Mustafa Karaalioğlu
İçinde çok aranırsa internet medyasına duyulan bir incinme elbette bulunabilirdi ama kırıcı sayıabilecek tek kelime olmadığı gibi "yüreklendirici" yanı......
Eskiler, bilindik, olağan, beklenen bir şey karşısında şaşkınlık yaşayanlara "ne o ya?.. Odunlukta balta mı buldun?" diye sorarlardı.
Öyle ya...
Odunlukta balta bulmayacak da ne bulacaktık?..
Dikiş iğnesi mi?..
Bu nedenle, 13. yaş günümüzü yazılarıyla onurlandıran, bizleri zararsız ve çocuksu bir şımarıklık hissiyle tanıştıran değerli meslektaşlarımızın sevimli, sevindirici, mutlu eden yazılarına şaşırmadık...
Zira...
Onlardan ancak öylesi güzel şeyler bekliyorduk...
Ama itiraf edelim ki;
iki meslektaşımızdan (belki) sadece "beni de hatılardığınız için teşekkür ederim ama vakit bulabileceğimi düşünemiyorum" diye zarif bir not beklemedik değil...
Bu iki kişiden biri Mustafa Karaalioğlu idi; diğeriyse Akif Beki...
Ama hiç de beklediğimiz gibi olmadı...
Mustafa Karaalioğlu son derece kibar, ölçülü, internet medyasına olan kırgınlıklarını dğil, kırgınlıklarına kaynak olabilecek ve bizden kaynaklanmayan bazı soruların çözümünü de arzulayan bir makale gönderdi...
İçinde çok aranırsa internet medyasına duyulan bir incinme elbette bulunabilirdi ama kırıcı sayıabilecek tek kelime olmadığı gibi "yüreklendirici" yanı çok daha fazlaydı...
İşte bu nedenle; zaten beklediğimiz inceliği, olgunluğu ve bilgeliği gösteren meslektaşlarımıza tek tek "kazandı" demeyi çok da "anlamlı" bulmadık...
Tabii ki minnettarlığımızı hepsine ilettik, kendilerine duyduğumuz sevgi ve saygının haklılığını perçinledikleri için teşekkür ettik...
Ama...
Beklemediğimiz nezaketiyle Karaalioğlu'nun yazdıklarından ayrı bir mutluluk duyduk...
Geçer not almayı beklemediğimiz bir sınavdan yüksek not almışız gibi sevindik...
Madem bugün bizim doğum günümüz...
O halde izninizle bize beklemediğimiz bir mutlulukla birlikte mahcubiyet duygusu da yaşatan Mustafa Karaalioğlu için "kazandı" diyeceğiz...
Öyle ya...
Odunlukta balta bulmayacak da ne bulacaktık?..
Dikiş iğnesi mi?..
Bu nedenle, 13. yaş günümüzü yazılarıyla onurlandıran, bizleri zararsız ve çocuksu bir şımarıklık hissiyle tanıştıran değerli meslektaşlarımızın sevimli, sevindirici, mutlu eden yazılarına şaşırmadık...
Zira...
Onlardan ancak öylesi güzel şeyler bekliyorduk...
Ama itiraf edelim ki;
iki meslektaşımızdan (belki) sadece "beni de hatılardığınız için teşekkür ederim ama vakit bulabileceğimi düşünemiyorum" diye zarif bir not beklemedik değil...
Bu iki kişiden biri Mustafa Karaalioğlu idi; diğeriyse Akif Beki...
Ama hiç de beklediğimiz gibi olmadı...
Mustafa Karaalioğlu son derece kibar, ölçülü, internet medyasına olan kırgınlıklarını dğil, kırgınlıklarına kaynak olabilecek ve bizden kaynaklanmayan bazı soruların çözümünü de arzulayan bir makale gönderdi...
İçinde çok aranırsa internet medyasına duyulan bir incinme elbette bulunabilirdi ama kırıcı sayıabilecek tek kelime olmadığı gibi "yüreklendirici" yanı çok daha fazlaydı...
İşte bu nedenle; zaten beklediğimiz inceliği, olgunluğu ve bilgeliği gösteren meslektaşlarımıza tek tek "kazandı" demeyi çok da "anlamlı" bulmadık...
Tabii ki minnettarlığımızı hepsine ilettik, kendilerine duyduğumuz sevgi ve saygının haklılığını perçinledikleri için teşekkür ettik...
Ama...
Beklemediğimiz nezaketiyle Karaalioğlu'nun yazdıklarından ayrı bir mutluluk duyduk...
Geçer not almayı beklemediğimiz bir sınavdan yüksek not almışız gibi sevindik...
Madem bugün bizim doğum günümüz...
O halde izninizle bize beklemediğimiz bir mutlulukla birlikte mahcubiyet duygusu da yaşatan Mustafa Karaalioğlu için "kazandı" diyeceğiz...