Nesrin Yılmaz
internethaber
Kaç yaşımdaydım hatırlamıyorum...
Ama...
Komşumuzun oğlu öldüğünde henüz 10 yaşına basmamıştı...
Benden bir ya da en çok iki yaş büyüktü çünkü anacığım onun annesinin kendisinden daha önce doğurduğunu söylerdi...
İşte o günlerde ölen arkadaşımın annesi ve babasının ağlayışları halen kulaklarımda...
Anneciğim çok yakınımızda oturan komşumuzun ağlayışlarını duyduğu bir sabah kahvaltı sofrasında şöyle demişti:
"Köpekler ana baba olmasın..."
Ve sonra da gözlerimin içine öyle bir bakmıştı ki...
İlerleyen yıllarda, hele baba olduktan sonra anacığımın o bakışlarının ve cümlesinin ne demek olduğunu çok iyi anladım...
O gün ders dinleyememiştim…
Çünkü kulaklarımda komşumuzun ağlayışları ve anacığımın “"Köpekler ana baba olmasın..." cümlesi çınlamış durmuştu…
Yıllar sonra evlendim…
Oğlumuz doğdu önce...
Yaz sıcağında doğmuştu...
Kış aylarına geldiğimizde altı aylık sevimli ve sürekli gülümseyen kocaman bir bebek olmuştu...
Evimiz kaloriferliydi ama çoğu kış gecelerinde karımı onun başında bulurdum...
Çünkü geceleri kaloriferler söner evimiz soğurdu...
Üşüyecek, hastalanacak diye ödü kopardı...
Ondan iki yıl sonra kızımız geldi dünyaya..
Bu defa aynı ihtimamı ona gösteriyorduk...
Biraz öksürse bizim dünyamız kararıyordu...
Bugün oğlumuz 35, kızımız 33 yaşında...
Ama bizim için halen "birer çocuk" onlar...
Yok, hayır...
Onlar asla bunun farkında değil...
Ama...
Telefonda biraz durgun çıksa sesleri, karı koca birbirimizi teselli etmeye çalışır; hasta değil yorgun olduklarına yorarız...
Sözü Nesrin Yılmaz'ın bugünkü internethaber'de "Ölen oğlunu görüyor, ölen oğluyla konuşuyor..." başlığı altında yayımlanan yazısına getireceğim.
Önce, Eskişehir’de, Gezi Parkı protestocularına destek verdiği için polis ve bazı vahşilerin döverek öldürdükleri Ali İsmail Korkmaz’dan söz ediyor…
Sonra da sözü Ergenekon Tutuklusu Prof. Fatih Hilmioğlu’na getiriyor…
Bir trafik kazasında kaybettiği oğlunun hayaliyle, cezaevinin duvarlarında konuşan ve kendisi de adım adım ölüme doğru koşan Prof. Hilmioğlu’na…
Keşke başbakan danışmanları içinde varsa eğer vicdanlı biri Nesrin’in bu yazısını Başbakan Erdoğan’a okusa…
Sonra da şöyle dese:
“Sayın Başbakan’ım siz de babasınız… Evlâtlarınızdan biri trafik kazasında ülkenin en sevilen sanatçılarından birinin (Sevim Tanürek) ölümüne sebep olduğunda 'tutuklanmasın' diye nasıl da çaba gösterdiğinizi hatırlayın… Diğer bir evlâdınızın da keza tutuklanabileceği endişesiyle nasıl da siyasi risk aldığınızı… Lütfen öncelikle Hilmioğlu gibi ölmek üzere olan hasta tutukluları aileleriyle bir an önce kavuşturacak yasal düzenlemeleri yapalım…”
Beni ağlattın be Nesrin…
Hem de gözyaşlarıyla ağlattın…
Ne demişti Hacı anacığım:
“Köpekler ana baba olmasın…”
Ve ağlattın ama o kadar güzel yazmışsın ki Nesrin; “Günün Köşe Yazarı”sın…