KAZANDI

Nihal Bengisu Karaca kazandı...

Nihal Bengisu Karaca, "Linç, utanç, Arınç" yazısıyla Bülent Arınç polemiğinde durduğu yeri çok net gösterdi.

Nihal Bengisu Karaca kazandı...
Günlerdir Bülent Arınç'ın sözleri tartışılıyor. Biz daha iki gün önce Akif Beki'nin o çok ses getiren yazısının ardından şunu söylemiştik: "Bu öyle Fatih Portakal'ın 3 gün konuşulur 4. gün unutulur Bülent Bey" dediği gibi kolay unutulacak sözler değil.

Ve nihayetinde yankıları dalga dalga sürüyor.

Asıl mesele Bülent Arınç'ın sözleri de değil aslında, ona karşı oluşan tepkilerin bir linçe dönmesi.

İşte tam da bu noktada bugün Nihal Bengisu Karaca, Habertürk'teki köşesinde "Linç, utanç, Arınç" başlıklı bir yazı yazıyor.  

Nihak Bengisu Karaca, Dolmabahçe mutabakarı olarak bilinen o toplantı ile ilgili söylemleri geçmişten bugüne getirerek önce hafızalarımızı tazeliyor. Ardından da asıl meselenin gündemde tartışılan mesele olmadığını izah ediyor.

Yani özetle  "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın haberi vardı, yoktu meselesi değil bu" diyor. 

Yazının son kısmında ise muhafetten yoksun br iktidarın içindeki ufak muhalif seslere bile tahammülü olmazsa neler olabileceğini yazarak, uyarıda bulunuyor.

Nihal Bengisu Karaca'nın bu yazısı, tıpkı Akif Beki'nin Arınç yazısı gibi bugün çok ses getiren yazılardan oldu. 

Bülent Arınç'la birlikte hedefe oturtulan AK Parti'nin eski Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Nihal Bengisu Karaca'nın yazısını Twitter'dan  "Nihal Bengisu Karaca'dan sağduyulu bir ses" diyerek Retweet etti. 

Nihal Bengisu Karaca, bugünkü yazısıyla günün kazananı olurken, yazısından çarpıcı bölümleri de sizlerle paylaşmayı ihmal etmiyoruz:

İŞTE YAZININ DİKKAT ÇEKEN BÖLÜMLERİ

Arınç’ın tepki çeken tek görüşü bu değildi. Doğrusu bazı arkadaşlarımızı yakıştırmalar yaparak anmasından ben de rahatsız oldum.

Ancak çok geçmeden bu rahatsızlığım başka bir taaccüb ve hicapla yer değiştirdi. Zira sosyal medyadan gördüğüm şu oldu: Bülent Arınç’ı linç ettiler. Sadece Arınç’ı değil, Hüseyin Çelik’i ve Sadullah Ergin’i de tahtaya yatırmış kör bıçakla doğruyorlardı. Arınç ve arkadaşları başkaldırmakla, ihanet etmekle, paralelle iş tutmakla suçlanıyordu.

Şöyle düşünmek de mümkün oysa:

Memlekette zaten doğru dürüst muhalefet yok.

Muhalefet yerine nefret söylemini siyaset zanneden tuhaf bir grup var.

% 49.5 sonrası, yapıcı, yüzleştirici, özeleştiriye zorlayan, bu yolla düzelten ve onaran bir ses çıkacaksa, bu seslerin AK Parti’de siyaset yapmış isimlerden gelmesinde anormal olan bir şey yok.

Biliyorum, en ufak bir çatlak ses “Ya Erdoğan zarar görürse” korkusu uyandırıyor kalplerde. Anlıyorum, hatta bunu yaşıyorum. Kolay değil çok operasyon oldu, nice badireler atlatıldı. Yığınlar halinde travma sonrası stres bozukluğu yaşıyoruz.

Ama el insaf: % 52 ile tek turda Cumhurbaşkanı olmuş, 1 Kasım’daki % 49.5’in aslan payına sahip bir liderin, Bülent Arınç fikirlerini söyledi diye; Etyen Mahçupyan “Başkanlık öyle tartışılmaz” dedi, Gülay Göktürk de “Etyen haklı”dedi diye zarar göreceğini düşünmek abesle iştigaldir.

Ama tersi mümkün. Muhalefet partilerinin kutuplaştırma çabaları ortada iken; yönetici elit sistem içi kamplaşmanın şehvetine kapılır, gönüllü müttefikler birbirini tırmalamaya başlar, taban kendi içinde sürtüşen tabakalara bölünür ve bu hareketin kurucu kadroları her hoşa gitmeyen açıklamalarında tükürük yağmuruna tutulurlarsa bu durum giderek topluma da sirayet eder, partiküllere ayrılırız.

Milletler, millet olma yetilerini böyle böyle kaybederler.

Hafazanallah diyelim.

 
ÇOK OKUNANLAR