ANALİZ

Mustafa Kemal Atatürk ve İslâmcılar...

Mustafa Kemal Atatürk düşmanlarının, o büyük insana saygısızlıklarını bile anlayışla karşılayabilirim zira hiç kimseden....

Mustafa Kemal Atatürk ve İslâmcılar...

ADNAN BERK OKAN

 

Ey güzel dostlar!..

Hayatımın hiçbir döneminde “Atatürkçü” olmadım…

Hatta lise yıllarımda bile…

Ama…

Mustafa Kemal Atatürk’ü hep çok sevdim, saydım; ömrüm yettiğince de sevecek sayacağım…

Türk toplumu ve hatta ezilmiş, horlanmış, din taassubu altında yüz yıllarca savaş meydanlarında öldürtülmüş, maddi manevi hiç bir özgürlük verilmemiş diğer milletler için onun nasıl bir “değer” olduğunu biliyorum…

O nedenle Türk milletini incitmeyi hiç düşünmedim, incitenlere de hep (evet aynen) öfkelendim…

İnsanların dini değerleri nasıl mübarekse, milli değerleri de en az o kadar kutsaldır…

Kaldı ki; Mustafa Kemal’i sadece, vatandaşı olmaktan onur duyduğum Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu cumhurbaşkanı ve bir büyük ulusal kahraman olduğu için değil; 1928 İktisat Kongresi’ndeki liberal söylemleri sebebiyle de çok sevdim…

“Kemalizm” adı altında O’na hiç yakışmayacak bir “izm” yaratanların ise akıllarından da zekâlarından da samimiyetlerinden de şüphe duydum…

Çünkü Mustafa Kemal, “izm” duvarlarının arasına hapsedilemeyecek kadar geniş ufku olan; fikri değişime açık, yenilikçi bir devlet adamıydı…

Yani; "Kemalist" olduklarını iddia edenleri veya öyle bir gurup olduğuna inananları ciddiye almadım...

Kıyafet devrimiyle ilgili tepeden inmeciliği ve dayatmacılığı elbette eleştirilebilir…

Din konusunda bugünkü hükümet kadar “tutucu” olmayışına laf söyleyenleri de anlayışla karşılarım, nihayet bir fikirdir, görüştür, düşüncedir…

Ama…

Bir de zamanın ruhu ve siyasi açıdan bakar mısınız olaya…

Demokrasinin birkaç ülkede ayakta tutunmaya çalıştığı;
bölgede otoriter cumhuriyetçilik ya da saltanatın hüküm sürdüğü bir dünyada ve bir büyük savaştan çıkmış bir lider, bir asker elbette kafasında çok önceden plânladığı gibi bir devlet kurmak isteyecektir.

Ve o lider ki, “Muasır Medeniyetler”i hedef almışsa tabii ki yüz yıllarca “dini değerler” adı altında ama gerçek İslâm dininden fersah fersah uzak “zorbalık” baskısıyla yaşatılmış halkının kafasını daha özgür kılmak isteyecektir…

Hem; gerek çocukluğunun geçtiği Selânik’te ve gerekse de görevliyken bulunduğu Batılı ülkelerde gördüğü “Batılı yaşam” tarzını, kendi kurduğu yeni cumhuriyette de yerleştirmek istemesinden daha doğal ne olabilir…

21. yüzyılda ve dünyada demokrasinin değil, anti demokrasinin ayıplandığı bir dönemde; kendi dini inançlarının gereğini yerine getirmek için toplumun yaşam tarzına müdahale eden, alkollü içkileri yasaklama noktasına doğru hızla koşan bir Hükümet’e destek verenlerin, 100 yıla yakın zaman önce yeni bir “toplumsal düzen” kurmak için yasalar çıkaran o dönemin hükümetlerine düşmanlık etmeleri bana çok “komik” geliyor…


Ey güzel dostlar!..

Kırkbin yurttaşımızın ölümüne,400 milyar dolarımızın da havaya uçup giderek halkımızın refahının çaılnmasına sebep olan terör örgütü lideri için "Ona bebek katili demeyin" diye haykıran "Müslüman"ların;Atatürk'ü aşağılamalarına, hakaret etmelerine gönlünüz razı oluyor, vicdanınız el veriyorsa buyurun o zaman; sahne sizin...
 

Hem de...

Günümüz dünyasında en büyük avantajı, halkının büyük bir çoğunluğu "Müslüman" olan diğer ülkelerden sahip olduğu demokrasisi ile ayrıcalık kazandığı kabul edilen bir ülkede yaşadıkları...
Bu avantajı da Mustafa Kemal Atatürk'e borçlu oldukları bilindiği halde...

Evet…

Mustafa Kemal Atatürk düşmanlarının, o büyük insana saygısızlıklarını bile anlayışla karşılayabilirim zira hiç kimseden, (ölü ya da diri) bir başkası için saygı beklemeye hakkım yok…

İsteyen dilediğini sever, sayar veya nefret eder; bana ne?..

Dileyen Mustafa Kemal Atatürk’ü eleştirebilir de…

Ben de burada saymaya kalksam kendi penceremden gördüğüm yanlışlarını sıralayabilirim…

Ama…

“Yalanlar” uydurarak onu halkının gözünde “küçük” düşürmeye çalışmak alçaklıktır…

Hakaretten çok öte bir edepsizliktir…

Kabul efendim…

Benim de o hakaretçilere hakaret etmeye hakkım yok…

Ama eleştirmek hakkım…

Anlayamadığım işte bu…

Adam; Atatürk’e veya başka ulusal değerleri canının çektiği gibi hakaret ediyor; ama ben kendisinden ”efendi” diye söz edince “hakaret” etmiş oluyorum…

Neden?..

Çünkü “beyefendi”yi “kapıcı” yerine koyuyormuşum…

Hayret bir şey yani…

Çünkü bunu söyleyen kişi kendi dini liderine “Hoca Efendi” demeden konuşmayı o zat—muhtereme “hakaret” saydığı halde “efendi” deyişime çok kızıyor…

Yani demek istemem o ki…

“Efendi”lik ayıplanacak bir şey değildir…

Ve bu sütunlarda birisini “küçümsemek” amacıyla değil; o kişinin siyasi ve toplumsal görüşlerinin altına “çizgi” atmak amacıyla kullanılır…  

 

[email protected]

ÇOK OKUNANLAR