Onun arabası var, geri vitesi yok…
Doğan, kendisini sevdiklerini zannedenlerin kediyi sevdiğini sanırken sıkarak öldüren deliye benzediklerini...
GAZETECİLER.COM - Belli ki Akif Beki’de “geri vites” yok…
Hep “ileri”…
Ahmet Hakan ne yazarsa yazsın…
Mehmet Yakup Yılmaz dilediğini söylesin…
Umurunda değil Beki’nin…
Yine aynı kişileri hedef göstermiş…
“Fitne fesatçıları” yani…
Bir bakıma bizim söylediklerimizle örtüşüyor yazdıkları…
Aydın Doğan, kendisini sevdiklerini zannedenlerin kediyi sevdiğini sanırken sıkarak öldüren deliye benzediklerini ne yazık ki göremiyor…
Bakın Akif Beki neler diyor…
Fitnenin adını koyalım
Medya muhitlerinde hava puslu, sular bulanık...
Belirsizlik
çoğalırken,
etraf
tenhalaşıyor.
Herkesin
biraz durup,
düşünmeye ihtiyacı var.
Biraz da kendini gözden
geçirmeye...
Ama mahallenin sokaklarını şuursuzca birbirine katanlar, buna fırsat bırakmıyor.
Kendi düzenleri bozulmasın diye, her yeri ateşe verebilirler.
Ellerinden geleni, arkalarına da koymuyorlar zaten.
Yeter ki onların keyfine dokunan olmasın; her şey mübah...
En iyi belledikleri şey, fitne fesat çıkarmak.
Bu yüzden ortalık durulsa, en önce onlar işlevsiz kalacak.
‘İşsiz’ demiyorum, aradaki farka dikkatinizi çekerim.
Dudak uçuklatan vergi cezasını kimin kestiği, sanki onlar için çok mu önemli?
İşlerine geliyor, ateşe biraz daha benzin döküyorlar.
Ömürlerini birkaç gün daha uzatıyorlar, hepsi bunun için...
Fitnenin adını tam koyalım, o zaman.
Ahmet de, Mehmet de hikâye...
Mesele, başka...
Türkiye’nin bir de ‘medya
meselesi’ var.
Ve mutlaka er ya da geç, kendi iç dinamikleriyle halli gerekecek.
Bu devran böyle gitmez.
***
Nevzuhur bir durum yaşıyoruz.
Medya ortamımız, ‘ucubeler’ yetiştiren bir tarlaya dönüşüyor.
Genetiğiyle oynanmış mutant
bir yazar nesli, köşeleri bir bir
istila ediyor.
Hızla çoğalıyor sayıları.
Bir Amerikan dergisi, Paris
Hilton için yazmıştı; ‘Ünü, ünlü
olmak’ diye...
Ünü, ünlü olmaktan öteye
geçmeyen, mütemadiyen kendini
yazan bir ‘yazar’ türü, bu.
Kendileri için yaşıyor;
kurdukları sahte düzeni sürdürmek için çiziktiriyorlar.
Yatıp kalkıp, durumlarını
meşrulaştırmak için yeni
gerekçeler icat ediyorlar.
Egolarını tatmin, hayatlarının
yegane gayesi haline gelmiş.
Başka hiçbir şey, umurlarında
değil.
Dünya batmış; kim ölmüş, kim kalmış... Ne gam!
Amaçsızlığı, amaç edinmiş gibiler.
Bu muydu, özlemini çekerek büyüdüğünüz dünya?
Kendiniz için yapabileceklerinizin en iyisi bu mu?
Ne dersiniz?..
İsim yok ama Akif Beki’nin kimi yazdığı ne kadar da belli değil mi?..
Çünkü Beki’nin tarifine uyacak yazar sayısı öyle çok değil…
Bir, bilemediniz iki ya da üç…