TV HABER

Oğuz Haksever'den ders gibi program

NTV'nin tecrübeli ismi Oğuz Haksever, Veyis Ateş'in programına konuk oldu ve ekran sırlarını ders verir gibi anlattı.

Oğuz Haksever'den ders gibi program
GAZETECİLER.COM  (ÖZEL)  TVNET, yeni yayın dönemine hızlı bir giriş yaptı. Veyis Ateş'in hazırlayıp sunduğu Son Baskı programın bugünkü konuğu NTV'nin deneyimli sunucusu Oğuz Haksever oldu.

Haksever, programa güzel bir sürpriz ile başladı. Programın başında Veyis Ateş'in izleyicilere yapması gereken sunuşu Oğuz Haksever yaptı.

PROGAMI BEN AÇIYORUM HOŞ BULDUM

Programın jeneri sonrasında ekranda görünen deneyimli sunucu, "Merhaba efendim, son baskı programına hoş geldiniz. Lütfen elinizdeki uzaktan kumandayla oynamayın. Bir yanlışlık yok. TVNET kanalında Veyis Ateş kardeşimin konuğuyum. Kendisi benden böyle bir ricada bulundu. Programı ben açıyorum. Hoş buldum..."

NTV'nin tecrübeli ismi Haksever, deyim yerindeyse ders verir gibi bir programa imza attı.

OĞUZ HAKSEVER İNTERNET'E
GÜVENİYOR MU?
Programda internette yazılan her şeye güvenmemek gerektiğini söyleyen Oğuz Haksever habercilik yapan siteler ile twitter, facebook gibi sitelerde yazanları da ayırmak gerektiğinin altını çizdi.

Veyis Ateş'in İnternet medyasıyla aranız nasıl? Güven merkezli soruyorum... şeklindeki sorusuna verdiği yanıt oldukça manidardı:

"Habercilikte haber kaynağı olarak internete güvenmeyin dersi verdim ben biliyor musun? Sağdan soldan duyduğunu yapıştırıp koyuyor. Kaynağı nedir belli değil. Twitter'a güvensek ortalık karışır.
İletişim Fakültelerinde okumayan ama haberci olmak isteyen gençleri istihdam etmek için ders verdik biz NTV'de.  Eğer bir bilgiye ihtiyacınız varsa internette yazılanlara şöyle bir durun bekleyin diyorum ben..."

Veyis Ateş'in programa telefon bağlantısı ile katılan İnternetHaber Medya Grup Başkanı Süleyman Özışık'ı ve İnternetHaber'i hatırlatarak sarfettiği  "İnternet sitelerinde 50-60 kişi çalışıyor artık. Ben biliyorum 2005'den beri İnternet Medyası Derneği Başkanı Hadi Özışık, merdiven altı internet siteleri olmasın bunlar diye çalışıyor. Ajanslara aboneler, editöryel bir süzgeçten geçiyorlar... Güvenmeyin aşaması sona ermedi mi?" sözleri üzerine Haksever şöyle sürdürdü sözlerini:

"Hepsi için demedim. Anlattığın organizasyona itirazım yok. Bunu vurgulamaları lazım. Bunun bir sertifikası olması lazım. Zaten bir süre sonra insanlar sizin yazdıklarınız doğru mu değil mi anlarlar...
Süleyman Özışık'ı dinledik, çok düzgün bir anlatımdı. Onu hissediyorsunuz zaten. Süleyman Özışık'ın haberlerin özerini verişindeki kaliteyi hissediyorsunuz. Onlara tabii ki güveneceksiniz."
Haberi sunan ismin tarafsızlığından, kullandığı dilin ayrıntılarına, TRT'nin elemanlarına verdiği eğitimden, canlı yayında editörlerin yazdığı metinlere neden müdahale ettiğine kadar pek çok konuda konuşan Haksever, terör haberleri ile sarsıldığımız günlerde televizyon habercilerinin de nasıl bir çizgi izlemesi gerektiğini de kendi perspektifinden izleyicilere aktardı.

İşte Veyis Ateş'in soruları ve Oğuz Haksever'in ders gibi yanıtlarından seçmeler:

OĞUZ HAKSEVER'E NEDEN ÇOK GÜVENİYORUZ

Veyis Ateş:
Oğuz Haksever'e niye çok güveniyoruz?

Oğuz Haksever: Bunun için çok uğraşıyorum. Benim en çok üzerinde durduğum konu. Haberleri izleyenlere güven verebilmek.  Bunun pek çok nedeni var aslında. Yüzde ne kadar fazlalık varsa güven o kadar azalır gibi teknik nedenleri de var... Ama tecrübeden de kaynaklanıyor.
Bir süre sonra kaygınız işinizi düzgün yapmak, güven yaratmaksa, kendiliğinden içinizde bir vicdan durumu oluşuyor. Elinizin altındaki haberle herkese hitap edeceğinizi düşünüyorsunuz. Söylediğinizi bir taraf nasıl düşünür, öbür taraf nasıl düşünür diye düşünüyorsunuz.
Bilgisayarda bir programı kapatırken, emin misiniz diye bir soru soruyor ya benimki de o hesap. Bu kadar yıldan sonra herkesi düşünerek haber sunuyoruz. Kimisi sizi görünce bırakıp gidiyor, diğeri bunu dinleyeyim diyor. anlattıkça bitmez bu konu ama merak, meslekte birşeyleri kaçırmama çabası, dünya ne yapıyor diye bakmaya devam etmek, haber yazımında dünya neleri değiştiriyor... Bunlara bakıyorum. Bir çok uluslararası derneği takip etmeye çalışıyorum. Bunların hepsinin payı var.

İÇİNİZDEKİ MERAKI NASIL TAZE TUTUYORSUN

Veyis Ateş:
Japonya'daki deprem sonrası beraberdik, şehir dışında sizinle. Beraber otelden çıktık, Oğuz Haksever bu olayla ilgili araştırma yapmış, bizlere öğrendiklerini aktarıyordu. Bu merakı nasıl taze tutuyorsun?

Oğuz Haksever: İnsanın biraz da içinde. Endişe ediyorum. Alemde neler olduğunu kaçırmaktan, bilgimin azalmasından, dilimin akıcılığının azalmasından endişe ediyorum. Ama biraz da huy işte...

Veyis Ateş: Ekranda pek çok insan magazinel olarak konuşuluyor. Ama senin hakkında hiç böyle konuşulmuyor. Nasıl sağlıyorsun bunu?

Oğuz Haksever: Sıradan bir insanım ben. Sadece bazı şeyleri diğer insanlardan daha önce öğrenen ve onlara aktarıyorum. Yaşamımda gereksiz bir şey yok ki, buyrun eve gidelim, acayip bir şey yok ki...

[page_end]

Veyis Ateş: Bundan bir kaç ay önce kam spikerin haberine müdahale ettiniz. Bu nasıl bir refleks.

Oğuz Haksever: Yıllarca redaksiyon yapmaktan dolayı oluyor. Bu kadar yıldan sonra birşeylere takılıveriyorum. Canlı yayında sunarken redaksiyon yaptığım olmuştur. Çünkü bu işi düzgün yapmak duygusuyla çalışıyorum. Bize, TRT'de o konuda çok büyük terbiye verdiler. Kendim uğraşırım. Akışı beraber yaparız arkadaşlarla. Ama tabi ki Oğuz Haksever abidir. Ama patron editördür, haber koordinatörüdür.
Türkiye'de özel televizyonların kuruluşu sorunlu oldu. Birinci sorun kötü birilerinin elindeydi ilk televizyon. İkinci sorun TRT'den yeterince donanımlı insanları alamadılar. TRT'den gelenler, Yazılı basından gelenlere çok bilgi aktarmadılar galiba. Bana öyle geliyor. Günlük hayatta nasıl konuşuyorusanız, ekrandan da öyle hitap edin diyorum ben. Gazete manşetlerini sunumlara taşıdılar.

ARKADAŞINA ANLATIRKEN "TEM'DE KAZA" MI DİYORSUN?

Oğuz Haksever: "TEM'DE KAZA..." diyor televizyonlar... Böyle denmez. TEM'de gördüğünüz kazayı yakın arkadaşınıza "TEM'DE KAZA" diye mi anlatırsınız. Hayır "Kaza oldu" dersiniz. Gazete manşeti atar gibi anlatmazsınız. Başlangıçta yaşanan sorunları aşmak için güzellikleri araştırmaktansa yazılı basına yöneldiler.  Akademi tam veremiyor eğitimi... Meslek içi eğitimi sayılı kanallar yapıyor. Doğal olarak da bir süre sonra da işler klişeye dönüyor. Bir habere uzun süre kafa yoramıyorsunuz. Tam birine bakarken diğeri oluyor. Gündem hızlı değişiyor.

Veyis Ateş:  Oğuz Haksever terör haberlerini sunarken terör hakkında ne düşünür?

SUNUCU TARAFSIZ OLMAK ZORUNDADIR

Oğuz Haksever:
Burada tarafsınız. Silahlı ayrılıkçı terör varsa, siviller vahşi bir şekilde öldürülüyorsanız tarafsınız. Yayıncılık açısından söyleyeyim. Gerisini söyleme konumunda değilim. Bazı yerlerde seyirci bir kanalı açar orada kalır. O kanaldaki de o seyirciye yayın yapar. Bazı kanallar tarafsız olmak zorundadır. Anchor da tarafsız olmak zorundadır. Bazı yerlerde bazı sorular sorulur. Ben de merak ediyorum çünkü. Terör örgütü bir savaş ortamına çekmeye çalışıyor. Bunu düşünmek lazım.

UĞUR DÜNDAR'IN ELEŞTİRİSİNE YANIT VERMEDİ

Veyis Ateş:
Bir polemik yaratmak durumunda değilim. Uğur Dündar kitabında sizi eleştiriyor. Medya üzerindeki baskıdan dolayı "bitirse de gitsek" diyor.

Oğuz Haksever:O kadar da değil. Uğur Dündar'ı sayarım. Öyle bir şey yok. Ama tamam diyeyim. Uğur Dündar mesleğin önemli yerleirnden birine gelmiş. Polemiğe gerek yok...

Veyis Ateş: Tarafsız olacağız ama, Devletten yana taraf mıyız? Örneğin uluslararası bir yayın kuruluşu "PKK'ya terörist diyecek miyiz, ölen askerlere şehit diyecek miyiz" diye düşünüyordu...

Oğuz Haksever: Evrensel yayıncılık'ta  üniformalıya karşı savaşana terörist denilmiyor. Arap dünyasında şehit sadece din yolunda ölürsen olur. Ama burası Türkiye... Ne yapayım. Ne yapayım da değil. Ben sokakta bir arkdaşımla sohbet ederken, 10 asker öldü demem. 10 asker şehit oldu derim. Kitapta böyle evet. Ama görevde ölmek de şehit olmak. Bu duygusal bir konu. Burada kanun var bir de...
En başından itibaren insanlara kalıplar gösterilmiş. Oradan geliyoruz biz. Eğer insanlar hür düşünceden beslenen bir eğitimden geçerse başka şekilde konuşulabilir. Ben aydın şaşırtıcılığı görevinde görmüyorum kendimi. Türkiye'deki her insandan biriyim. Ona göre de davranıyorum.

BOSNA'DAKİ DRAMI BİLE KANIKSADIK

Veyis Ateş: 
Ölüm haberlerini vermek, duygusal tarafını katılaştırıyor mu?

Oğuz Haksever: Sadece bizim gibi görüntülerin tamamını gören, bir kısmını yayınlamayalım diyenler için değil herkes için böyle... Kanıksıyoruz biz görüntüleri... Saray Bosna'dan beri öyle. O kadar çok vardı ki kanıksadık. Dünya o zaman önemsemiyordu. Pazar yeri katliamı görüntüleri gelince, öyle büyüktü ki vahşet. Dünya harekete geçti.  Bizde zor tabi. İnsanına bağlı.
Mesele haberlerin istismarı değil de otomatiğe bağlanması... Otomatik nedir? Bir acıklı müzik, çığlıklarda sesi yükselt... Bol yazı. Zbank... O zbank kalmadı ya... Bir zamanlar vardı. O olayın acıklı yanını abartacak bir numara. Kimse bunu bilerek yapmıyordu... Ama reyting için otomatiğe bağlanmıştı.

CİĞERİMİZ YANIYOR AMA BEN ÖYLE YAZMAM

Veyis Ateş:
'Ciğerimiz yanıyor' diye KJ'ler hatırlıyorum. Ama teknik bir soru sorayım. Ciğer mi yanar ciğerimiz mi yanar...

Oğuz Haksever: Ben yazmam... İçim yanar ama yazmam. İnsanlar öfkelerini, duygularını coşturacak şeyleri görmek istiyor. Elbette vermemek olmaz asla. Ama dikkat etmek gerekiyor.

Progamın kapanışında Oğuz Haksever'in gazetecilik mesleği ile ilgili söylediği sözler ise gerçekten de mesleğe gönül vermeiş bir ismin söyleyebileceği şeylerdi:
"Yayına çıkınca bütün sıkıntılar gidiyor. O an tad alıyorum. İşi de güzel götürmeye çalışıyorum. Acayip bir mesleğimiz var. O kadar tuhaf bir meslek ki... Düzgün yaptığına inandığında uçuyorsun... Elinizin altında şöyle bir meslek var: İnsanların neyi öğrenmesi gerektiğine siz karar veriyorsunuz. Bu müthiş bir şey... Çok büyük bir etki...