RÖPORTAJ

Nuran Yıldız: 'Yaşadığımız 12 yıl yaşayacaklarımızın göstergesi'

Prof. Dr. Nuran Yıldız, Tayyip Erdoğan ile Abdullah Gül’ü karşılaştırdı. Erdoğan ile Gül’ün arasında her zaman bir gerilim olduğunu belirten Yıldız, “Gül siyaseti derinden götürür, Erdoğan’ın siyaseti görünürdür. 

Nuran Yıldız: 'Yaşadığımız 12 yıl yaşayacaklarımızın göstergesi'
GAZETECİLER.COM - Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim üyesi ve gazeteciler.com yazarı Prof. Dr. Nuran Yıldız ile Cumhurbaşkanlığı seçim sürecini, AKP ve CHP’deki son gelişmeleri Yurt gazetesinden Ceren Büyüktetik'e değerlendirdi.

Liderler, İmajlar, Medya”, “Tanklar ve sözcükler” ile “Aşk Yüzyılı Bitti” kitaplarının yazarı Prof. Dr. Yıldız, insanların sadakat ve adanma duygularını yitirdiğini belirterek, “Geriye ‘Bana güven’ diyen insanların arkasından gitmek kaldı. Erdoğan bu algıyı yarattığı için hiçbir yolsuzluk kendi seçmeninde karşılık bulmuyor” diye konuştu.

Son kitabınız ‘Aşk Yüzyılı Bitti’de yeni zamanlarda siyaset ve insanı anlatıyorsunuz. Türkiye’nin son siyasi gündemini bu bağlamda değerlendirir misiniz
İnsanlar sadakat ve adanma duygularını yitirdi. Geriye sadece kendilerine ”Bana güven” diyen insanların arkasından gitmek kaldı. Kim bu güveni yaratabilirse onun şansının artacağı günlerdeyiz. Erdoğan bu algıyı yarattığı için hiçbir yolsuzluk iddiası kendi seçmeninde karşılık bulmuyor.

Deneme

Neden yitirildi sadakat ve adanma duyguları?
Çünkü bütün sistem size çok daha fazla seçeneğiniz olduğu hissini veriyor. Oysa tam tersi her konuda en az seçeneğe sahip olduğumuz günlerdeyiz. Örneğin cumhurbaşkanlığı seçimleri. Iki muhafazakar aday arasında tercih yapmak. Bu seçeneksizlik anlamına gelmez mi?

Bu süreçte CHP ve AKP’nin yaptığı yanlış ne oldu?
CHP toplumu yanlış okuyor, ülkeyi muhafazakarların yönetiyor olması toplumun muhafazakarlaştığı anlamına gelmez. En azından 12 yılda gelmez. AKP’nin yanlışı ise Erdoğan gittikten sonra partinin bölünmeyeceğini ANAP ve DYP örneğinden hareketle saptaması. Oysa Erdoğan ve AKP ilişkisi o partilerle asla benzeşmez. Erdoğan partinin içinden çıkarsa parti kum gibi dağılır. Çünkü AKP’nin harcı Erdoğan’ın bizzat kendisidir.

Seçim sürecine bakarsak Erdoğan'a cumhurbaşkanlığı forsunu kazandıran ne oldu?

Her şeyden önce görevlerini ve işlerini bilen ve gereğini yapan bir danışman kadrosu var. Bu kadro ülkemizdeki seçmen davranışları üzerinde 15 yıla varan hatta daha da eskiye dayanan bir deneyime sahip. Siyaset her şeyden önce bir ekip işidir. Ekibiniz dikiz aynanızdır, doğru kullanırsanız hedefe varırsınız kullanamazsanız sürekli kaza yaparsınız.

Erdoğan'ın Gazze ile ilgili söylemleri seçmeni nasıl etkiledi? Oy kazandırdı mı?
Kendi seçmeni üzerinde etkili olmuştur. Bu tür bir söylem pekiştiricidir, yeni oy getirmek geri planda kalır.

Erdoğan'ın mitinglerde kullandığı dil “kutuplaştırıcı” bulunuyor. Peki AKP seçmeni ve Erdoğan taraftarları bu tavrı nasıl algılıyor?

Büyük olasılık “lider dediğin böyle olur” şeklinde algılanıyordur, aksi halde zaten oy vermezlerdi. Eleştirenler ve beğenenler üzerinde durulması doğru da değil aslında. Eleştirenler zaten oy vermeyecek olanlar, beğenenler de zaten sempatizanlar. Bu tür bir yaklaşım sonuç getirmez.

Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı döneminde Türkiye'yi neler bekliyor?
12 yıldır yaşadıklarımız, yaşayacaklarımızın göstergesidir. Makamlar insanları değiştirmez, niteliklerini daha görünür kılar.

Söylem tarzı değişecek midir?
Hiç sanmıyorum. Erdoğan’ı güçlü yapan söylemidir.

Kamuoyu araştırma şirketleri ile seçim sonuçları arasındaki farkı nasıl yorumluyorsunuz?
Öncelikle bu konuda herhangi bir özeleştiri yapmadan analiz yapmaya devam etmelerini ayıplıyorum. Bana göre yanılmalarının üç önemli nedeni var. Birincisi, araştırma şirketlerinin yöneticileri işleri yerine televizyonda olmaya odaklandılar. İşleri veri sağlamak olan bu kişiler analiz, yorum yapmaya ve de öneride bulunmaya başladılar. İkincisi, çok politize oldular. Parayı kim veriyorsa onun seveceği sonuçlar çıkardılar. Üçüncüsü de, dünyada her şey değişti, bu arkadaşların soru kağıtları ve mantığı hiç değişmedi. Bin 200 denekle yapılmış araştırma sonucunu genel başkan önüne koyanları biliyorum.

Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan arasında dışarıdan hissedilen bir gerilim var mı?
Ben 2006’da aralarında bir gerilim olduğunu söylemiştim buna da hep inandım. Her ikisinin yakın çevresinden insanlar bu görüşümü onayladılar. Siyasi bir gerilim olması gerekmiyor, karakter olarak birbirinin zıddı iki insandan söz ediyoruz. Sizce gerilim olmaması mümkün müdür?

Nedir bu farklılıklar?

Gül siyaseti derinden götürür, Erdoğan siyaseti görünürdür. Gül daha sakindir, Erdoğan daha heyecanlı. Gül plan yapar, Erdoğan gelişine göre yaşar. Gül’ü aklı, Erdoğan’ı duyguları yönetir. Gül on düşünür bir konuşur, Erdoğan on düşünür on konuşur.

AKP kurultayının Abdullah Gül'ün görev süresinin sonlanmadan yapılması Gül'ün partiden dışlanmaya çalışıldığı yorumlarını beraberinde getirdi. Gül'e karşı böyle bir tutum takınılmasının sebebi/sebepleri ne olabilir?
Erdoğan Gül’ü partiden dışlamak istemez. Bu kendisine sorun yaratır. Partide kalsın ama Erdoğan’ın istediği görevle kalsın ister. Mesele Gül’ün bu görevi kabul edip etmeyeceğidir. Burada asıl sorun Gül tarafında görünüyor; ne partinin içinde kalabiliyorsun ne de dışına çıkabiliyorsun.

'ihsanoğlu'nun kampanyası geçmişi çağırıyor'
İhsanoğlu'nun kampanyasını nasıl buldunuz? İniş çıkışları neler oldu? Hangi engellere takıldı?
Baştan sona yanlış bir kampanya oldu. Konsepti de, stratejisi de yanlıştı. “Şu an” ve “gelecek” hiç bu kadar önemli olmamışken geçmişin ruhunu çağıran, zaten kısacık olan kampanya süresinde mezarlık gezmeleri vs. yapan bir kampanya beni fazlasıyla şaşırtmıştır. Özellikle aile fotoğrafı, samimiyetin önemli olduğu siyasal iletişim ortamında fazlasıyla elit ve mesafeli bir algı oluşturdu.

Ekmeleddin İhsanoğlu'nun "Ekmek için Ekmeleddin" kampanya sloganı sloganın eksileri ve artıları neler oldu?
Slogan popülaritesi olmayan bir adayın adını öğretmek için seçilmiş görünüyor. Ne var ki “ekmek” sözcüğünün hem fiil hem de isim olması kafaları karıştırdı. Eğer fiil ise buna yeterince vurgu yapılmadı. Eğer isim ise 1970’lerde kaldı.

CHP seçimlere kendi adayıyla girseydi sonuç değişir miydi?
Bunu bilemeyiz. Kendi adayının kim olacağına bağlı. Ama en azından doğru bir adayla (tabanın değerlerini temsil eden anlamında) girseydi ikinci tura kalma olasılığı gündemde olurdu. Kendini temsil eden aday olsaydı, yenilgi seçmene bu kadar ağır gelmezdi.

CHP'de Cumhurbaşkanı adayı olabileceğine dair adını duyduğumuz ya da seçmenin gönlünde yatan bazı isimler vardı. CHP seçmenini tatmin edecek isim kim olurdu?
Bu tür bir falcılık yapmak istemem ama CHP tabanında heyecan yaratan isim Emine Ülker Tarhan’dı. Kemal Beyin önüne gelen araştırmalarda da öyleydi. Yok eğer heyecan aramıyorsanız Yılmaz Büyükerşen de olabilirdi, taban ikisine de hazırdı. Sürprizle karşılaştılar ve seçmen süpriz sevmez.

Demirtaş oyunu nasıl yükseltti? Özellikle CHP tabanını etkileyen söylemleri neler oldu?

CHP sol kulvarı bırakıp muhafazakar kesime seslenmeyi seçince soldaki boşluğu birisi doldurmak isteyecektir. Sol mesajlara açık seçmene hitap eden iki aday oldu. Biri Erdoğan’dı, Mustafa Kemal vurgusunu defalarca yaptı. Diğeri de Demirtaş’tı. Sol seçmen Demirtaş’ı daha yakın buldu. Üstelik eşitlik, özgürlük, ezilenlerin sesi gibi kavramları Demirtaş kullandı. Çok daha önemlisi, Demirtaş “bölücülüğün sözcüsü” gibi algılanmaktan, ortak paydaya hitap eden siyasetçi algısına geçti. Bir de samimi ve esprili bir dil kullanması sempatik bulundu.

'Sol partilerde parti içi disiplin ile demokrasi karıştırılıyor'
Sol neden yıllardır kendi içinden bir lider çıkaramıyor?
Çünkü bu konuda bir çatışma yaşıyor. Bir yandan özgürlükler ve eşitlikler bağlamında herkesin aynı önemde olduğunu kabul ettiğinizde orada zaten liderden söz edilemez, olsa olsa eşitler arasında birinci olur. Bir de kabul edelim etmeyelim liderin bir yaptırım niteliği vardır. Solda yaptırım uygulayan birine karşı eleştiriler artar. Uygulanmadığı durumda da her kafadan bir ses çıkar ve kakofoni olur. Bir de parti içi demokrasiyle parti disiplini de birbirine karıştırılıyor.

CHP içindeki muhalifleri ve Kılıçdaroğlu ile aralarındaki tartışmaları hangi sınıfa koyabiliriz?
CHP’de o kadar çok sorun var ki, parti içi muhalefet sadece biri. Siz hem parti içi demokrasiden söz edeceksiniz hem de cumhurbaşkanı adayınızı parti yönetiminden habersiz belirleyeceksiniz. Maalesef CHP’de ne parti içi demokrasi ne de parti disiplini var.

Kılıçdaroğlu'na yapılan istifa çağrısının CHP tabanınındaki yansıması nedir?
Siz hiç Emine Ülker Tarhan sokakta yürürken gördüğü ilgiyi gördünüz mü? Bu arkadaşların CHP tabanında ciddi bir karşılığı var. Beni rahatsız eden şey sağ medyanın “ulusalcı” etiketiyle etkisizleştirmesi. Oysa bakın Erdoğan’ın “Tek bayrak, tek devlet, tek millet” sloganı ulusalcıdır ama bu görülmez.
ÇOK OKUNANLAR