Okan Bayülgen: 'ben bir porno yıldızıyım'
Sayım Çınar, sinemadan televizyona, seslendirmeden tiyatroya her alanda üretim yapan Okan Bayülgen ile bir söyleşi gerçekleştirdi.
GAZETECİLER.COM - ÖZEL İÇERİK
SAYIM ÇINAR [email protected]
Sayım Çınar Okan Bayülgen ile bir söyleşi gerçekleştirdi. Sinemadan televizyona, seslendirmeden tiyatroya her alanda üretim yapan Bayülgen’in sektöre, sektörün kahramanlarına dair söyleyecek çok sözü var.
SAYGIDEĞERLİK YARATICILIĞIN DÜŞMANIDIR
Vefalı bir izleyiciniz var. Türkiye’nin en uzun soluklu ismisiniz.
Beyaz’ı da mutlaka belirtmek gerekiyor. Bir istikrar örneğidir. Yerini bozmadan mesleki olarak istikrarlı bir durumu vardır. Hep aynı şeyi yapıyor gibi suçlamalar yapılır ama hiç sıkıcı olduğunu düşünmüyorum. Bizim siyah ve beyaz, alaycı satirik ve efendi gibi tanımlamalarla iki farklı adam olduğumuzu düşünüyorum. Şov dünyasının Türkiye’deki evrenine baktığımızda televizyonda olanlar ve sahnede olanlar var. Bir elin parmağı kadarız. Ben yaptığım işler dolayısıyla seslendirme, sinema tiyatro, televizyon, reklam çekme gibi birçok iş yaptım. Bunlar sanattır, sanat değildir demem. Televizyon sanat değildir ama sanatçılar televizyona iş yapabilir. Konservatuardayken gösteri adamlığı üzerine düşündüm. Bir adamın kıraathaneye girip şov yapmasıyla, bir taksicinin aracındaki performansıyla, bir kadının bir kulübe girerken yaptığıyla benim yaptığım arasında bir fark göremiyorum. Ruh halimiz böyle. Sen sadece gösteri adamı mısın diye sorarsan, herkes yayıncı derim. Twitter, facebook,instagram, whatsapp’tan yaın yapıyor. Yayıncılıkla gösteri dünyasını da ayırmıyorum. Kendine özgü kuralları var her ikisinin de. Bir tiyatro provasından sonra yapıyoruz bu söyleşiyi, birazdan televizyon içeriğini konuşacağım, Murat Tolga’yla bir film senaryomuz var, müzisyen arkadaşlarımla orkestramızın çıkaracağı bir albüm işi var. Mümkün olduğunca bir sıraya dizip gerçekleştirmeye çalışıyorum. Bunun içine edebiyatı da sokabiliriz. Dünün yayıncılığı romancılar tarafından yapılıyordu, bugün başka bir şey yapılıyor. Edebiyat dediğiniz iş de hiçbir şeyin ulaşmadığı evlere kitapların ulaşmasıydı eskiden, insanları bir dünyaya sokuyordu ve insanlar birbirine okudukları kitabı anlatarak aynı filmi izlemiş gibi oluyordu.
"DİĞER TÜRLÜ ÇÖLDE PİYANO ÇAL..."
Bugün size bir oyun teklifi gelse nasıl bakarsınız? Shakespeare, Çehov… Bir klasikte oynamak ister miydiniz?
Tiyatro kütüphanesinin en saygın işlerinden bahsediyorsunuz. Şöhretle ilgili bir dokundurma yapan oyuncuya, ben porno yıldızıyım dedim bir programda. Pornografiyle yüksek bir sanat işini ayırt etmiyorum. “Abi neden Ağır Roman gibi filmler çekmiyorsun da bu işi yapıyorsun?” diyenlere bunu söylüyorum. Saygıdeğerlik yaratıcılığın düşmanıdır. Dostoyevski çok popüler değil miydi, Mozart Salieri ile popülarite yarışı içinde değil miydi, post empresyonist ressamlar müzeye alınmayan işler sergisi yaptığında popülerlik kaygısı yok muydu? Sanatların sözlük açıklamalarında bu var. Diğer türlü, çölde piyano çal ya da bir resmi kimseye göstermeden sakla.
“TIRNAK İÇERİSİNDE GÖSTERİNİN BİR AHLAKSIZLIĞI VAR"
Akademi, medya, kültür dünyasından isimleri davet ediyorsunuz tematik programlarınıza. Ses yetenek yarışmaları neden bu kadar tutuyor, bu tarz benimler neden bu kadar izleniyor?
Haftada bir yalnızca bir Cumartesi programı yapıyorum ve ben de onlara benziyorum. Haber kanallarında yaptığım tematik programlarda bahsettiğin tarz konuklar çağırırdım. Ben hep iyi bir gösteri adamı olmak isterim. Şunu daha kaliteli, şunu daha kalitesiz bulma hakkım yok. O gün oraya toplanmış olan seyirci bunu talep etmektedir. Yılbaşı gecesi kimseye felsefe yapamazsın. Yeni yıla giriliyor herkes eğlenmek istiyor. Tv tarihinde yıllar önce açıköğretim programı yayını yapmıştı TRT bir yılbaşında. Şöyle davranamazsınız: o kadar kaliteliyim ki şimdi size çok kaliteli bir şey yapacağım. S*** git. Böyle insanlar görüyorum, gösterinin ve sanatın bir numaralı düşmanıdır bu kalite meselesi, kişinin kendini kaliteli olarak vehmetmesi. Yazar için de geçerli. Şimdi çok kaliteli bir yemek yiyeceğiz, adı kaliteli olmaz, yediğinde seni tatmin edip etmemesidir konu. Bir porno yıldızı bile daha kalitelidir diye yüklenirim bir provada böyle olanlara. Ne yaparsan yap eğlendiren, hayal kurduran kalitedir. Bu “kalitelilerle” uğraşmakla geçiyor hayatımız. 1600’lü yıllarda yazılmış bir Shakespeare oynuyorsunuz diye kendinizi kaliteli sanmayın derim her workshopta. Tırnak içerisinde gösterinin bir ahlaksızlığı vardır. Ben o kadar ahlaklı bir adamım ki, manevi değerlerim şöyle, çok iyi babayım, her akşam 8’de evde olurum desem sıkıcı olurum.
Egoları kontrol edememeyi neye bağlıyorsunuz?
Kendimi de böyle şeyler söylerken zaman zaman buluyorum. Sürekli bir savunma içerisindeyiz. “Ben onlar gibi değilim.” diyoruz. Ya başka isimlerden söz etmeyiz, ya bu konuda konuşmayız, içten içe ne kadar başka olduğumuzu anlatırız, çok içten, namuslu, kul hakkı yemediğini vurgularız. İnanılmaz saygılı olduğumuzu anlatıyoruz. Bu kadar ahlaklı, bu kadar saygılı, bu kadar sıkıcı insan istemiyorum. Bütün kadınlar çıkıp ne kadar namuslu olduğunu anlatıyor. Neden bunu anlatıyorsunuz ki bu işte bir problem yok mu? Bir adam geliyor ve ben katil değilim diyor tanışır tanışmaz, tuhaf olmaz mı? Ne kadar efendi, ne kadar saygılı. Bütün evlilik programlarında felsefe yapılıyor. Bir takım kavramlar üzerine ileri geri konuşmaktır felsefe. Her programda aşk, saygı, ahlak konuşuluyor. Ben porno yıldızıyım diyorum, rahatlıyorum.
“BU TARZ BENİM'E KÜFREDENLERİ İNCELESEK HAKİKATEN UTANIRLAR"
Bu tarz benim gibi programları, ses yarışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bütün dünyada böyle, televizyon içinde kolay tüketilen ürünlerdir. Televizyon mecrası zor tüketilen programları tercih etmez. Sabahtan akşama belgesel izliyorum yalan, hep aynı bölümler tekrar ediyor, nasıl izleyeceksin? Televizyon aileyi bir araya toplamak, aptallaşmak için kullanılan bir mecradır. Bugün farklı monitörlerden izleniyor gündem. İlginç olan aranıyor, insanların birbirine sosyal medyadan paylaşım yaptıklarının süresi 1,5 dakikayı geçmiyor. Bu Tarz Benim’e küfredenlerin telefonlarını incelesek ve pay aşımlarına baksak hakikaten utanırlar.
Yunanistan’daki durumu nasıl değerlendiriyorsunuz, Aleksis Çipraz’ı? 20 yıldır sevgilisiyle yaşıyor, evli değil, sosyalist. Ateist ve Yunanistan’da din önemli bir olgu.
Bizim beyaz Türklere söyleyeceğim komşuya bakıp heveslenmesinler. Farklı konjonktür. Adam yakışıklıdır, sosyalisttir diye heveslenmeye başlamasınlar.
Nazlı Ilıcak HDP’ye oy vereceğini söyledi.
Ben yıllardır TKP’ye oy veriyorum, herkes bana aferin diyor. TKP’ye oy verenleri toplasak bir yemek verebiliriz.
“ÇOK ÜZÜLMEKLE BERABER, HAZİN DEĞİL EDEBİ BULDUM"
Türk sinemasında Ağır Roman hâlâ aklımızda. Metin Kaçan’ın sonu çok hazindi. Düşündüğünüzde neler geliyor aklınıza?
O bir anti kahramandı ve bir kahramandı. Kendi hayatı da yazdıkları gibi olmuştur. Kendi romanını da yazmıştır hayatıyla. Ben çok üzülmekle beraber, hazin bulmadım, edebi buldum. Metin böyle bir adamdı. Kendi romanının kahramanıydı. Bize de öyle eserler bıraktı.
Fotoğraf kitaplarınız var.
En önemli tiyatro kuşağıyla ilgili bir fotoğraf kitabı hazırladım, evet.
Bir rock ansiklopedisine girişmiştiniz bir süre önce.
500 kişinin fotoğrafını çektik. Aradan yıllar geçti, yeni gruplar başladı, olan gruplar dağıldı, bir 500 kişinin daha fotoğrafını çekmem gerekiyor.
Bir başka konuya geçmek istiyorum. Eşcinsel olduğu halde homofobi uygulayan insanlar var medyada.
Bana bir altın ahududu, bamya ödülü verdiklerinde, televizyonda en cesur programları yapan bir adam olarak aldım bu ödülleri. LGBT yürüyüşünde bir hanımefendi bir afiş hazırlamış, Bayülgen’e bu ödülün verilmesinden dolayı şahsen özür diliyorum diyen bir pankart taşıdı. O kadar mutlu oldum ki, bir kişinin bile bana verilen şeyden rahatsız olması önemliydi. Bir keresinde yine böyle bir çirkin ödül verileceğinde aramıştım, meşhur adamları seçiyorsunuz, madem ses getirmek gibi bir amacınız var, gelip şahsen ödülü alayım daha çok ses getirsin. Ve ödül dağıtıldıktan bir saat sonra bana mesaj attılar, her şey bittikten sonra. Oyunu bozmuş olacaktım çünkü.
Bu dönemin sizin için yıldızları kimlerdir?
Dizi yıldızlarıdır. Ne şarkıcılar, ne komedyenler, ne şovmenler.
“DEVRİMLER BUGÜN SANAL DÜNYADA GERÇEKLEŞİYOR”
Tiyatronun bittiğini söylüyorlar, bir yandan da sürekli güzel ve iyi oyunlar çıkıyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tiyatro bütün dünyada dans gibi, bale gibi, opera gibi sırça köşküne çekilmiştir ve çekilmesi gerekir. İnsanların toplanıp sosyalleştiği siyaset yaptıkları bir medya olmayı bıraktı tiyatro. Eskiden salonlarda başlayan halk hareketleri, devrimler bugün sanal dünyada gerçekleşiyor. Sanal dünyadan hareketler başlatılmaya çalışılıyor. Ama tiyatro biçemleri sayesinde operadan ve danstan daha farklı olarak bir apartman dairesinde de 3 izleyiciyle de yapılabildiği için özel. Majör sanatlardan birisidir. Ne sokağa çekmeye çalışalım, ne de entelektüel sanatlar arasına sıkıştırmaya çalışalım tiyatroyu.
“AYNI ŞEYİ BİR KEZ DAHA SÖYLÜYORUM: BEN BİR PORNO YILDIZIYIM"
Son olarak televizyonda yapılan yardım kampanyalarının içinde oldunuz hep. Gözlemleriniz nedir?Hep şüpheli yaklaştım başı çeksem de. Bir kampanya yapıyorsunuz, telefon şirketi payını alıyor. Herkes parasını alıyor. Büyük bir salonda bir iş yapıyorsunuz, canla başla çalışıyorsunuz, yeme içme, telefon operatörü herkes para alıyor. Yardım ettiğiniz kişilere o kadar az bir para kalıyor ki. Falanca kişiler de aferin alıyor. Büyük bir şüpheyle bakıyorum. Yakın tarihimizdeki büyük organizasyonlara baktığımızda Bob Geldof’un Live Aid konserleri dünyada birçok ülkede yapıldı aynı anda. Hepsi Bu Mu? adlı kitabını okuyanlar bilir, o sanatçıları bir araya getirmek değildi en büyük savaş, soft drinkçilerin kâr almaması üzerineydi, mafyalaşmış adamlarla yaptı savaşı. Portakal suyunu da parayla satsın ne olacak denilebilir, hayır, herkes çıkarından vazgeçerse istenilen noktaya gelinir. Herkes parasını alıyor, bir tek sanatçılar almıyor. Hayalcidir, iyi insandır, kendi egosunu bir kenara bırakabilendir ya sanatçı. Kamu spotları, sokaklardaki yardım, twitter üzerindeki yardım herkesin işi bu sanatçılarla. Sen niye yapmıyorsun, ben doktorum, ben işi adamıyım. Ne demek? En çok prensip beklediğimiz adamlar sanatçılar ve bu haksızlık. Aileler, toplum, evlendiklerinde eşlerinin ailesi hep eleştiriyor bu adamları, sonra da en yüksek karakter özelliklerini bu insanlarda arıyoruz. Aynı şeyi bunun için bir kez daha söylüyorum, ben bir porno yıldızıyım.
Otobiyofrafik bir roman yazmayı düşünüyor musunuz ileride?
O kadar enteresan bir hayatım olduğunu düşünmüyorum. Aksine sıkıcıyım. Geçenlerde lokantaya gittim, şef garson neden hep mutsuzsunuz dedi, ama sen benim baskın yapar gibi revü kızlarıyla antre yapmamı mı bekliyorsun dedim. Minder komiği denir öylesine, her yerde şaka yapamazsın, her yerde komiklik yapmazsın.