Mustafa Kartoğlu'ndan yerinde soru: Mektup, kaale alınmasın diye mi yazıldı?
Trump'ın Barış Pınarı Harekatı başlamadan önce Cumhurbaşkanı Erdoğan'a gönderdiği mektup basına sızdırılınca tüm dikkatler bu konuya odaklandı. Hakaretlerle dolu mektubun Türkiye tarafından kaale alınmaması ise ciddi şaşkınlık yarattı. Belli ki Türkiye, mektuba en güzel cevabı Barış Pınarı Harekatı'nı başlatarak vermişti. Mustafa Kartoğlu da bu konuya temas etti ve sordu: Trump'ın mektubu, kaale alınmasın diye mi yazıldı?
Trump'ın Erdoğan'a yazdığı hakaret dolu mektup, tam da "delinin biri kuyuya taş atmış kırk akıllı çıkaramamış" atasözünü akıllara getirdi.
Trump'ın yerli yersiz, çelişkili ve kel alaka çıkışlarına herkes aşina fakat bu mektup olayı sanki bşraz farklı...
Mustafa Kartoğlu'nun sorusu burada çok önemli bir yere sahip. Kartoğlu, "Trump'ın mektubu, kaale alınmasın diye mi yazıldı?" diye sordu ve Türkiye'nin mektubu çöpe atarcasına hareket etmesini yorumladı.
Hep söylenir ya; iç siyaset gereği diye... İşte Kartoğlu'na göre Trump'ın mektubu iç siyasetin gereği.
İşte Mustafa Kartoğlu'nun yazısı:
Trump, Erdoğan’a davetini 8 Ekim’de açıkladı.
Yakışıksız, hadsiz mektubu ise bir gün sonra, 9 Ekim’de gönderdi.
Erdoğan cevabını, aynı gün saat 16:00’da Barış Pınarı Operasyonu’nu başlatma emriyle verdi.
Ama Trump’ın Washington davetini reddetmedi.
Yani mektubu ‘yok’ saydı.
Arkasından Trump’ın tweetleri geldi.
Türkiye’yi ‘olası insani sorunlar’ı gerekçe göstererek tehdit etmeyi sürdürdü.
‘Mektup’ da, ‘tehditler’ de ‘devlet arşivine’ kaydedildi.
Ama harekat planları değiştirilmedi.
***
Trump da bunu ‘kabullendi’...
9 Ekim’den itibaren Twitter mesajlarında, -harekata karşı çıkmakla birlikte- Türkiye’nin ortaya koyduğu gerçekleri de bir bir sıraladı.
- “Türkiye sivillerin, Hıristiyanlar dahil dini azınlıkların korunacağı ve insani bir krizin yaşanmayacağı konusunda taahhüt verdiğini” vurguladı.
-Daha önce sadece ‘Kürtler’den söz ederken; artık ‘PKK’ da demeye başladı.
-“Burada farklı gruplar var. PKK var, bizimle savaştılar ama toprak için savaşıyorlar. Biz de muazzam para ödüyoruz” ifadelerini kullandı.
-“Başkan Obama PKK’yı devreye sokunca işler zorlaştı. Çünkü PKK Türkiye’nin ölümcül düşmanı. Onları ortaklığa dahil ettiğinizde durum zorlaşır“ dedi.
-“Kürtler ve Türkiye uzun yıllardır savaşıyor. Türkiye PKK’yı tüm teröristlerin en kötüsü olarak görüyor” sözleriyle, Kürtler derken PKK’yı kastettiğini teyit etti.
-“Kürtleri melekmiş gibi gösteriyoruz. PKK muhtemelen terör konusunda IŞİD’den daha kötü bir tehdit” sözleriyle teyidini tekrarladı.
-En son şöyle dedi: “Biz neden Suriye toprağını koruyoruz? Esad bizim dostumuz değil. Kürtler de melek değil. PKK’ya bakın. IŞİD (DEAŞ) PKK’ya saygı duyuyor. Neden biliyor musunuz? Çünkü onlardan daha sertler. Kimse bunu söylemek istemiyor ama biz Kürtleri melekmiş gibi gösteriyoruz. Tamam, bizimle savaştılar ama büyük bir servet ödedik. Kürtlerin bir parçası olan PKK, IŞİD’den terör konusunda daha kötü. Muhtemelen daha büyük bir tehdit.”
-“Türkiye’nin NATO üyesi olduğuna” sık sık dikkat çekti.
-“NATO üyesi Türkiye’yle savaşmamız gerektiğini gerçekten düşünenler var mı?” ifadesini kullandı.
***
Trump, bu süreçte iki şey daha yaptı.
- ABC kanalının Türkiye’nin Suriye bombardımanına ait olduğu iddia ettiği görüntülerin aslında Kentucky’deki bir silah gösterisinde çekildiğini hatırlatarak, Türkiye’yi karalama kampanyasını deşifre etti.
-“Biz polis değiliz. Artık eve dönme zamanımız. Eğer Türkiye Suriye’ye giriyorsa bu Türkiye ve Suriye arasındadır” diyerek, PKK/YPG’yi Türkiye ile Rusya’nın inisiyatifine bıraktı.
***
Netice;
Trump, ‘ağır bir ifade’ kullanarak belki de Erdoğan ‘kaale almasın’ diye yazdı bu mektubu.
Yaptırım tehditleri ve belki de bazı uygulamalarla iç politikada kendisini sıkıştıran çevreleri yatıştırmayı tercih etti.
Temel hedefi Suriye konusunu rafa kaldırmaktı.
Bütün tweetlerine ‘bitireceğini’ söylediği SONUGELMEYENSAVAŞLAR etiketini koyması da bunun göstergesi.