ANALİZ

Nereye gitti o güzel ve temiz insanlar?..

Birkaç saniye sonra bir de bakıyoruz; havada açılan iki paraşüt süzülüyor…

Nereye gitti o güzel ve temiz insanlar?..

ADNAN BERK OKAN 

Ajda Pekkan, dünkü ’teki köşesinde, Osman Fahir Seden'i övüyor...
Bugünkü yönetmenlere "o eski filmleri bir seyredin de işi öğrenin" demeye getiriyor...
O filmlerden kısa bir bölümü bugün sizlerle paylaştım...
Pekkan bu arada Ivana Sert’in dekoltesini anlatıp dekolteyi sevdiğini de yazıyor…
Haklı Ajda Hanım…
Ben de dekolteyi çok seviyorum…
Ama…
Ivana Sert’in üzerinde…




 



Durdurun uçağı, inecek var!..

Yıl 1966...

Osman Fahir Seden "Düğün Gecesi" isimli bir film çekiyor…

Kadro o gün için muhteşem…

Zeki Müren, Türkân Şoray, Ajda Pekkan

Ajda Pekkan film çekildiği yıl, bugünkünden 48 yaş daha genç...

Ama...

Bugün olduğundan daha yaşlı gösteriyor…

Türkân Şoray ise Doğulu bütün erkeklerin "Aşk Mabudesi

Neyse…

Konum o değil…

Konum insanlarımız…

O yıllarda nasıl saf ve tertemiz oldukları…

Sorgulamak nedir bilmeyişleri…

Her izlediklerine inanacak kadar kurnazlık ve hinlikten, cinlikten uzak oluşları…

Ne anlatılırsa inanıyor…

Okuduğu veya radyodan dinlediği haberin doğruluğundan asla şüphe etmiyor...

Videoyu izleyince göreceksiniz…

Zeki Müren uçak havadayken pilota sesleniyor:

“Durdurun uçağı ineceğiz…”

Sanırsınız Sirkeci, Beşiktaş dolmuşu

Senarist de...

Yönetmen de...

Oyuncular da...

Ve...

İzleyiciler de... 

Böyle bir replik olamayacağını...

Olursa da dalga geçilebileceğini aklının ucuna bile getirmiyor...

O dönemde uçağa binen kaç kişi var ki?..

Ya sonra?..

Sonra daha da ilginç…

Pilot uçağı durduramayınca (Belki de fren tertibatı bozuktu), iki sevgilinin uçaktan atlamalarına (!) izin veriyor…

Ama…

Uçağın kapısından atlarlarken ne Zeki Müren’in sırtında paraşüt var ne de Türkân Şoray’ın…

Öylece bırakıyorlar kendilerini boşluğa…

O anda "intihar" ettiklerini falan düşünüyorsunuz normalse kafanız...

Ama...

Birkaç saniye sonra bir de bakıyorsunuz; havada açılan iki paraşüt süzülüyor…

Çekim çok uzak…

Kimler olduğu belli değil…

Sahnelerin devamından anlıyoruz ki Şoray ve Müren

(Stüdyoda çekildiği o kadar belli ki) Sanatçıların elleri paraşütlerin iplerini tutuyor, mutlu gülücüklerle aşağıya doğru(!) iniyorlar…

o dönemin inançlı seyircileri havada meleklerin getirip iki sevgiliyi paraşütlerinin ucuna asmış olabileceklerini de düşünmüşler midir acaba?..


Hâsılı ey güzel insanlar!..

Nilüfer'in şarkısındaki gibi...

"Bizler mi bilmem ki yoksa zaman mı değişti.
O güzel günler hangi köşelerde gizlendi?..
Hey gidi günler, hey gidi günler...
Beni benden çalan o güzel günler."

Dedim ya...

Ne hinlik bilirlermiş…

Ne cinlik

Arka plan araştırması yapmak, aldatılacaklarını tahmin etmek asla işleri değilmiş…

Ve...

O kadar saf ve her şeye inanan bir milletle demokrasi de işte ancak o kadar olabildi…

Diğerleri ne yapabilirlerdi ki?..

           *   *   *

Bugün ise ortada bir hinlik olmasa bile “ya varsa?” diye düşünüyor henüz ilkokulda okuyan çocuklar…

Hangisi daha iyiydi?..

Elbette bugünün tedbirli, kül yutmayan gençliği daha iyi ama…

Keşke o günkü kadar "Temiz" de kalabilseydik...

Düşünüyorum da...

Hem sorgulamayı bilsek...

Ya da hinoğlu hinlik yapılabileceğini düşünsek...

Gözlerimizi dört açsak...

Ama...

Hem de temiz kalsak...

Sahi...

İkisi aynı anda çok mu zor?..

[email protected] 

 







ÇOK OKUNANLAR