Nedir bu Altan Kardeşler düşmanlığı?..
"islâmi Medya" olarak tanımlanan basın guruplarında yazan arkadaşlarımızın hepsinin gözünde Mehmet Altan bir "Demokrasi Kahramanı" idi...
ADNAN BERK OKAN
TARAF, TSK'nın içindeki darbe heveslilerinin ipliğini pazara çıkarıyordu o günlerde...
Ve...
Elif Çakır, TARAF Gazetesi yazarı olarak ve yıllarca kendi mahallesi sakinlerine yapılan ruhsal ve fiziki işkenceleri de hatırlayarak övgüler düzüyordu Ahmet Altan gazeteciliğine...
Hakan Albayrak ve Özlem Albayrak da keza Elif Çakır gibi sıkı birer "Ahmet Altan hayranı" idiler o günlerde...
Mehmet Altan, STAR'ın Başyazarı olarak aynı günlerde şunları yazıyordu:
* Yeni bir anayasa çıkarılmalı,
* TSK harcamaları Sayıştay denetiminden geçmeli,
* Siyasal iktidarların üzerine "kâbus" gibi çökmüş askeri vesayet kaldırılmalı,
* Darbe ve her türlü pisliğe bulamış emekli/muvazzaf ne kadar cuntacı varsa hepsi yargılanmalı,
* Suçları sabit görüldüğünde mahkûm edilmeli...
* Vakit geçirilmeden İkinci Cumhuriyet ilân edilmeli...
Elif Çakır, Hakan Albayrak ve Özlem Albayrak'la birlikte, kamuoyunda "islâmi Medya" olarak tanımlanan basın guruplarında yazan arkadaşlarımızın hepsinin gözünde Mehmet Altan bir "Demokrasi Kahramanı" idi...
gazeteciler.com Altan kardeşler ve TARAF'ı "Alkış" ya da "Kazandı" sütünlarında ağırladığında tebrik telefonları ve mailleri atıyordu bu arkadaşlarımız...
Şimdi devir değişti...
Yok yok...
Altan kardeşler değil değişen...
Altan kardeşleri övgüde zaman zaman sınırları aşacak kadar cömertleşen İslâmi yazarlar değişti...
Onlar son günlerde bu iki kardeş gazeteciye "sitem" etmekle meşguller...
Neden?..
Başbakan'ın İsrail ile savaşı göze alan ve hatta kışkırtan tavır ve çıkışlarını eleştirdikleri için...
Sadece o kadar mı?..
Hayır!..
9 Müslüman'ın vahşice öldürüldüğü o manasız ve inatlaşmacı Mavi Marmara maceraperesti İHA genel başkanını da eleştirdikleri için...
Arkadaşların, Altan kardeşler hakkında yazdıklarını okuyunca sanırsınız ki 9 Müslüman'ın öldürülmesinden iki gazeteci kardeş sorumlu...
Yahu Ümmeti Muhammed...
Elinizi vicdanınıza koyun ve cevaplayın:
Mavi Marmara'ya çıkıp da katliam yapmaları için İsrailli komandolara Altan kardeşler mi destek ve imkân verdiler?..
Yani...
Mavi Marmara gemisini o "Tehlikeli" sulara taşıyanların hiç mi suçu yok?..
Yani...
Kan döküleceğini anladıkları bir minik savaştan korkarak son anda gemiye binmekten vazgeçen Ak Parti milletvekilleri kusursuz mu?..
Yani...
Olası tehlikeye rağmen Mavi Marmara'yı o sulara yanında güvenlik gemileri olmadan gönderen Hükümet pek mi masum?..
Yani...
İsrail'in "vururum!" uyarısı bir sokak kabadayısının blöfü mü!...
Oysa...
Dışişleri Bakanımız Davutoğlu ve İHA Başkanı BÜlent Yıldırım da biliyorlardı ki İsrail "vururum!" diyorsa vuruyordu...
Nereden biliyorlardı?..
Birincisi Dışişleri Bakanıydı...
Bilmesi gerekiyordu...
İkincisiyse madem o işi yapmaya kalkışmıştı en azından İsrail tarihini bilmesi gerekirdi...
İsrail tarihini bilen birinin 1967 "6 Gün Savaşları"nı unutması mümkün mü?..
6 Gün Savaşlarını her daim hatırlayan biri USS Liberty isimli Amerikan Gemisi'nin israil tarafından Akdeniz'de vurulduğunu ve 34 Amerikalının öldüğünü aklından çıkarabilir mi?..
Tabii ki hayır!..
Nitekim, gemiye binmek üzere olan Ak Partili milletvekillerine de USS Liberty hatırlatıldı ve vekiller son anda gemiye binmekten vazgeçtiler...
Hâsılı...
Mavi Marmara Gemisi'ni o karasularına sürükleyen ve inatlaşarak 9 kişinin öldürülmesi için zemin hazırlayan Bülent Yıldırım ve ekibi mutlaka yargılanmalıdır...
Onlar yargılanmadan İsrail'den özür beklemek ve hatta savaşı göze almak bir siyasal iktidarın kendi halkına yapabileceği en büyük kötülüktür...
Yani...
Altan Kardeşlerle aynı görüşteyim...
Savaş kararı almak çok kolaydır...
Ama...
Savaş çok zordur...
Savaş, ölüm, kan ve gözyaşıdır...
Ümmetçi gazeteciler!..
Peki...
Bir millet savaşmaz mı?..
Tabii ki savaşır...
Ama...
Kendi ulusal çıkarları için savaşır...
Irak'ta bir milyona yakın fukara Iraklı Müslüman öldürülürken neredeydi Başbakan ve bu "Ümmetçi" arkadaşlar?..
Madem mazlum Müslümanların canları o kadar kıymetliydi; o zaman neden Müslümanları öldüren Amerika ve İngiltere ile savaşmadık?..
Ve...
Son 28 yılda 40 bine yakın Türk ve Kürt çocuğu öldürüldü...
Hem de bu topraklarda...
Bu ümmetçi gazetecilerimizin kılları kıprdadı mı?..
Hayır!..
Hâsılı...
Kara deliğe dönüşmüş Yahudi düşmanlıklarıyla Hükümeti ve tabii ki onunla birlikte 73 milyon yurttaşımızdan yüzbinlercesini toprağa, yüz milyarlarca dolarımızı da silâh tacirlerinin kasalarına gömmeye meraklı bu "Ümmetçi Antisemitist Azınlık" için Yüce Allah'tan akıl fikir ve vicdan niyaz ediyorum...
[email protected]
TARAF, TSK'nın içindeki darbe heveslilerinin ipliğini pazara çıkarıyordu o günlerde...
Ve...
Elif Çakır, TARAF Gazetesi yazarı olarak ve yıllarca kendi mahallesi sakinlerine yapılan ruhsal ve fiziki işkenceleri de hatırlayarak övgüler düzüyordu Ahmet Altan gazeteciliğine...
Hakan Albayrak ve Özlem Albayrak da keza Elif Çakır gibi sıkı birer "Ahmet Altan hayranı" idiler o günlerde...
Mehmet Altan, STAR'ın Başyazarı olarak aynı günlerde şunları yazıyordu:
* Yeni bir anayasa çıkarılmalı,
* TSK harcamaları Sayıştay denetiminden geçmeli,
* Siyasal iktidarların üzerine "kâbus" gibi çökmüş askeri vesayet kaldırılmalı,
* Darbe ve her türlü pisliğe bulamış emekli/muvazzaf ne kadar cuntacı varsa hepsi yargılanmalı,
* Suçları sabit görüldüğünde mahkûm edilmeli...
* Vakit geçirilmeden İkinci Cumhuriyet ilân edilmeli...
Elif Çakır, Hakan Albayrak ve Özlem Albayrak'la birlikte, kamuoyunda "islâmi Medya" olarak tanımlanan basın guruplarında yazan arkadaşlarımızın hepsinin gözünde Mehmet Altan bir "Demokrasi Kahramanı" idi...
gazeteciler.com Altan kardeşler ve TARAF'ı "Alkış" ya da "Kazandı" sütünlarında ağırladığında tebrik telefonları ve mailleri atıyordu bu arkadaşlarımız...
Şimdi devir değişti...
Yok yok...
Altan kardeşler değil değişen...
Altan kardeşleri övgüde zaman zaman sınırları aşacak kadar cömertleşen İslâmi yazarlar değişti...
Onlar son günlerde bu iki kardeş gazeteciye "sitem" etmekle meşguller...
Neden?..
Başbakan'ın İsrail ile savaşı göze alan ve hatta kışkırtan tavır ve çıkışlarını eleştirdikleri için...
Sadece o kadar mı?..
Hayır!..
9 Müslüman'ın vahşice öldürüldüğü o manasız ve inatlaşmacı Mavi Marmara maceraperesti İHA genel başkanını da eleştirdikleri için...
Arkadaşların, Altan kardeşler hakkında yazdıklarını okuyunca sanırsınız ki 9 Müslüman'ın öldürülmesinden iki gazeteci kardeş sorumlu...
Yahu Ümmeti Muhammed...
Elinizi vicdanınıza koyun ve cevaplayın:
Mavi Marmara'ya çıkıp da katliam yapmaları için İsrailli komandolara Altan kardeşler mi destek ve imkân verdiler?..
Yani...
Mavi Marmara gemisini o "Tehlikeli" sulara taşıyanların hiç mi suçu yok?..
Yani...
Kan döküleceğini anladıkları bir minik savaştan korkarak son anda gemiye binmekten vazgeçen Ak Parti milletvekilleri kusursuz mu?..
Yani...
Olası tehlikeye rağmen Mavi Marmara'yı o sulara yanında güvenlik gemileri olmadan gönderen Hükümet pek mi masum?..
Yani...
İsrail'in "vururum!" uyarısı bir sokak kabadayısının blöfü mü!...
İsrail, USS Liberty isimli Amerikan Gemisi'ni Akdeniz'de batırıp 34 Amerikalının ölümüne sebep olduktan sonra olaylar nasıl gelişti biliyorsunuz... Amerika'nın "Kabadayı" başkanı Johnson tek kelimeyle itiraz bile edemedi o katliam... Ne "özür" isteyebildi israil'den; ne de ölen 34 kişi için tazminat... Neden?.. Çünkü... Dönemin israil İsrail Genelkurmay Başkanı İzak Rabin Amerikan askeri ataşesini bizzat aradı... "Eğer bu savaş sürecinde Amerikan gemilerini bizim için tehlikeli olan sularda bulundurursanız, o gemileri vururuz"... Dikkat!.. USS Liberty vurulduğunda kıyıya 25 deniz mili uzaklıktaydı... Yani... Mavi Marmara'yı vuracağını önceden açıklayan İsrail, aynı uyarıyı Amerika'ya da yapmış, Amerikan Savaş gemisi bu ihtara aldırmayınca gemiyi batırmış, 34 kişiyi öldürmüştü... Demek istemem şu... Palmer Raporu'yla Amerika'yı suçlamak pek de vicdanlı değil... Adama: "İsrail 34 Amerikalıyı uluslararası sularda öldürürken aklınız neredeydi?" sormazlar mı?.. |
Oysa...
Dışişleri Bakanımız Davutoğlu ve İHA Başkanı BÜlent Yıldırım da biliyorlardı ki İsrail "vururum!" diyorsa vuruyordu...
Nereden biliyorlardı?..
Birincisi Dışişleri Bakanıydı...
Bilmesi gerekiyordu...
İkincisiyse madem o işi yapmaya kalkışmıştı en azından İsrail tarihini bilmesi gerekirdi...
İsrail tarihini bilen birinin 1967 "6 Gün Savaşları"nı unutması mümkün mü?..
6 Gün Savaşlarını her daim hatırlayan biri USS Liberty isimli Amerikan Gemisi'nin israil tarafından Akdeniz'de vurulduğunu ve 34 Amerikalının öldüğünü aklından çıkarabilir mi?..
Tabii ki hayır!..
Nitekim, gemiye binmek üzere olan Ak Partili milletvekillerine de USS Liberty hatırlatıldı ve vekiller son anda gemiye binmekten vazgeçtiler...
Hâsılı...
Mavi Marmara Gemisi'ni o karasularına sürükleyen ve inatlaşarak 9 kişinin öldürülmesi için zemin hazırlayan Bülent Yıldırım ve ekibi mutlaka yargılanmalıdır...
Onlar yargılanmadan İsrail'den özür beklemek ve hatta savaşı göze almak bir siyasal iktidarın kendi halkına yapabileceği en büyük kötülüktür...
Yani...
Altan Kardeşlerle aynı görüşteyim...
Savaş kararı almak çok kolaydır...
Ama...
Savaş çok zordur...
Savaş, ölüm, kan ve gözyaşıdır...
Ümmetçi gazeteciler!..
Peki...
Bir millet savaşmaz mı?..
Tabii ki savaşır...
Ama...
Kendi ulusal çıkarları için savaşır...
Irak'ta bir milyona yakın fukara Iraklı Müslüman öldürülürken neredeydi Başbakan ve bu "Ümmetçi" arkadaşlar?..
Madem mazlum Müslümanların canları o kadar kıymetliydi; o zaman neden Müslümanları öldüren Amerika ve İngiltere ile savaşmadık?..
Ve...
Son 28 yılda 40 bine yakın Türk ve Kürt çocuğu öldürüldü...
Hem de bu topraklarda...
Bu ümmetçi gazetecilerimizin kılları kıprdadı mı?..
Hayır!..
Hâsılı...
Kara deliğe dönüşmüş Yahudi düşmanlıklarıyla Hükümeti ve tabii ki onunla birlikte 73 milyon yurttaşımızdan yüzbinlercesini toprağa, yüz milyarlarca dolarımızı da silâh tacirlerinin kasalarına gömmeye meraklı bu "Ümmetçi Antisemitist Azınlık" için Yüce Allah'tan akıl fikir ve vicdan niyaz ediyorum...
[email protected]