RÖPORTAJ

'Ne mesaj götürdüm ne de mesaj getirdim'

Murat Karayılan'la röportaj yapan Radikal yazarı Avni Özgürel, röportajından izlenimlerini Taraf'tan Neşe Düzel'e anlattı...

'Ne mesaj götürdüm ne de mesaj getirdim'
GAZETECİLER.COM - Kandil'de Murat Karayılan'la röportaj yapan Radikal yazarı Avni Özgürel, Taraf Gazetesi'nden Neşe Düzel'e yaptığı röportajın perde arkasını anlattı. Barış sürecinden umutlu olan Özgürel Oslo görüşmelerini İngiliz İstihbaratının organize ettiğini söyledi:

"Oslo görüşmelerinin tutanakları sadece üç yerde var. Bir, bu görüşmeye aracılık eden İngiltere 'de var. Görüşmeleri İngiliz İstihbaratı organize etti, kayıtları onlar yaptı. İki, Karayılan 'da var. 'Edilen her sözden haberdarım ' diyor. Üç, MİT 'te var."

İşte Taraf'ta bugün yayınlanan o röportajdan çarpıcı bölümler:

NEŞE DÜZEL: Murat Karayılan’la görüşme yapmayı siz mi istediniz yoksa sizi davet mi ettiler?

AVNİ ÖZGÜREL: Ben istedim. Çünkü “PKK 2012’de silah bırakacak diye yazmıştım ben. Ama bir sürü olay oldu... Oslo görüşmelerinin bantları ortalığa saçıldı, KCK operasyonları yapıldı, Silvan yaşandı, Uludere faciası oldu... Ben de “Ne oluyor, silah bırakma işi yattı mı?” deyip, kendi iddiamın peşine düştüm. Zira 2012 geçirilirse, Kürt sorununun çözümü artık bir başka bahara kalır, cumhurbaşkanlığı ve yerel seçimlerin yapılacağı 2014 sonrasına sarkar.

Kürt sorununun çözümünden neyi kastediyorsunuz?

Birincisi, PKK’nın dağdan inmesini ve silahların bırakılmasını kastediyorum. İkincisi, Kürtçenin okullarda eğitim müfredatına dâhil edilmesidir, ki seçmeli ders de olsa bu kısmen yapılıyor şimdi. Üç, dağdakiler için kapsamlı bir af projesinin devreye sokulmasıdır. Dört, Öcalan’la ilgili ev hapsine geçilmesidir. İşte çözüm denen, bütün bunların bir takvime bağlanmasıdır. Kandil’e barış işinin yatıp yatmadığını konuşmak için gittim. Toplam dört gün kaldım, iki gün Kandil’de yattım.

Kandil’de nerede kaldınız?

Bir evde kaldım. Kandil denen yer bin kilometrekarelik bir alan. Orada yerel halkın yaşadığı köyler var. Suriye hududundan başlayıp İran hududuna kadar uzanan ve derinliği12 kilometre olan bir coğrafya bu. Bu bin kilometrekarelik alanının tamamını PKK kontrol ediyor. Giriş çıkışları o denetliyor.

Kandil’de kaç gerilla var?

Orada edindiğim izlenim ve bilgiye göre, beş bin civarında silahlı unsur var Kandil’de. Türkiye’de de bu sayı üç bin kadardır.

Sekiz bin silahlı insan, öyle mi?

Tabii canım...

(...) 

Karayılan’ın size konuşmalarını bir barış mesajı olarak değerlendirebilir miyiz?

Barışın tesisi konusunda ümidini yitirmemiş olan ve barış yolu yeniden nasıl açılır diye bir fırsat arayan bir insan gördüm ben Karayılan’da. Aslında ilginç olan şu: Üç buçuk yıl süren Oslo görüşmeleri, PKK’yı barışa kilitlemiş. Örgüt artık barışa endekslemiş vaziyette. Karayılan’a, “Barışı istemenizde, güvenlik kuvvetlerinin bu kış yaptığı başarılı operasyonlar sonucunda bunalmanızın etkisi var mı” diye sordum

Ne cevap verdi?

“Ha oldu ha oluyor diye barışa o kadar endekslenmiştik ki, dağda herkes gevşedi. Gerilla, kendini siyasi çözüm olacak fikrine fazlasıyla kaptırdı. Kurallara uymadı, açık noktalar bıraktı. Güvenlik güçleri de, bundan istifade edip darbe vurdu” dedi. Bence Kandil’de insanların hâlâ zihninde “barış ne zaman olacak, vatana ne zaman döneceğiz” düşüncesi var. Vatan dedikleri de Türkiye. Öyle dendiği gibi Türkiye’den duygusal bir kopuş sözkonusu değil. Barışı ha bugün ha yarın olacak diye bekliyorlar.

Karayılan Oslo sürecinden çok olumlu söz ediyor. Çözüme yaklaşılmış sanki o süreçte. Siz de konuşma sırasında böyle mi algıladınız?

Karayılan “yaklaşıldı” bile demiyor. Sorunun çözüldüğünü düşünmüş o. “Sorun çözülmüştü, iş bitmişti. Her şeyde anlaşmıştık. Bir protokol hazırlandı ve sadece siyasetin mutabakatı alınacaktı” diyor. Zaten Oslo süreci de Milli Güvenlik Kurulu kararıyla başlatılmış.

O sırada Genelkurmay başkanı İlker Başbuğ mu?

Evet. Bu konuda Başbakan’ın emri var ama görüşmeler MGK’nın bilgisi dâhilinde olmuş. Üç buçuk yıl boyunca her yıl birkaç defa görüşülmüş ve heyetler gelip gitmiş. MİT Müsteşarı Hakan Fidan o görüşmelere Başbakan’ın danışmanı olarak katılmış. Karayılan, “KCK operasyonları Oslo görüşmeleriyle birlikte başladı. Aslında KCK operasyonları başlayınca biz uyanmalıydık. KCK operasyonları barış sürecini bir hançerlemeydi çünkü. Biz başımıza neler geleceğini, barışın hançerleneceğini anlamalıydık. Ama bunu anlamadık” diyor.

Karayılan, MİT’e, “Oslo belgelerini sızdırdık mı sızdırmadık mı, Kandil’e gelin bizi soruşturun” mu diyor?

Evet. “Bu belgeler tek kopya olarak sadece bende var. Benim dışımda kimsede belge yok. Okuyanlara da ben verdim, okuttum ve geri aldım. Dolayısıyla bu belgelerin bizden çıkması mümkün değil. Bu belgeler kimseye gitmedi. BDP’lilerde hiçbir belge yoktur” dedi Karayılan. Hatta sayı da verdi. Bu görüşmeleri kendisi de dâhil KCK-PKK-BDP bünyesinde sadece 11 kişinin bildiğini söyledi.

Belgeleri kimin sızdırdığını düşünüyor Karayılan?

“Belgeler, MİT elemanları tarafından MİT’ten çalındı, dışarı çıkarıldı” diyor. Ama bunu derken, MİT’in duvarlarından atlayıp hırsız içeri girmiş ve belgeleri çalmış gitmiş değil tabii ki. Bundan söz etmiyor Karayılan. “Türkiye’de güvenlik bürokrasisinde bazı kırılmalar var” diyor. MİT’in bünyesine de sızmış insanlardan, güvenlik bürokrasisinin içindeki farklı eğilimdeki unsurlardan söz ediyor. MİT’in içinde de Oslo sürecine karşı olanlar olabilir. Belgelerin sızdırılmasını bunların bir faaliyeti olarak düşünüyor.

Karayılan’la Kandil’de görüştükten sonra Ankara’ya gittiniz. Devlet yetkilileriyle görüştünüz mü?

Hayır.

Herhangi bir mesaj getirdiniz mi?

Ne mesaj götürdüm ne de mesaj getirdim. Zaten böyle bir şey olmaz. Gazeteciliğin dışında bir şeydir o. Öyle bir şeyi kendime yakıştıramam. Görüşmeyle ilgili neyin yayınlanacağını sadece ben biliyorum.


ÇOK OKUNANLAR