MEDYA KÖŞESİ

Öfke Kürtlere değilse kime?..

“Bu öfke iktidara Kürtlere değil” değil diye başlayan inceleme yazısı şöyle devam ediyor.

Öfke Kürtlere değilse kime?..
GAZETECİLER.COM
Mehveş Evin’in haberi bir yanda, diğer yanda Ece Temelkuran
İkisi de Milliyet’te…
Evin, bir konseri dinlerken toplumun ve bir kısım gençlerin sosyal anatomisini çıkarmış…
Ece Temelkuran ise İzmirlinin toplumsal anatomisini çizmiş…
Milliyet gerçekten değişiyor…
Ciddi bir, “sol emekli bürokrat” gazetesi olmaktan çıkıp kitle gazetesi olma yolunda ilerliyor…
Ece Temelkuran’ın bugünkü haberine "gazetecilik" gözüyle bakıyoruz...
“Nasıl anlattığı” elbette eleştirilebilir ama Ece Temelkuran muhabirlik dönemini geçmiş, “kanaat önderi” olmuş bir gazeteci…
Tabii ki kendi penceresinden gördüğü gibi anlatacak…
“Nasıl anlattığı” kimi inançlara ters gelse de bizi “Ne anlattığı” ilgilendirdiği için sitemize alıp koyuyoruz…
“Bu öfke iktidara Kürtlere değil” değil diye başlayan inceleme yazısı şöyle devam ediyor.
 
 
‘Bu öfke iktidara Kürtlere değil!’
 
Ece Temelkuran - İzmir'deki Türklerin ve Kürtlerin hikayesi
DTP CHP TKP din İzmir tarım faşist turizm faşizm ulaşım fırtına 1 Mayıs Türkiye 12 Eylül pasaport Çanakkale Karadeniz imparator Ahmet Türk Onur Öymen Aşk-ı Memnu Abdi İpekçi İsmet İnönü Türkan Şoray Ülkü Ocakları Osman Özgüven Anadolu Lisesi Kurban bayramı Kurtuluş Savaşı
ESKİ TKP’li, daha da eski İzmirli Güner Eliçin, “Göçle gelenlerin işlerini ellerinden aldığını düşünüyorlar.?AKP’ye olan öfkelerini Kürtlere yöneltiyorlar” diyor...
 
İZMİR Gönüllü Kadınlar Hareketi içinde olan Ayla Karadeniz de, Kürt-Türk diye bir gerilimin olduğunu düşünmüyor. Kürtlere taş atanların AKP’ye kızgın olduklarını söylüyor...
 
Boyoz paketlerinin çay tıkırtısıyla açıldığı deniz kenarı kahveleri çoğalırken limanda, İzmir ‘Sol’un kalesi’ olmaktan sadece ‘CHP’nin kalesi’ olmaya doğru evriliyordu. İsimlerini İzmirlilerin bile bilmediği tepelerdeki gecekondular çoğaldıkça da solculuk ‘Atatürkçülüğe’ dönüşüyor, kendilerini ‘ilerici’ olarak tarif edenler onlardan niye öfkeyle ‘statükocu elit’ diye bahsedildiğini anlayamıyordu. ‘Temiz, modern, çağdaş İzmir’ giderek bir siyasi fırtına içinde ‘denize dökülmekten’ korkmaya başlıyordu.
Sağ muhafazakâr, ama her nasılsa sol söylem parçalarını da kullanan bir siyasi hareket Türkiye’yi değiştirirken kendini ülkenin ‘yol göstericileri’ olarak görenler birden ‘eski rejimin kalıntılarına’ dönüşür gibiydi. Tıpkı Sovyetler yıkıldıktan sonra pazarlarda 5 kuruşa satılan Lenin rozetlerini hâlâ inanarak taşıyan ihtiyar sosyalistler gibi... Daha olup biten anlaşılmadan bir de ‘faşist’, ‘darbeci’, ‘orducu’ damgası yiyorlardı. Yeni politika onlara yabancıydı ve tepkilerini nerede, nasıl dile getireceklerini de artık kestiremiyorlardı.
 
Senatörle buluşma
İşte bütün bunlar olup biterken CHP Senatörü Şeref Bakşık, Kurban Bayramı’nın ikinci günü lacivert takım elbisesini giyiyor, kravatını bağlıyor, beyaz saçlarını tarıyor ve ‘demokrat İzmir’in Kürtlere neden taş attığını nasıl anlatacağını düşünüyordu. Tarihin tuhaf bir oyunu olarak, onun da oturduğu İnönü Caddesi’nde olmuştu olaylar ve Senatör Bakşık siyasete İsmet İnönü ile başlamıştı...
“Doğrusu bu saldırıyı Ülkü Ocakları’nın yaptığını sanmıştım. Ama gördük ki öyle değil. Meşru bir partiye sopa, küfür ile saldırmak kaba, yavan, sakil bir hareket. Ama kışkırtma da olmuş. Yine de İzmir’e faşist damgası yakışmaz.”
Salondaki büyük kütüphanede bir senatörün kitaplığı... Kalburabastıyı Bakşık’ın kızı yapmış olsa da, burası herhangi bir kiralık (!), orta halli ev olsa da herhalde şu anda hâkim siyasi kültürün ‘elitist’ demeye can atacağı bir figür Bakşık. Bunu soruyorum ona; tarih derslerimizde öğretilen ‘azınlıkları denize dökme’ söyleminin, Cumhuriyet kuşağının halkı bilinçlendirme kibrinin hiç mi payı yok olup bitenlerde?
 
Daha sonraki bölüme “Atatürk ırkçı mıydı?” sorusu ile başlayan Temelkuran’ın yazısının tamamını
ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar 1 yorum