MEDYA KÖŞESİ

Oral Çalışlar 3 ay sonra 'sahalara döndü'!

Çalışlar gazete sayfalarına hızlı döndü. 3 ay sonra kaleme aldığı ilk yazısında akil insanlar heyetinde olduğunu hatırlatıp, sosyalist siyasete çakmayı ihmal etmedi.

Oral Çalışlar 3 ay sonra 'sahalara döndü'!
GAZETECİLER.COM - "Akıl vermeye alışmışım ya! Fark ettim ki, yazmadan da yaşanabiliyor. Ben bir şeyler söylemediğimde de hayat devam ediyor..." 

Radikal gazetesindeki köşesinde yeniden okurları ile buluşan Oral Çalışlar bugün yayınlanan ilk yazısında işte böyle dedi. 

Espirili bir dille yazdığı yazısında Taraf gazetesindeki Genel Yayın Yönetmenliği döneminden tek cümle ile söz eden Çalışlar, Ocak ayında veda ettiği gazetesi Radikal'de yeni dönemde kaleme aldığı ilk yazısında Akil İnsanlar heyetinde yer aldığının da hatırlattı.

İşte Çalışlar'ın yazısından çarpıcı bölümler: 

21 SENE ARA VERMEDEN YAZDIM

3 aydır yazmıyorum. 21 sene boyunca neredeyse hiç ara vermeden yazdım. Daha öncesine gidersem, yazarlığımın 12 Eylül 1980 darbesinde de bir kesintiye uğradığını söyleyebilirim. 


Yazı yazmak, ‘her gün topluma fikirlerini açıklamak’ anlamına geliyor. Bu hal, kendi aklımızın çok iyi, söylediklerimizin çok gerekli olduğunu sanmamıza yol açabiliyor. Taraf’tan ayrılmak zorunda kaldığımda “Acaba yazı yazmadan nasıl durabilirim?” diye düşündüm. Akıl vermeye alışmışım ya! Fark ettim ki, yazmadan da yaşanabiliyor. Ben bir şeyler söylemediğimde de hayat devam ediyor... 

SİYAH VE BEYAZLAR ÜLKESİ HALİNE GELDİK

Şaka bir yana, son yıllarda, ülkemizde yazarlık, bir temsilcilik, bir misyon haline dönüşmeye başladı. Okurların önemli bir kesimi, yazarın sadece kendisi gibi düşünenini, kendisi gibi konuşanını normal karşılamaya başladı. Dünyanın her yerinde böyle midir? Pek sanmıyorum. Gerçekten de ‘siyahlar ve beyazlar ülkesi’ haline geldik (...)

SOSYALİST HAREKET BİZİ GERÇEKLERDEN KOPARDI

Uzun yıllar içinde yer aldığım sosyalist siyasi hareketin çerçevesinin bizi gerçeklerden kopardığını, sonraları daha iyi fark ettim. Halktan uzak siyasi yapılanmaların, eylem ve düşünce dünyamızı nasıl daralttığını gözlemledim. 


‘Empati yapmanın’, ‘başkasını anlamanın’ ne olduğunu adım adım fark ettim. Hakkı yenenin, dışlananın, ezilenin, dini, etnik, cinsel ve mezhepsel azınlıkların yanında olmanın gerçek solculuk, gerçek demokratlık olduğunu zaman içinde kavradım. 

Adnan Menderes’in idamını onaylayan, Deniz Gezmiş’in asılmasına sevinebilen, Hrant’ın öldürülmesi üzerine zafer şarkıları söyleyebilen ‘düşmanlaştırma kültürü’nden kurtulmanın zorluğunun farkındayım. 

6 ay sonra tekrar merhaba...