Nazlı Ilıcak kaybetti çünkü...
Nazlı Ilıcak, cemaat ile arasındaki ilişkiye bir level daha atlattı ama gazeteciliğinden yine çok şey kaybetti..
GAZETECİLER.COM
MİT kriziyle zirve yapan Gülen Cemaati tartışmaları olaylı derbi sonrası yine tırmanışa geçti. Nazlı Ilıcak MİT krizindeki çıkışıyla cemaat ile arasındaki mesafeyi sıfırlasa da gazeteci gibi görünmeye dikkat ediyordu. Ancak bu sefer öyle bir derdi de kalmamış gibi gözüküyor...
Habertürk'te Didem Arslan Yılmaz'ın sorularını yanıtlayan Ilıcak, şike soruşturması ve Fenerbahçe üzerinden Cemaat'e yönelen suçlamaları hararetle red etmekle kalmadı. Bu kadarına biz de razıydık... Ilıcak Fenergahçe camiasından gelen yorumları red ettikten sonra hızını alamadı ve MİT krizinden Mavi Marmara'ya dek Gülen Hareketi'nin aldığı her pozisyonu teker teker izah edip savunmaya başladı. Ancak cemaatin özellikle MİT krizindeki tutumunu izah ederken "Gülen Hareketi yeni ve temiz bir toplum istiyor, o nedenle MİT'e kadar da gitse ne gerekiyorsa yapılması gerektiğini düşünüyor, böyle hareket ediyor" dedi.
Eğer sözü edilen olay sivil bir kampanya olsaydı anlarız ama cemaatin "temiz toplum" amacını savcılar eliyle açtırdığı soruşturmalar üzerinden uyguladığını savunmak ve bunu onaylamak ne oluyor? Zaten bütün kavga bunun üstünde yürüyor mu? Cemaatin yargı ve emniyette otonom bir güç haline geldiği ve kendi gündemini savcılar-hakimler-polisler üzerinden hayata geçirdiği iddia edilmiyor mu? Nazlı Ilıcak bunu kabül ettikten sonra geriye savunulacak ne kalıyor? Her yanıyla tartışmalı olan bir "temiz toplum" amacı mı meşruiyet kazandırıyor yargıdaki otonom yapının varlığına?
Nazlı Ilıcak, dürüstlük ile patavatsızlık arasındaki sınırları muğlaklaştıran sözleri sayesinde cemaat ile arasındaki ilişkiye bir level daha atlattı ama gazeteciliğinden yine çok şey kaybetti..
MİT kriziyle zirve yapan Gülen Cemaati tartışmaları olaylı derbi sonrası yine tırmanışa geçti. Nazlı Ilıcak MİT krizindeki çıkışıyla cemaat ile arasındaki mesafeyi sıfırlasa da gazeteci gibi görünmeye dikkat ediyordu. Ancak bu sefer öyle bir derdi de kalmamış gibi gözüküyor...
Habertürk'te Didem Arslan Yılmaz'ın sorularını yanıtlayan Ilıcak, şike soruşturması ve Fenerbahçe üzerinden Cemaat'e yönelen suçlamaları hararetle red etmekle kalmadı. Bu kadarına biz de razıydık... Ilıcak Fenergahçe camiasından gelen yorumları red ettikten sonra hızını alamadı ve MİT krizinden Mavi Marmara'ya dek Gülen Hareketi'nin aldığı her pozisyonu teker teker izah edip savunmaya başladı. Ancak cemaatin özellikle MİT krizindeki tutumunu izah ederken "Gülen Hareketi yeni ve temiz bir toplum istiyor, o nedenle MİT'e kadar da gitse ne gerekiyorsa yapılması gerektiğini düşünüyor, böyle hareket ediyor" dedi.
Eğer sözü edilen olay sivil bir kampanya olsaydı anlarız ama cemaatin "temiz toplum" amacını savcılar eliyle açtırdığı soruşturmalar üzerinden uyguladığını savunmak ve bunu onaylamak ne oluyor? Zaten bütün kavga bunun üstünde yürüyor mu? Cemaatin yargı ve emniyette otonom bir güç haline geldiği ve kendi gündemini savcılar-hakimler-polisler üzerinden hayata geçirdiği iddia edilmiyor mu? Nazlı Ilıcak bunu kabül ettikten sonra geriye savunulacak ne kalıyor? Her yanıyla tartışmalı olan bir "temiz toplum" amacı mı meşruiyet kazandırıyor yargıdaki otonom yapının varlığına?
Nazlı Ilıcak, dürüstlük ile patavatsızlık arasındaki sınırları muğlaklaştıran sözleri sayesinde cemaat ile arasındaki ilişkiye bir level daha atlattı ama gazeteciliğinden yine çok şey kaybetti..