MEDYA KÖŞESİ

NTV rejisinden Banu Güven'e şok

NTV'nin gözde ekran yüzü Banu Güven canlı kazasının kurbanı oldu. NTV rejisi programı zamanında bitirmeyen Güven'i ekrandan aldı.

NTV rejisinden Banu Güven'e şok
GAZETECİLER.COM (ÖZEL)
Banu Güven çok çarpıcı bir canlı yayın kazasının kurbanı oldu. Sürgündeki Kürt yazar ve siyasetçi Kemal Burkay'ı ağırlayan güzel spiker programı zamanında toparlayıp kapatamayınca sürenin sınırına gelen NTV rejisi 18 bültenine yetişmek için Güven'i apar topar yayından aldı.

NTV'nin gözde ekran yüzü programın sonlarına doğru konuğuna sözlerini toparlamasını söyledi. Ancak sadece söylemekle kalınca işler karıştı. Kemal Burkay Kürt sorununda çözüm için en uygun modelin federasyon olduğunu anlatırken susmak bilmedi.

18 bültenine bağlanması gereken NTV rejisi, Kemal Burkay konuşmaya devam ederken jenerik müziğini girerek adeta Banu Güven'e 'programı bitir' mesajı verdi. Değişen bir şey olmayınca reji düğmeye bastı. Konuğundan sözü alıp programı kapatmayan Güven, 'programı bitirmem gerek aslında ama bir risk alıp Şivan Perwer ile ilgili bir soru sormak istiyorum' dediği anda yayından çıktıklarını fark etti.

Yayından çıktıkları anda durumun farkına varan Güven adeta ne yapacağını şaşırdı. Kapanışını yapamayan güzel spikerin son sözleri ise çaresiz bakışları ve el hareketleri oldu.

İşte o anlar:




Kürt sorunu, demokratik özerklik, PKK ve Abdullah Öcalan üzerine görüşlerini dile getiren Burkay şunları söyledi;

"Aslında yurt dışına çıktığımdan beri dönmeyi düşündüm. Bir 12 Mart’tan sonra dışarı çıktım. 1974’de afla döndüm. 12 Eylül’den önce çıktım. Ancak dönemedim. Belki 2 yıl 3 yıl sonra dönebiliriz umudu vardı ama olmadı. Anayasa değişse de hala devam ediyor. Askerlerden sonra gelen siyasiler de durumu düzeltmedi. 12 Eylül çarkı devam ediyor. Bu sebepten ben ve benim durumumdaki birçok insan dönemedi, ben artık dönmek istiyorum.

Dil konusu Kürt sorununun unsurlarından biri. Bize göre Kürt sorunu çok boyutlu. Yaşadığımız süreci siz de biliyorsunuz. Önce Kürtler yok sayıldı. Sonra kabul edildi. Ancak bu kez de verilecek hak yokmuş gibi davranıldı. Türkiye’nin düze çıkabilmesi için bu sorun çözülmeli. Kürt sorunu şimdi serbest ve yaygınca tartışılıyor. Bu önemli zira son 40 - 50 yıl içinde nelere geldik. 1966’da ben bir yazımdan dolayı tutuklandım. O dönemde Kürt kelimesini bile söyleyemiyorduk.


'KÜRT SORUNUNU İLK TİP SÖYLEDİ'

 Türkiye İşçi Partisi ilk kez Kürt sorunu hakkında ‘Kürt halkı ve Kürt sorunu vardır’ dedi ve hakkında kapatma kararı alındı. Artık federasyon isteyenler var ve bu partiler kapatılmadı. TRT Şeş önemli, üniversitelerde Kürt kürsülerinin kurulması önemli. Ancak eğitimde Kürtçe kullanılmazsa o dil ölür. Kürtçe’yi öldürmek isterlerse buna devam etmeliler.

Çok küçük yaşta Türkçe öğrendim ama ana dilim Kürtçe’ydi. Öğretmenlik yaptığım dönemde çocuklara önce Türkçe öğretmeye çalışıyordum. Mesela 'bu nedir' diyerek 'soba' diyordum ve çocuk tekrar ediyordu. Sonra 'sobanın borusu' diyordum yine tekrar ediyordu. Babanın adı ne dediğimde de çocuk 'sobanın borusu' yanıtını veriyordu.

[page_end]

'DİYALOG LAZIM'
PKK ve Abdullah Öcalan, Kürt sorununda bir aktör. Kürt sorunu PKK demek değil ve salt Öcalan ile konuşmakla çözülmez. Öcalan yakalandığı zaman da neler dediğini biliyoruz. ‘Devletin hizmetindeyim, çok pişmanım’ dedi. Bunlar çok talihsiz ifadelerdi. Ben Öcalan’ın serbest bırakılmasını isterdim. Kürt sorunu çözülecekse bunun muhatabı sadece Öcalan değil, Kürt toplumları ve Kürt halkıdır. Diyalog lazım.

'SORUN EŞİTLİKLE ÇÖZÜLÜR'
Öcalanın etkisinde olan kesimin sorunun tam farkında olduğunu sanmıyorum. Dünyada benzer sorunları yaşayan ülkelere bakmak lazım. Bu sorunu ilk yaşayan Türkiye değil. Bu sorun eşitlikle çözülür.

Bizim politikamız değişmedi. Biz geçmişte şiddetten yana değildik, barışçı ve siyasal yöntemleri istiyorduk. Bugün de öyle. PKK öyle değil. Silahla çıktı. Bağımsız Kürdistan istedi ve diğer talepleri yok sayıyordu. Ancak artık bunları savunmuyor. Öcalan önemli ama çok şey söylüyor. İçerden söylediklerini bir süre sonra unutuyoruz artık. Bu ağacı söküp yeniden dikmek bir daha söküp dikmek gibi. Böyle siyaset yapılmaz.

'ÖCALAN KENDİSİNİ PUTLAŞTIRDI'
Öcalan Ortadoğu’da gördüğümüz, bir dönem sosyalist denen ülkelerde gördüğümüz kişiler gibi kendisini putlaştırmış. Sosyalizm bu değildir. Bunlar Ortadoğu’ya özgüdür ve buradaki liderlere özenmek yanlıştır. Kişiyi putlaştırmak bizim yöntemimiz olmamalı. Demokratik şekilde sorunları çözmemiz gerek.

PKK kuruluş sürecini ben değerlendirdim. Bunu tekrarlamak istemem. Ben PKK ve Öcalan’ın yanlışlardan kurtulmasını istedim. Benim söylediklerimi Öcalan farklı şekilde söyledi. 'İlk 3 yıl silah ve yiyeceğimizi devlet verdi' dedi. Bunları defalarca söyledi. Dediğinin anlamı ilk 3 yıl devletten yararlandım sonra kandırdım. Bu kabul edilmez.

'DEVLET KÜRT GRUPLARIN İÇİNE DE SIZDI'

Şu an bir Ergenekon davası vardır. Türkiye’de derin devlet daha doğrusu devlet sol grupların içine de, Kürt grupların içine de sızdı. Kendisine göre yönetti. Öcalan sahneye çıktıktan sonra tüm Kürt gruplarını düşman ilan etti ve savaştı.

Ben de Öcalan düşmanlığı, PKK düşmanlığı yoktur. Biz PKK ile protokal imzaladık, birlikte çalıştık da. Özal döneminde içeride ve dışarıda büyük umutlar vardı ancak PKK bunu devam ettiremedi. Biz artık çözüm istiyoruz.

'ÖNERİMİZ FEDERASYONDUR'
Biz eşitlik temelinde bir çözüm öneriyoruz bu da federasyondur. Dünyada federasyonun farklı çeşitleri vardır. Türkiye’de bir korku var, ülke bölünecek diye. Ülke bölünmemesi için birlikte olmalıyız. Hem Türkler hem de Kürtler düşüncelerini değiştirmeli.

'SİYASETE GİRMEYECEĞİM'
Bugün ben siyasetçi değilim, yurt içine dönünce de bu durumu devam ettireceğim ama görüşlerimi söylerim. Ben barış ve ülkeye demokrasi gelsin istiyorum. Herhangi bir grupta görev almayı düşünmüyorum. Demokratik özerkliğin içini boş buluyorum. Artık ne Kürtleri ne de kişiler kendi kendini oyalamasın."


ÇOK OKUNANLAR