprak üzerindeki camilerimizi ve hanlarımızı yıkarsa, olur da karındaşlarımız buradan sürülürse o kara günlerde mezarlarım bu topraklara geçirilen tırnaklarımız olsun.

Hani Hayranî üstat birine nasihat ederken ne diyordu?

Dünyaya kazık çakmaya niyetin mi var?

Evet!

Bu mezarlar, bu mezar taşlarımız bu topraklara çakacağımız Türk devletinin kazıkları! Bu vatanı ebedî olarak Türk yurdu yapacak olan mühürlerimiz.

Bizim kabirlerimiz burada kalırsa bizden yüzyıllar sonra gelecek soyumuzdan mirasçılar çıkar, kanının gereğini yapar ve mezarlarımızın olduğu toprakları yine fetheder. Kabirlerimiz evlatlarımız geri dönene kadar bu topraklarda nöbet tutacak.

Bu diyarlarda da ezanlar susturulursa üzerimize birileri gelip belki Fatiha okuyacak, kabirlerimizde Allah lafzı anılacak. Şimdi anladın mı beni nazlı kuzum, Barak dervişim?

- Anladım efendim.

- Şimdi yazmak için dışardan kâğıt, hokka ve divit iste.

- Hemen efendim.

- Tabutları verdikten sonra seni de şaşırtacak bir hâl yaşayacaksın. Olsun! O hâli atlatınca Rum eline geçip Ertuğrul oğlu Osman'ı bul, ona sana yazdıracağım mektubu ver. Artık Meclis-i Evtâd'ın başına ben öldükten sonra o geçecektir. Rumeli'ni terk etmeden önce dervişlerinden Taptuk Emre'yi Rum ilinde bırak, irşadını orada yapmaya başlasın. Sonra Anadolu'ya gider. Şimdi mektubu yaz bakalım:

Adı güzel olan Allah'ın adı ne yücedir, Güzel evladım Ertuğrul oğlu Osman,

Ey oğul!

Hak Teâlâ sana ve nesline saadet, devlet ve izzet nasip etmiştir. Asla gazâyı elden bırakmayın. Adalet ve doğruluk edin. Fakirlerin bedduasından kaçının. Halkı incitmeyin. Hakk'ın yolundan çıkmayın. Ahlâklı olun. Hazret-i Nebi'in dediklerinden sapmayın. Doğru yolu gözetin. Bağışlarda bulunun. Garibi hoş tutun. Zulüm ve haksızlık yapmayın. Bir kulağın halkta olsun, halkın durumundan her zaman haberiniz olsun. Gafil olmayın. Sana vasiyetim bu ola ki özellikle kadıları, valileri ve uç beylerini sürekli teftiş edin. Adil olsunlar. Mülk sahibi ol, halk sana tabi olsun. Rüşvet alana cezasını mutlaka ver. Kâfire itibar etme, onları hâkim eyleme. İslam dininde ihtiyaç gibi gösterip onlara güvenme. Meşru olmayan iş yapma. Devletin daim olsun, hak yardımcın olsun!

...

YAZININ TAMAMINI DİNLEMEK İÇİN TIKLAYIN

ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar