Oray Eğin: Gazetecilerin tutuklanması devletin dikkatini dağıtıyor...
Can Dündar ve Enis Berberoğlu için "örgütün kolayca kandırdığı gazeteciler" diyen Oray Eğin, "Onlarla hesaplaşırız kendi aramızda. Gazetecilerin tutuklanması, FETÖ’yle mücadelede vakit kaybına neden oluyor" dedi.
Habertürk gazetesi yazarı Oray Eğin, Cumhurbaşkanılğı ve Hükümetin böyle bir dönemde Enis Berberoğlu'nun tutuklanmasından "hiç ama hiç memnun olmadıklarını" öne sürdü...
FETÖ'ye bağlı internet sitelerinde Can Dündar'ın eleştirilmesine “Kullanıp attılar” demenin sığ bir yorum olacağını belirten Oray Eğin, "Can Dündar alelacele bu haberi bastı. Tıpkı bir dönemin Ahmet Altan’ı gibi egosuna yenildi belki. Erdoğan’ı deviren gazeteci olmak, bu sayede belki de tarihe geçmek istemiş olabilir. Ego insana kolay tuzak kurabilir" ifadelerine yer verdi...
"CAN DÜNDAR HABER KAYNAĞINI İMA EDEREK..."
"Cumhuriyet’in ve Can Dündar’ın yaptığı bütün kabul görmüş standartlarla ölçüldüğünde bir gazetecilik ihlaliydi" iddiasında bulunan Oray Eğin, "Tıpkı kaynağını 'ima' etmesi gibi..." diyerek de Can Dündar'ı eleştirdi Enis Berberoğlu'nu deşifre ettiği için...
KANDIRILMIŞ GAZETECİLERLE BİZ KENDİ ARAMIZDA HESAPLAŞIRIZ...
Oray Eğin, yazısını da "Örgütün kolayca kandırdığı gazetecilerle hesaplaşırız kendi aramızda, yıllardır hesaplaşıyoruz, kavga ediyoruz zaten. Gazetecilerin tutuklanması, FETÖ’yle mücadelede devletin dikkatini dağıtıyor, vakit kaybına neden oluyor." diye bitirdi...
İşte Oray Eğin'in o yazısı:
KUMPASTA İKİNCİ PERDE...
Her iddiasına girerim ki Cumhurbaşkanlığı ve hükümet böyle bir dönemde Hürriyet gibi bir gazetede yayın yönetmenliği yapmış, bir dönem Erdoğan’ın çok yakınında olan, sonradan CHP milletvekili seçilen Enis Berberoğlu gibi bir gazetecinin tutuklanmasından hiç ama hiç memnun değildir.
İstiyorsanız yandaş deyin, umurumda değil. Ama yıllar içinde takip ettiğim denklem bunu gösterdi.
FETÖ’nün 2011’deki medyaya yönelik tutuklama dalgasında da (çatlak tam başlarken) benzer bir rahatsızlık söz konusuydu. Nitekim kumpasın ayrıntıları belli olmaya başlayınca yalan davalar da birer birer düştü.
Bugün de Ankara’nın son ihtiyacı, dünya nezdinde böyle bir görüntü. Hele hele FETÖ mücadelesinin hayati önemini başta ABD olmak üzere yurtdışına anlatmaya, başka ülkelerdeki kaçak FETÖ’cülerin iadesi için uğraşmaya başlamışken.
2011’deki FETÖ kumpasının yıllar sonra bambaşka bir şekle girmiş ikinci perdesiyle karşı karşıyayız.
Kaçak FETÖ’cülerin uyduruk haber siteleri bu aralar Can Dündar’ı hedef alıyor. İlginç değil mi? Enis Berberoğlu’na canla başla sahip çıkıp Dündar’a kurşunları savuruyorlar.
“Kullanıp attılar” gibi sığ bir yorum FETÖ gibi kurnaz bir örgütün ne yapmaya çalıştığını açıklamaya yetmez. Örgüt sık sık söylem değiştirip hedef şaşırtarak zaman kazanıyor ve yeni strateji belirliyor. Bir süre sonra sıra bir şekilde yolu FETÖ’yle kesişmiş, geçici ittifak yapmış, onlar tarafından kandırılan başka isimlere (milletvekilleri, gazeteciler vs.) gelebilir.
Berberoğlu’nun tutukluluğu örgüt için bulunmaz bir fırsat. Can Dündar’ı gündeme getirip tartışmaya dahil etmek de buram buram taktik kokuyor.
Berberoğlu’nun tutukluluğundan Ankara’nın rahatsızlığından emin olduğum kadar memnuniyetinden de hiç şüphe duymadığım bir adres verebilirim: Pennsylvania.
KİM FETÖ’CÜ, KİM DEĞIL?
- BİR Ekrem Dumanlı, Mehmet Baransu gibi FETÖ’nün tam merkezinde yer alan, FETÖ fabrikasında bizzat görev alıp belge hazırlayan, yayan, kumpası kuran karakterler var. Emrullah Uslu gibi eski polislerden tutun de Hidayet Karaca gibi yöneticilere kadar gazetecilik bu tiplerin korunduğu bir zırh. Bunlar örgütün organik elemanları, bizzat faaliyetlerin merkezindeki isimler.
- Bir yandan da çeşitli nedenlerden (Erdoğan düşmanlığı, Erdoğan yüzünden işinden olmak vs. gibi kişisel meseleler) dolayı FETÖ’nün oyununa gelen, yer yer FETÖ’nün tuzağına düşen gazeteciler var. NazlıIlıcak, Şahin Alpay gibiler bu kategoriye girer. Bunların örgütle ilişkileri en fazla dolaylı olabilir, operasyonların bizzat merkezinde olmadıkları gibi en büyük zaafları ideolojik eksiklikleri ve yetersizliklerinin örgüt tarafından manipüle edilmesi oldu.
TARİHE GEÇMEK İSTEYEN GAZETECİ!
MİT TIR’ları haberi, hükümeti ve özellikle de Erdoğan’ı uluslararası kamuoyunda yıpratmak için tezgâhlanan bir FETÖ operasyonuydu. Bu haberle ilgili belki de kuşku duyulmayacak tek gerçek.
Can Dündar alelacele bu haberi bastı. Tıpkı bir dönemin Ahmet Altan’ı gibi egosuna yenildi belki. Erdoğan’ı deviren gazeteci olmak, bu sayede belki de tarihe geçmek istemiş olabilir. Ego insana kolay tuzak kurabilir.
FETÖ bu haberi pek çok yere servis etmişti ama kimse yayımlamaya yanaşmamıştı. Korkudan değil, haberin niyeti belliydi. Dahası eksikti. Her şey bir yana TIR’ların nereye gittiğinin yanıtı yoktu ve Cumhuriyet’in haberi de spekülasyona dayanarak bir çerçeve içerisine oturtulmuştu.
Cumhuriyet’in ve Can Dündar’ın yaptığı bütün kabul görmüş standartlarla ölçüldüğünde bir gazetecilik ihlaliydi. Tıpkı kaynağını “ima” etmesi gibi...
Ama bu etik ihlallerinin yargılandığı yer medya mahkemesidir, bu mahkeme de medya koridorlarında kurulur.
VAKİT KAYBI
Enis Berberoğlu’nun bu haberdeki dahlini bilmiyorum. İddia edildiği gibi haberi Can Dündar’a o mu servis etti? Bu önemli bile değil. Sonuçta bu haber piyasada dolaşıyordu, Berberoğlu’nun eline geçmiş olabilir ya da olmayabilir. Asıl mesele bu değil.
Can Dündar’la, Enis Berberoğlu’yla falan vakit kaybederken aslında sadece parmağa bakıyoruz, parmağın işaret ettiği yere değil. O TIR’ları bu meslektaşlarımız durdurmadı sonuçta, bu haber bir organizasyon işiydi ve gazeteciler de alet edildi. Birileri o gün o fotoğrafları kasten, belli bir amaç doğrultusunda çekti. Önemli olan bu organizasyonun her birimini bulmak. Örgütün kolayca kandırdığı gazetecilerle hesaplaşırız kendi aramızda, yıllardır hesaplaşıyoruz, kavga ediyoruz zaten. Gazetecilerin tutuklanması, FETÖ’yle mücadelede devletin dikkatini dağıtıyor, vakit kaybına neden oluyor.