Onu tanıdığımda adalet duygusu o kadar yüceydi ki…
Deniz Baykal ve Kılıçdaroğlu’nun bu davalar için ayrı ayrı “Ben bu davaların avukatıyım” dediklerini yazıyor…
ADNAN BERK OKAN
Hz. Ömer hangi özelliğiyle tanınıyor?..
Çok heybetli oluşuyla mı?..
Bir kılıç darbesiyle üç müşriki ortadan ikiye bölmesiyle mi?..
Cömertliğiyle mi?..
Yakışıklılığıyla mı?..
Merhametli oluşuyla mı?..
Dini bilgilerinin derinliğiyle mi?..
Yok, hayır…
Hiçbiriyle değil…
Hz. Ömer, “Adaleti” ile tanınıyor…
Hak verme duygusunun yüceliğiyle…
Vicdanının mükemmelliğiyle…
Size bir şey diyeyim mi?..
Hasan Celal Güzel’i ilk tanıdığımda (23 yıl önce) adalet duygusunun yüceliğini sevmiştim…
Ama…
Cezaevine girip çıktıktan sonra o Hasan Celâl Güzel gitti…
Adalet duygusu neredeyse infisaha uğradı…
Değerlendirmelerini vicdanıyla değil; duygularıyla yapıyor artık…
Seviyorsa eğer birisini, ne olursa olsun üzerine toz kondurmuyor…
Nefret ediyorsa birisinden, ağzıyla kuş tutsa hem acımıyor hem takdir etmiyor…
Bugünkü Sabah’ta başlığı altında yayımlanan makalesinde bir kere daha gördüm ki...
Hasan Celal Güzel eski o Güzel değil…
Adalet duygusu yitmiş gitmiş…
Okurunun duymak istediklerini yazıyor…
Ya da…
Okurunun bilmesini istediği şekilde değiştiriyor olayları…
Kimilerini saklıyor gözlerinden…
Kimilerini ise abartarak aktarıyor…
Örnek mi?..
Söyleyeyim…
17 ve 25 Aralık operasyonlarını yapan yargı (Savcılar) ile Ergenekon, Balyoz, Ayışığı, odatv ve benzeri davaları soruşturup, kovuşturan aynı yargı…
Ama…
Ergenekon, Balyoz, Ayışığı, odatv yargılamalarını onaylayan; doğru olduğuna hükmeden, verilen ağır hapis cezalarının haklı olduğunu söyleyen Hasan Celal Güzel…
17 ve 25 Aralık operasyonlarının ise “darbe” olduğunu savunuyor…
Hem de...
Kamuoyunun gözleri önünde tartışılan ve aynı savcılar tarafından mahkeme izniyle elde edilmiş (Ergenekon, Balyoz, Ayışığı, odatv savcıları) delillerin mevcudiyetine rağmen "Darbe" diyor...
Pardon...
"Suçlular" demesini elbette beklemiyorum...
Aksine...
O operasyonlara bakıp, dosyalarda adı geçenlere "Suçlu" diyenleri uyarıyor, henüz "Şüpheli" olduklarını hatırlatıyorum...
Hâsılı...
Ortada yasal açıldığı konusunda, partizan olanlar hariç bütün hukukçuların hem fikir olduğu ama henüz kovuşturmanın başlamadığı o dosyalarla ilgili sevgili dostum Güzel hükmünü vermiş:
“17 ve 25 Aralık operasyonları darbe”...
O açıklamasının, henüz kesinleşmemiş bir dava dosyası hakkında kesin hüküm vermek anlamına geldiğini ve ceza kanunumuza göre suç olduğunu ise elbette benden çok daha iyi biliyordur sevgili Hasan Celâl...
O kadarla kalsa iyi…
Deniz Baykal ve Kılıçdaroğlu’nun bu davalar için ayrı ayrı “Ben bu davaların avukatıyım” dediklerini yazıyor…
Ama…
(Kılıçdaroğlu’nun öyle bir açıklama yaptığını duymadım fakat Güzel diyorsa yapmıştır) Deniz Baykal’ın o açıklamayı, Başbakan’ın “Ben bu davanın (Ergenekon) savcısıyım” deyişinden sonra yaptığından söz etmiyor…
Bu neye benziyor peki?..
Örnekle anlatayım...
Deyin ki birisi karşınıza geçti ve size ateş etti...
Yara aldınız ya da almadınız ama siz de silahınızı çıkarıp aynı kişiye ateş ettiniz...
Kamu davası açıldı...
MOBESELER ve görgü tanıklarının hepsi önce karşınızdakinin ateş açtığını, sizin de karşılık verdiğinizi anlattı...
Sadece bir kişi çıktı ve yalnız sizin ateş ettiğinizi, sizden önce ateş edenin ise öylece durduğunu söyledi...
Biliyorsunuz...
Ceza kanunumuza göre bunun adı "Yalancı Şahitlik"tir...
Ve...
Suçtur...
Ey güzel insanlar!..
Hepimiz biliyoruz...
Ve...
Gazete/TV arşivleri gösteriyor ki...
Önce Başbakan “savcıyım” dedi…
Ardından Baykal, “sen savcıysan ben de avukatım” diye karşılık verdi…
Demek istiyorum ki…
Hasan Celâl Güzel’in yapması gereken bu durumu okurlarından gizlememesiydi…
Oysa sevgili dostum bakın ne yazdı bu konuda:
“Baykal'ın ve Kılıçdaroğlu'nun, Ergenekoncuların ve Darbecilerin 'avukatı' olduklarını açıkça ilân ederek yargıyı siyasallaştırmaya devam etmelerine mukabil, siyasî iktidar bu soruşturma ve yargılama esnasında tarafsız kalmaya itina etmiştir.”
Aaaaah sevgili Güzel aaahhhh!...
Benim o 20 yıl önce tanıdığım, yüce adalet duygusuna hayran olduğum dostum nerede?...
Ben o dostumun geri dönmesini istiyorum…
Ve…
İlk yazısında; “Yanılmışım, özür dilerim… Kılıçdaroğlu ‘Ben Ergenekon ve Balyoz davalarının avukatıyım’ şeklinde bir açıklama yapmamış... Baykal ise o açıklamasını Başbakan’ın ‘ben bu davanın savcısıyım’ deyişi üzerine yapmış” diyerek kamuoyundan özür dilemesini bekliyorum…
Haaaaa…
Bu açıklamasını yapıp haberin doğrusunu okurlarıyla paylaştıktan sonra eğer Başbakan’a hak verip koruyacaksa korusun elbette…
Çünkü…
Bu tür olaylarda taraflardan birini savunmak görüş farklılığıdır…
Ama…
Olayı olduğu gibi yansıtmamak, taraflardan birinin (Varsa eğer) ayıbını gizlemek ise bir insanın ahlâkı ile ilgili ortada bir sorun olduğunu gösterir...
Neyse…
Ben her zaman olduğu gibi işimi yaptım…
Hasan Celâl değer verdiğim bir dostum…
Hatta bir süreliğine de olsa dava arkadaşım…
Ama…
Vicdanım bütün dostluklarımın üzerinde olduğu için bu yanlışını görmezden gelemezdim…