ANALİZ

Mustafa Sönmez'i korkutan ne anladınız mı?..

Savaş, paylaşımda uzlaşıldığı için değil, uzlaşılamazsa çıkar...

Mustafa Sönmez'i korkutan ne anladınız mı?..
ADNAN BERK OKAN

Sevgili Mustafa Sönmez;
Mutlaka iyi niyetlisiniz ama unutmayın ki iyi niyetli olan sadece siz değilsiniz...
Ya da şöyle söyleyeyim:
Dış politika konusunda kendinizin bir dahi, sizden başka herkesin kör cahil olduğunu zannetmeyin...
Her ülkenin dış politikası; siyasal iktidarın baktığı pencereden gördüklerine göre şekillenir.


Paşalar el uzatırsa


Sevgili Nihal Bengisu Karaca, Enver Aysever'in konuğu olduğu Aykırı Sorular'da şöyle dedi:
"…… Eğer Öcalan'ın Nevruz'da uzattığı eli havada bırakırsa bunun vebali altında kalırız."
Nihal'e hak veriyorum...
Ne kadar öfkelensek ve hatta yüreklerimizin bir yerlerinde nefret duygusu olsa da o eli havada bırakma "lüksümüz" yoktu...
Ancak...

Bir diğer soru da şu:
Silivri'de yatan generaller yarın mahkemeye topluca çıksalar ve Genelkurmay Eski Başkanı İlker Başbuğ;
"Kırk bin yurttaşımızın ölümüne, 300 milyar dolarımızın silah tacirlerine kaptırılmasına sebep olan bir teröristin elini havada bırakmayan Devlet'e, tek kişinin bile burnunu kanatmayan bizler de elimizi uzatıyoruz; umuyoruz ki havada kalmayacaktır"
dese ne olacak?..

Ve Devlet ya o eli havada bırakırsa?..
Yine de kalıcı barış kurulacak mı?..
Bu sorunun doğru cevabı duygulardan arınıp verilmezse, bütün barış umutlarının yerle bir olacağını zannediyorum... 



Ak Parti Hükümeti'nin "yanlış" bulduğunuz Petrol/enerji/Kuzey Irak/Barış Süreci politikası bir bütündür ve Hükümet'in penceresinden bakıldığında "doğru" olarak görünmektedir...
Kaldı ki;
Başbakan Erdoğan ve çalışma arkadaşları sizin açtığınız pencereden bakmak zorunda da değildirler...

Sevgili Sönmez;

Belli ki entelektüel birikimi olan bir Sol aydınsınız...
O halde tarih bilginizin de aynı derinlikte olduğunu kabul edebilirim...
Ve yine o halde sorayım:
Mustafa Kemal ve arkadaşları, daha doğrusu 1. TBMM Osmanlı Meclis-i Mebusanı'nın çizdiği Misak-ı Milli sınırlarını aynen kabul etti mi?..
Eminim bu sorumu, "Etti" diye cevaplayacaksınız...
Peki;
Petrol bölgesi Musul ve Kerkük Misak-ı Milli sınırları içinde miydi?..
Evet,  tabii ki içindeydi...
İyi ama; Kurtuluş Savaşı bittiğinde Musul ve Kerkük'ü de yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti sınırları içine alabildik mi?..
Elbette alamadık...
Ve neden alamadığımızı; petrol yatakları bulunan ve Türkmenlerin yoğunluklu olarak yaşadıkları bu iki kentten niçin vazgeçtiğimizi de sanırım en az benim kadar biliyorsunuzdur...
Bana göre bugün bile bunun gerekçesini açıklamak için çok erken...
Size göre değilse buyurun açıklayın...

Ali Şükrü Bey'

Sevgili Sönmez;
Trabzon Milletvekili Ali Şükrü Bey'in, Atatürk’ü zor durumda bırakmak için Musul ve Kerkük’ün İngilizlere terk edilişini ihanet olarak nitelediğini hatırlayakcasınız...
Ve...
Ali Şükrü Bey'in Lozan’a karşı çıkarken (Musul ve Kerkük'ün İngilizlere satıldığı iddiası) asıl amacının, Mustafa Kemal’i mecliste küçük düşürmek olduğunu da mutlaka biliyorsunuzdur...
Mustafa Kemal'in, Ali Şükrü Bey'in bu eleştirileri üzerine söz alıp yaptığı konuşmayı da biliyorsunuzdur ama ben bilmeyenler için kısaca ve mealen hatırlatayım:
"Ali Şükrü Bey'in Musul ve Kerkük'ün sınırlarımız içine dâhil edilme arzusunu haklı buluyorum. Meclis karar aldıktan sonra ordumuzun Musul ve Kerkük'ü almak için harekete geçeceği konusunda da kimsenin şüphesi olmasın ancak askerin ayaklarında potin, sırtında kaput ve hatta matarasında suyunun bile olmadığını da bilin isterim."

Tek mermi atmadan

Sevgili Sönmez;
Bugünkü Hükümet, Atatürk ve arkadaşlarının o gün yapamadığını bugün eğer tek mermi atmadan, tek füze göndermeden veya tek füzenin muhatabı olmadan yapacaksa (ki yapabilir) buna neden karşı çıktığınızı anlayamıyorum...
Bugün, İncirlik'te görevli bir mühendis dostumla birlikteydik.
Savunma amaçlı füzeler konusunu da görüştük...
Sizinle de paylaşayım:
Bugünkü savunma ve ittifak yapısı içinde hiç bir ülke Türkiye'ye askeri saldırı planlayamaz...

O bir hayaldi 

Hani siz diyorsunuz ya; 
"..... bu ihtirasın (Petrol) Türkiye'yi, Suriye, Irak, İran başta olmak üzere ABD karşıtı eksenin nasıl hedefi durumuna getirdiğini de hatırlayalım".
Burada nasıl bir tehlike gördüğünüzü anlayamadım...
Ne yani?.
İran - Merkezi Irak Hükümeti ve Suriye ittifakı; ABD - İsrail - AB - Türkiye ittifakından daha mı güçlü?..
Güçlüyse gerekçelerinizin neler olduğunu da belirtin...
Haaa...
"Hani komşularla sıfır sorun olacaktı?" diye sorabilirsiniz; ki haklısınız da...
Ama o bir hayaldi ve bildiğiniz gibi her hayalden küçük bir çimdik ya da uyku alındıktan sonra uyanılır...
Bizim dışişlerimiz çimdik yedikten sonra uyandı...

Demek istemem o ki sevgili Sönmez;
İki yıl önce aceleyle başlatılan ve halen sürdürülen Suriye politikalarının "yanlış" olduğunu söyleyebilirsiniz...
Ama...
Yıllık 65 Milyar Dolar dış açığı olan bir ülkenin bu açığın kalıcı bir şekilde kapatılması veya en aza indirilmesi için yapacağı siyasi tercihin "yanlış" olduğunu söylerseniz;
nerede yanlış yapıldığını da somut gerekçelerinizle belirtmelisiniz...
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti tabii ki bazı yanlışlar da yapmıyor değil ama petrol bölgesiyle ilgili hesapları ve ittifak kurduğu ülkeler konusunda yanlışı yok...
Korkmayın...
Haaaa....
Petrol için savaşılır mı?..
Günümüz dünyasında bağımsızlığımız ve egemenliğimiz hariç hiçbir maddi değer için savaşılmaz...
Ama savaşacağımızı kim söyledi?..

Kutuplaşma mı?..

Yazınızın bir yerinde şöyle diyorsunuz:
"CÇ'nin (Cengiz Çandar) yazısında ağzını şapırdatarak anlattığı Kürt petrollerine heves etmekle başlatılan yayılmacılık hevesinin Türkiye'nin içinde nasıl bir Türk-Kürt kutuplaşmasını körüklediği...."
Yok böyle bir şey sevgili Sönmez...
Yani; tarafların daha zengin ve daha müreffeh bir Türkiye ve halklar için uzlaşmaları neden Türk - Kürt kutuplaşması yaratsın?..
Paylaşımdan ve zenginlikten söz ediyoruz...
Savaş, paylaşımda uzlaşıldığı için değil, uzlaşılamazsa çıkar...
Hem tarafların uzlaştıklarını kabul edip hem de "savaş" çığırtkanlığı yapmak pek akla yatkın gelmiyor hani...

Merak etmeyin sevgili Sönmez;

Türkiye'nin yayılmacılık yaptığı da yapacağı da yok...
Kürt halk sınıfları ve Kürt sosyalistlerinin de böyle bir şey olacağına ilişkin herhangibir korkuları, kuşkuları yok...
Kürtler tabii ki sizin haklı olarak dikkat çektiğiniz şekilde, yani "AKP'nin yedeğine düşmeden, kendi özgün demokratik hak ve özgürlük taleplerinin takipçisi olmaya devam edecek ve halkların kardeşliğini, kutuplaşmanın önüne geçirerek Türkiye toprak bütünlüğü içinde kalacaklardır"...
Bu konuda rahat olun yani...
Savaş falan da yok...
Ama...
Çok güzel bir gelecek bekliyor bu güzel ülkeyi ve bütün halklarını, bütün insanlarını...
Çetin Altan Usta
'nın dediği gibi; "enseyi karartmayın"...

[email protected]
ÇOK OKUNANLAR