Nazlı Ilıcak mı?.. Amman ha!..
Çalıştığı gazetelerde, kendisi gibi düşünmeyen veya ona boyun eğmeyen kişilik sahibi yazarları ya eşine, ya oğluna ya da yakın olduğu patronlara.......
ADNAN BERK OKAN
Nazlı Ilıcak bütün yazarlık hayatı boyunca hep, olduğunun aksi gibi görünmeyi başardı…
Asla demokrat değildi…
Çalıştığı gazetelerde, kendisi gibi düşünmeyen veya ona boyun eğmeyen kişilik sahibi yazarları ya eşine, ya oğluna ya da yakın olduğu patronlara şikâyet edip “kovdurdu”…
Her kovdurduğu rakibi için gerekçesi aynıydı: “Başbakan istemiyor”…
Bugün artık bu konudan kesin emin olan biri olarak söylüyorum ki, kovdurduğu gazetecilere “gerekçe gösterdiği” başbakanların hiçbiri, Nazlı Ilıcak’ın kendilerini kullandığını bilmiyorlardı…
Örneğin ben…
Nazlı Ilıcak tarafından kovdurulduğumda da gerekçe aynıydı: “Başbakan istemiyor”
Türk medyasında, bu sihirli “Başbakan istemiyor” gerekçesini kabul etmeyecek patron tanımıyorum…
Gazetemden Nazlı Ilıcak – Egemen Bağış – Ömer Çelik üçlüsünün kumpası sonucu kovulduğumu ve Başbakan’ın olan bitenden haberi bile olmadığını “Başbakan’a hakaret”ten yargılanıp mahkûm olunca öğrendim…
***
Şimdi şuraya dikkat lütfen!
Nazlı Ilıcak’ın “kirli bir eteklik gibi yerlerde sürünen kişiliği”ni hiçbir durum bundan daha net anlatamaz…
Sevilay Yükselir, SABAH’ta, “bugün yazı günüm değil ama bu yazıyı patronajın izni ve kabulü ile yazıyorum” diyor...
Bu hakaretten beter, “Patronlar seni istemiyor… Benimle girdiğin bu kavgada onlar da benden yana” mesajına rağmen Nazlı’nın tepkisi şöyle:
“Ayıp etmiş ona bu yüzü verenler; çamura aldırmadım da, ona yol verenlere kırıldım.”
Pes be arkadaş!..
Pes ki pes…
Sağlam karakterli insan, patronajı arar, “bu yapılan eğer doğruysa bana hakarettir, istifa ediyorum” der ama nerede o sağlam karakter?..
Hem istifa ederse, tazminat da alamaz…
Mertliğinden(!) dolayı kovulduğunu da söyleyip hava da atamaz…
Bu Hanım, Erbakan’ı da öyle kandırdı…
Milletvekili seçilişi de bir başka yazı konusu…
***
Bir başka olayı da şu…
Mustafa Özbek tesislerinde yapılan ANAP Kongresinde Mesut Yılmaz’a, yarı beline kadar sarkıp “Seni seviyorum Mesut Bey!” diye bağırdığında o kongrede oğlunun AKŞAM Gazetesi adına görevliydi…
Sıkı durun…
Yılmaz o gün, 28 Şubat’ın Başbakanıydı…
Ve ilginçtir bugün çıkıp “Ben 28 Şubat mağduruyum” diyen işte o Nazlı Ilıcak…
Bugün, adına “Ergenekon” denilen kovuşturmanın şüphelilerinden biri olan İbrahim Şahin’e o günlerde kucak açan, onula sarmaş – dolaş fotoğraflar çektiren de yine Nazlı Ilıcak’tı…
12 Eylül 1980 vahşetiyle ilgili vıcık vıcık yağlarını ise hatırlamak da hatırlatmak da istemiyorum…
***
Değerli dostlar!..
Gerçek Nazlı Ilıcak’ı anlatmaya sayfalar da yetmez, saatler de…
Ve…
Aslında tertemiz bir yüreğe sahip oğlu Mehmet Ali Ilıcak’ın onun yüzünden kirlendiğini de çok az kişi bilir ne yazık ki…