Nurcan Akad: Çalkantılı bir dönem bizi bekliyor
Uzun süredir medya sektörünün içinde olan Nurcan Akad, Sayım Çınar'a konuştu. Nurcan Akad, medya sektörünün yanında siyasi atmosferle ilgili de açıklamalarda bulundu.
SAYIM ÇINAR [email protected]
Medya, dijital dünya, Türkiye'nin politik durumu. Sayım Çınar, uzun yıllardır medya sektörünün ana kahramanlarından biriyle konuştu. Nurcan Akad ile hoş bir söyleşi okuru bekliyor.
Erkekler Dünyasında Yalnız Bir Kadın
Kadın yayın yönetmeni deyince aklıma Nurcan Akad geliyor. Akşam'da önemli işlere imza attınız, büyük farkla yarattınız.
Türkiye'de yerel gazetelerde, bölge gazetelerinde benden önce de yayın yönetmenliği yapan kadınlar vardı. Ben belki ulusal çapta yayın yapan ve dağıtılan bir gazetede genel yayın yönetmeni olduğum için ilgi çekmiş olabilirim. Bir kadının genel yayın yönetmeni olması dünyada bile hala ilginç karşılanıyor. Bu çok acı. Bizim gazeteci olarak erkeklerden ne farkımız var? Önemli olan mesleki nitelik.
Siyasette böyle, medyada böyle.
Bazı alanlar erkek egemen, basın da öyle. Yadırganıyor.
Arka sayfa güzeli olmadan da gazete çıkarılır demiştiniz. Bu çok önemli bir çıkıştı.
İnsan bedeninin sömürüsüne karşıyım. Uyduruk şeylere karşıyım.
26 ay kaldınız Akşam'da. Serdar Turgut, İsmail Küçükkaya geldi sizden sonra. Hep olaylı oldu Akşam.
Olabilirdi bir şeyler. İnsanlar silkelendi benim dönemimde, büyük işler yapıldı, bazı şeyler moralimi bozdu devamında, devam etme durumu olsaydı başka bir yola girebilirdi. Ben sabredemedim. Ulusalcı oldu, yalpaladı. İsmail'le yine bir noktaya geldi, güzel haberler çıktı. Kadınlara yer açtı. Sonradan tüm medyanın başına gelen geldi onların başına da.
"ÇANTAMI ALIR GİDERİM"
Kendiniz istifa ettiniz.
Ben öyle yapıyorum. Alıp çantamı gidiyorum.
Miliyet'ten de hatırlıyoruz sizi.
Ben hep haberle ilgilendim, hep mutfaktaydım. Verilen payeler çok da önemli değildi. Yayın danışmanı denildi, yapacağın işle uyumlu olmaya da biliyor çoğu zaman. Gazete yapıyoruz, ne yapılması gerekiyorsa o yapılacak.
Kendinizi şu an nasıl konumlandırıyorsunuz?
Medyadan uzaklaşmam biraz erken görülebilir. 2010'da ayrıldım ama 2008'den beri sancılar içindeydim. Mesleği yapma imkanı kalmamıştı. Vergi borcu sebebiyle Doğan medyası üzerinde büyük bir baskı vardı. Otosansür, insanların kendi yarattığı bir baskı vardı. Bu kadar insan ne olur kaygısı çok fena bir şey. Bir gün bir haykırmam oldu. Bunu da yaşayınca derhal uzaklaştım.
İyi ki şunları yaptım diyeceğiniz şeyler var mı?
Akşam deneyimi çok önemliydi. Kiminle çalıştıysam da söyler bunu. Büyük bir coşku vardı. Sevgiyle yaptık her şeyi. Hürriyet'in kadın dilinin değişmesi konusunda çok çalıştım. Bazılarında başarılı olmadım ama bazı şeylerde başarı kazandım. Tek başına bir yönetici olarak bir şeyleri başarmak çok zor. İki kadın daha olsa belki olurdu ama tektim hep.
İşten atılmalar çok fazlalaştı. Kadri Gürsel en son, büyük bir kayıptır.
O itibarı tutanlardan biriydi. O da gitti, at çöpe artık.
Kitapları hisseden biriydi, kitapçılık yaptığım dönemde Benim Adım Kırmızı'yı verdiğim günü hatırlıyorum, o heyecanı çoğu gazetecide görmedim.
Çok kıymetli ve bilgili biridir. Kaliteli bir çok insan gidiyor, bu çok üzücü. Milliyet yarbayın isyanını bile ana sayfadan veremedi.
"ERKEKLER İŞLERİ SÖZ KONUSU OLDUĞUNDA ÇOK POLİTİK"
Kadınlar yeterince tavırlarını koyuyor mu ortaya sizce?
Şöyle anlatayım. Erkekler için statü, paye önemli. Kadınlar ise sorumluluk olarak bakıyorlar. Haber koordinatörlüğüne geldiğimde daha çok sorumluyum diye düşünüyorum, payem yükseldi diye bakmıyorum. Erkekler içinse her defasında daha üst bir mertebe korunması gereken bir kale. Çok politik davranıyorlar.
İnternet üzerinden yine medyadasınız.
İnternet gazeteciliği yapmak değildi düşüncem ayrılık zamanında. Tablet yayınıyla başladım, Türkiye için zamansız bir girişim oldu. En sonunda internette, zete.com olarak devam ettim. Dijital ortamda içerik üreten bir yer olarak kurguladım. İnternet haberciliği yayında dergilerimiz var. Haberin yanında farklı içerikler olan bir alan. Dijital dünyayla aşina genç nesil odak noktam oldu. Şimdi tüm kullanıcılara yönelik bir şey yapıyoruz. Yeni şeyler eklenebiliyor.
Gazete tirajları sürekli düşüyor. İnternet ise yükseliyor. İlan da alıyorlar. Gazetelerde gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Araştırmalara bakıldığında gazete okurluğunun çok düştüğünü, dijital mecralarda haber okumanın ise çok yükseldiğini görüyoruz. Bunun önüne geçilemez. Ellerde sürekli cep telefonları var, laptop bile lüzumsuz. İnternet bütün nesnelerin içinde. Niye bayiden gazete alsın ki bu durumda? İstediği içerikle ilgilenebiliyor, sadece spor, sadece magazin, seçim okura bağlı. Kişiselleştiriyor içeriğini.
Dünya kocaman bir mağaza, her şey elinin altında. Yurtdışına seyahat bir lüks değil.
Küresel bir köy, çok doğru. Herkes sosyal medyada, herkes internette. Gazete bir on sene daha götürür ama devamı olmaz. Hürriyet 600.000 üzerindeydi, Posta 700.000'di benim ayrıldığım dönemlerde. Şimdiyse yeni nesil, bu gazetelerin sitelerine girip bakıyor. Alıp gazeteyi yüklemek de saçmalık. Çevir çevir oku. Okur içeriği istiyor. Trendlerin farkında olmak gerekiyor. Kağıdı elinde tutmak isteyen okur alıyor gazeteyi. İnan 2010'dan beri elime iki üç kez gazete almışımdır. Tüm takibimi internetten yapıyorum.
"AJANSLARIN REKLAMVERENLERİN KAFASI DEĞİŞMELİ"
Kurumsal P&R yaptıran şirketler internette çıkan haberi çok önemsemiyor.
Şirketler, reklamverenler, medya planlama şirketleri dijital dünyayı çok kavramış değiller. Zannediyorlar ki gazetedeki ilanla bir şey olacak. İnternet popup reklamları da çok anlamsız. Farklı, yaratıcı projelere kafa yormak gerekiyor. Kafalar başka yerlere gitmeli. Güzel projelerle çıkanlar var, ajanslar var, ama medyayla işbirliği noktasında sorunlar var. Vodafone kırmızı düğme, muhteşem bir proje. Çok iyi bir medya projesi de olabilirdi. Hürriyet 350.000 satıp, 2 milyon kişi internetten bakıyorsa bunu anlamak gerek. Reklamının müşterisini tanıman gerekiyor. İyi kurgulamak gerekiyor. Zete.com'u emek yoğun bir şekilde yürütmem bundan. Bir yolu bulunacak eninde sonunda. Dijitalde gelir elde etmek üzerinde düşünülen bir şey.
Son olarak, siyasi gerginlik devam ediyor. Erken seçim kararı da alındı. Nasıl değerlendiriyorsunuz son hali?
Erken seçim kafamda bir soru hala, engelleyecek bir takım şeyleri gündeme getirirler mi diye düşünüyorum. Sıkıyönetim demektir bu. Seçim olsa da bir şey değişmeyecek. Anketler de bunu gösteriyor. AKP'nin kaybettiği oy HDP'ye gitti, geri de dönmeyecek o oy. Güneydoğu'da olan şeyleri görüyoruz. HDP her koşulda barajı geçiyor. 4 partinin geçtiği her durum koalisyon demek. Boşu boşuna zaman kaybediyoruz, moral bozukluğu yaşıyoruz. Çin'deki durgunluk da tüm dünyada gösteriyor kendini. Pek iyi bir döneme girmiyoruz. Çalkantılı bir dönem bizi bekliyor, devamında da iyi şeyler olacağını umuyoruz. Belki iki sene sonra tekrar bir seçim yaşanabilir.