Oray Eğin'in Emrah Serbes öfkesi; Katilden kahraman çıkmaz!
Habertürk yazarı Oray Eğin, medyanın üç kişini katili Emrah Serbes'i kahraman yapmaya çalıştığını iddia etti.
Oray Eğin, Emrah Serbes olayında medyanın akıl almaz bir şekilde üç kişinin katiline sahip çıkmaya çalıştığını öne sürdü.
Habertürk yazarı Oray Eğin, Posta gazetesinin hiç bir vicdan süzgeci kullanmadan Emrah Serbes röportajını yayınlamasını utunç verici bulduğunu belirtti.
Oray Eğin "Akıl almaz bir şekilde olay ilk patladığı andan beri Türk medyasında kolektif bir körlük belirdi." dedi.
İşte Oray Eğin'in o yazısı :
Kahraman katil
KENDİSİNE Behzat Ç.’nin sansürsüz halindeki o ağdalı küfürleri yollamaya çalışıyorum, ama belki de gerçek muhatap o değil, ona hâlâ bu cüreti gösterme hakkını tanıyan, alan açan medya. O masum üç insanın ölümüne yol açan trafik kazasını bir “performans” olarak görüyor ve kendi kendine bir temsil sergiliyor belli ki. Geçtiğimiz günlerde hapishaneden yolladığı ve Posta’nın herhangi bir vicdani sorgulama yapmadan olduğu gibi yayımladığı mektup çirkin bir oyunun sürdüğünü, medyanın da gönüllü bir şekilde alet olduğunu gösteriyor.
VİCDAN MESELESİ
Sadece dizi yazdığı, bir dönem bu dizi çok izlendiği için mi ısrarla üç kişinin katili olduğu görmezden geliniyor? Yoksa varlığı magazin kültürünün sürmesine bağlı olan Posta Gazetesi, kendi doğası gereği bu sefer katil biraz şöhretli olduğu için mi aşırı özenli davranıyor? İnsanların ölümüne o ya da bu şekilde yol açanların gazete sayfalarında böyle ağırlandığına pek tanık olmuyoruz; “Bizim ne eksiğimiz var” demesinler.
Gazetecilerin bu gibi kritik kararlar aşamasında adımlarını atmadan önce kendi vicdanlarında bir muhasebe yapmaları gerekir. Bu mektubun olduğu gibi, vicdani çerçeveden geçmeden yayımlanması habercilik değil, cezaevinden yönetilen aşağılık bir PR çalışmasına alet olunması sadece. Posta yöneticilerinin üç yakını şöhretli biri tarafından öldürülseydi bu ayrıcalık ona tanınacak mıydı? Bu sorunun cevabı mektubun yayımlanıp yayımlanmayacağını da dikte eder.
Trafik cinayetinin ortaya çıkmasından sonra kanımı donduran, üç kişinin ölümüne rağmen hâlâ bu karakterin savunulacak tarafı olduğunu söyleyen “hayranlardı”. Birkaç marjinal karakterden bahsetmiyorum, toplu halde orada burada onu savunan bir kitle var ve sesleri epey gür çıkıyor.
İkinci şaşkınlığımı bu mektubun öylece yayımlanmasıyla yaşadım. Sonuçta Deniz Seki’nin içeriden mektup yollamasını anlarım, okumak da isterim. Ama bir gazete nasıl her şöhretli mahkûmu suça bakmadan eşit değerlendirebilir? Tabii sadece mektubun gönderildiği gazete değil, aynı gün haberi oradan alıntılayan, büyüterek sunan yüzlerce internet sitesi.
TOPLU ÇÜRÜMÜŞLÜK
Akıl almaz bir şekilde olay ilk patladığı andan beri Türk medyasında kolektif bir körlük belirdi.
Neredeyse hemen herkes öldürene odaklandı, bütün haberler zanlının bakış açısından, onun üzerinden verildi. Bir tek Habertürk şöhrete tapınan medya ortamında gerçek insanlara sayfalarını açtı, seslerini duyurdu. HT Pazar, üç kişinin öldüğünü hatırlatıp kaybolan hayatların izini sürdü.
Bir başka gazetenin aileyle görüşmemiş olması, akıllarına bile gelmemesi sadece kötü gazetecilik ya da haber atlama sorunu değil, yaygın bir çürümüşlüğün sonucu.
Magazine olan bağımlılık ne yazık ki Türk basınının neredeyse tamamını zehirlemişe benziyor.
Üç kişinin ölümüne yol açmasına rağmen hâlâ onu savunacak hayranlar çıkabiliyor, çünkü yıllar içinde magazine tapınan medya tarafından beyinleri uyuşturularak bu hale getirildi bu insanlar. Saygın işadamı muamelesi yapılan mafya babaları, hayattaki tek başarı ölçütünün nasıl olursa olsun sadece çok para kazanmak olduğunu dayatan bir “renkli hayatlar” dili, sahte çıkar evliliklerinden yaratılan yapay peri masalları, her türlü yozlaşmanın üzerini örtecek ikiyüzlü bir ahlakçılık, annelikten dine her şeyin tanıtım malzemesine dönüştürüldüğü ve yapanın yanına kâr kaldığı bir düzende katillerin kahramanlaştırılmasına geldik. Bir saniye durup düşünelim.
Oray Eğin'in yazısının tamamı için tıklayın