Ne bu şiddet bu celâl, Şamil Tayyar?...
Senin gibi birden ünlenip de hazmedemeyenlere, “Çetenedeyken çatladı” derler…
Şamil Tayyar bugünkü makalesine de dünkü gibi başlamış…
Dün “Sana ne ulan!” diyordu makalesinin başlığında…
Bugün
“Ulan” dediği kişi bir dönem bu ülkede bakanlık yapmış saygın bir profesör…
Uzmanlık alanı “Psikoloji” olduğu için umarız Tayyar’ın ruh analizini bizde daha iyi yapacaktır…
“Dalaksız” diye hitap ettiği Ahmet Hakan ise şu anda Kutsal bir görev ifa ediyor...
Umre’de…
Bak Şamil Tayyar!..
Senin gibi birden ünlenip de hazmedemeyenlere, “Çetenedeyken çatladı” derler…
Bu, kendirin daha henüz tohum halindeyken çatlamasını anlatır…
Zamansızlığı…
Gelişimi hazmedememeyi…
Bir soruşturma dosyasını kitaplaştırdığın güne kadar sıradan bir yazardın…
Aslına bakarsan iyi iş çıkarmıştın…
Ve giderek kamuoyunda “Ergenekon Davası” denilen kovuşturma dosyası ile özdeşleştin…
“Nuh” denildiğinde nasıl peygamber akla geliyorsa, “Ergenekon” denildiğinde de gazeteci-yazar olarak sen gelir oldun akla…
Dosyanın “uzmanı” olarak görülüyor, kanal kanal dolaşıp nöbetçi vaiz gibi Ergenekon’u anlatıyordun…
İyi paralar ve ün kazandın; helâl olsun…
Gözü olanların gözü çıksın ama…
İşte olan oldu ve kendirin tohum halindeyken çatlaması gibi sen de bulunduğun “zirve”de olgunlaşamadan patladın…
Monteigne, “Başkalarına olduğu kadar kendimize de yabancıyız” der…
Meğer sen kendini, yabancıları tanıdığın kadar bile tanımıyormuşsun...
Tanısaydın, bu “yükseliş” sürecinde kendini eğitir, zayıf taraflarını törpülerdin…
Sevgili peygamberimiz de “Öfkelendiğiniz zaman yüzükoyun yere uzanın” buyurur…
Sen ise öfkelendiğinde insanların ruhlarına tecavüz ediyorsun Şamil…
Yazının bir yerinde, “Türkiye’nin aydınlık geleceğinin inşasında bir kum tanesi kadar rolüm olmuşsa, onu ibadet sayarım” diyorsun ama Umre’de gerçekten ibadet eden bir başka meslektaşına hakaretler yağdırıyorsun…
Senin ibadet anlayışında şiddet mi var Şamil?..
Onlar nasıl şedit hakaretler öyle?..
Unutma Şamil…
Bugün köşesini “kiralık” olarak nitelediğin meslektaşını ne kadar üzüyorsan, çok daha beterini yaşarsın gün gelir…
O zaman “Kendim ettim kendim buldum” deyişin daha yerinde olur…
Hasılı Şamil…
Bu dostça bir uyarıdan başka bir şey değildir…
Ahmet Hakan’ı ağabey gibi uyardığını söylüyorsun ya; işte öyle…
İçinde bulunduğun camianın giydirdiği her elbise “deneme” amaçlıdır…
Bir bakarsın kabinden çıktığında kendi elbiselerin bile yok…
Çırılçıplak kalmışsın…
Öfkelenme kardeşim…
İnsanlara hakaret etme…
Soğukkanlı ol…
Unutma; vakar, sükunetten gelir…
Adnan Berk Okan
[email protected]