Nuray Mert ne zaman 'U dönüş' yapacak?
Star yazarı Elif Çakır bir zamanlar kankası olduğu Nuray Mert'in son olup bitenlerden sonra Kürt meselesinde alacağı tavrı sorguladı.
BDP'nin seçim otobüsünün üzerinden zafer iareti yapıp, Doğuya yapılan yolların Kürtleri katletmek için yapıldığını yazan Nuray Mert yaşanan bu son terör saldırıları karşısında nasıl bir tavır alacak? Star yazarı Elif Çakır bir zamanlar çok yakın olduğu Milliyet yazarı Nuray Mert'e bu soruyu sordu...
İşte Örgüt de üzülüyormuş! başlıklı o yazı...
Meğer onların da bir kalbi varmış! Onlar da üzülebiliyor onlar da "bu acı, üzücü, duyguları oldukça zorlayıcı kayıplar" için özür dileyebiliyorlarmış!
Canlı bomba eylemcilerini kutsayan "kadın" siyasetçiler de onlarda, "kötü günler geliyor, kana bulanacak her yer" şeklinde felaket tellalcılığı yapan "kadın" siyasetçiyi de onlar barındırıyor aralarında!
Sonra çıkıp bir de üzgün olduklarını açıkladılar, duyguları zorlayan bir hadise olarak değerlendirdiler!
Sahi siz inandınız mı?
Yoksa sizde de "timsah gözyaşları" döküyor bunlar hissi mi uyandırdı?
PKK, olayın ardından, yandaş internet sitesinde bir özür beyanatı yayınladı.
"Duyguları oldukça zorlayıcı kayıplar" derken nasıl da ajitasyon yapıyorlar, 114 mermi ve 3 el bombası ile masum sivillere saldıran duygulu (!) teröristler!...
BDP eş başkanları da üzüntülerini dile getirdikleri açıklamalarına Ankara'daki saldırıyı da eklemeyi akıl ettiler. Fakat sanki kimin yaptıgı belli değilmiş iması ile, "faillerin kim oldukları ortaya çıkarılsın" denilerek...
Tüm bu çelişkilerden dolayı olayların faillerine yönelik eleştiriler yaptığımızda nasıl oluyorsa, kendilerini Kürt meselesine adayan sahici demokratlar (!) bizleri "BDP'ye yüklenme kolaycılığı"na kaçan "cici demokratlar" olarak adlandırıyorlar.
Neden?
Kendisini sonradan Kürt sorununa adayan yazara göre: BDP'liler defalarca kez "PKK'ya sempati duyan bir toplumsal zemine sahip olduklarını" belirttikleri halde, bizler laftan anlamayıp, BDP'ye "terör örgütüne mesafe koy" diyoruz ve yine BDP'ye "o toplumsal zemini bırak başka bir şey ol" ısrarında bulunuyoruz...
Bunu da "beğenmediğimizi, bu harekete gönül verenlere dayatmaya" çalışıyoruz!..
O ise "başkası olmayın kendiniz olun" türküsünü söylüyor onlara!
Bu satırları yazan bir vicdanın, medyaya yansıyan "beraber büyüdüler beraber gömüldüler", "birlikte can verdiler", "PKK'nın vahşice katliamı" haberlerini nasıl bir haleti ruhiye içerisinde okuduğunu merak ediyorum...
Bir zamanlar "kişisel hikayeleri" oldukça önemseyen ve bu minvalde yazılar yazan, bu hikayelerin sahiciliğinin vicdanlara dokunacağına inanan birisi olarak gördüğüm yazara soruyorum: Zeynep'in, Nurcan'ın ve Kevser'in arkadaşları Nergiz için düzenledikleri veda yemeğinin "hayata veda yemeğine" dönüşen hikayelerini okurken ne hissetti?
Gerçekten merak ediyorum, Zeynep, Nurcan, Kevser ve Nergiz'in evinden ağıtlar yükselirken, Diyarbakır'da Hasanpaşa Hanı'nda, Sülüklü Han'da ya da bölgenin en turistik güzel mekanlarında "Kürt Sorununa Çözüm Önerileri"ni mi konuşuyorlardı?
Bilmiyorum!
Anlayamıyorum da zaten... Sadece masum sivilleri değil, kamptan kaçmaya çalışan, 5 teröristine karşı tahammül olan ve gözünün yaşına bakmadan "ya öleceksin ya öldüreceksin"den başka seçenek bırakmayan PKK terör örgütünün siyasi uzantısı BDP'ye olan "koşulsuz sevgi"sini anlayamıyorum.
Aslında anlıyorum, zira her şeyin sonradan olanı ifrat ve tefrit gibi aşırılıkları da beraberinde getirir!
***
"Duyguları zorlayan üzüntü" duyanlara bir çift sözümüz var, evet bu topraklarda yaşayan hiç kimsenin şüphesi yok ki, artık duyguları oldukça zorluyorsunuz.
Sizin de şüpheniz olmasın ki, milyonlarca insanın duyguları da zorlanmakta ve kayıp sadece sizin hanenize yazılmakta.
"Kürt sorununa" katkıda bulanabilmek için siyaset sahnesinde içtenlikle "sizin" yanınızda yer alıp, çok kısa bir süre sonra sizin içyüzünüzü görüp, sizden kaçarcasına ayrılmak isteyenlere yönelik baskı ve tehditlerinizi çok iyi biliyoruz.
Örgütten kaçmak isteyen beş PKK'lı kadın "gerillanın" kimler tarafından işkenceyle öldürüldüğünü de siz çok iyi biliyorsunuz..
Eli silahlı eşkiyalarınızla baskı ve tehditle yanınızda zorla tuttuğunuz içinizdeki bu iyi niyetli siyasetçilerin bir gün "herşeye rağmen" karşınıza çıkabileceklerini düşünmüyor musunuz?
Ben asıl, BDP'ye karşı "koşulsuz sevgiyle" bağlanan "sahici demokrat" yazarımızın bütün bu çelişkileri görüp, Kürt meselesinde de bir "27 Nisan U dönüşü yapıp "dostlukların bittiği gün" yazısının ne zaman çıkacağını merak ediyorum...
Elif Çakır'ın yazısının tamamını okuyabilirsiniz.