MEDYA KÖŞESİ

Nuri Bilge Ceylan'ın Cannes'da şansı ne?

‘Bir Türk kışında üç saat 16 dakika geçirmek nasıl bir şeydir? Harika bir film keşfetmektir’.

Nuri Bilge Ceylan'ın Cannes'da şansı ne?

"Şimdi Cannes’da olmak vardı. Ve Nuri Bilge’nin son filminin heyecanını paylaşmak..." diyen ünlü sinema eleştirmeni Atilla Dorsay, T24'deki köşesinde hem neden bu sene Cannes'da olamadığını yazdı, hem de Nuri Bilge Ceylan'ın son filmi Türk Kışı'nın Cannes Film Festivalindeki şansını.

İşte Dorsay'ın o yazısından çarpıcı bir bölüm:

"Önceki yıllarda bunu hep yapmış değil miydik? Ve özellikle Uzak, Üç Maymun ve Bir zamanlar Anadolu’da filmlerinin hep ödüle doğru yelken açan serüvenlerini günügününe yaşamış değil miydik?

Ama bu yıl olmadı. Eşimin aniden ortaya çıkan rahatsızlığı bunu engelledi. O çok şükür iyi. Ben de Cannes’ı ancak uzaktan izleyebildim.

Ama heyecan yine eksik değil. Özellikle Kış Uykusu’nun gördüğü büyük ilgiyi ve aldığı muazzam olumlu tepkileri öğrenirken... Eleştirmen tablolarında en başlarda gözüken film, Avrupalı eleştirmenleri son derece heyecanlandırmış. Saygın Fransız yazarı Michel Ciment, Bilge’yi ünlü İsveçli dahi İngmar Bergman’la kıyaslamaya dek gitmiş. Bir yönetmen için ne iltifat!...Ancak Avrupa sinemasına hafif üstten bakan Amerikan eleştirmenleri bile bayılmış gözüküyor. Hem de New York Times yazarı başta olmak üzere...

Bense özellikle bir görüşü çok beğendim. Yıllanmış dostum, emektar Fransız eleştirmeni, bu yıl da festivale aktif biçimde katılıp kimi basın toplantılarını yöneten (kadın) yazar Daniele Heymann, son Paris Match’daki söyleşisinde bakınız neler demiş:

“Cannes’a katılmak bir filmin başına gelebilecek en iyi şeydir. İzlenimler sudaki dalgalar gibi yayılır ve heryere ulaşır. Thierry Fremaux (festivalin baş sanat danışmanı, filmlerin seçicisi) bu yılki basın toplantısında şöyle dedi: ‘Bir Türk kışında üç saat 16 dakika geçirmek nasıl bir şeydir?’. Ve yanıtını kendisi verdi: ‘Harika bir film keşfetmektir’. İlk başta, bir Türkiye kışında o kadar uzun zaman geçirmek cazip gözükmeyebilir. Ancak birden tüm projektörler filme çevrilir: gazeteler, radyolar, TV’ler filmi övüp durmaya başlarlar. Böylece filme büyük bir fırsat doğar: birden ortaya çıkmak ve iki küçük salonda küçük bir azınlığa seslenmekten kurtulup kitleye açılmak. Hem de dünya çapında...İşte Cannes budur”.

Bu sözlere eklenecek ne olabilir? Bakalım yarın akşam talih Nuri Bilge’ye ve bizlere gülecek ve bu Türk Kışı, bu kez Altın Palmiye’ye uzanacak mı? Birlikte göreceğiz..

ÇOK OKUNANLAR