Mustafa Balbay olmak...
Oysa hukuk mahkemeleri yargıçlarına tanınmayan inisiyatif kullanma hakkı sadece kanunlardan aldıklrı bir yetki değil; gücünü hukukun temel ilklerinden alan bir yetkidir de...
ADNAN BERK OKAN
"Empati" yapmak bir insanın kendisini bir başkasının yerine koyması değildir...
Çünkü hiç kimse kendisinden başkası olamaz...
Empati yapmak, bir başkası gibi düşünebilmeye çalışmak; o bir başkasının yaşadığı şartları göz önüne alıp onun hissettiklerini tahmin edebilmektir.
Yargıçlarımız nedense "empati yeteneği" fukarası gibi kararlar alıp uyguluyorlar...
Bilhassa ceza mahkemesi yargıçlarmız kendilerine verilen "inisiyatif kullanma / takdir yetkisi"ni asla kullanmıyorlar....
Oysa ceza hâkimlerine; hukuk mahkemeleri yargıçlarına tanınmayan inisiyatif kullanma hakkı sadece kanunlardan aldıkları bir yetki değil; gücünü hukukun temel ilklerinden alan bir yetkidir de...
Bu yetki "şüpheli" ya da "mağdur" hakkı gözetilmeden kullanılır...
Mustafa Balbay'ın bugünkü Cumhuriyet'te "Meşru özgürlük beklentisi" başlığı altında yayımlanan makalesini okuduktan sonra düşündüm az önce yazdıklarımı...
Musatafa Balbay da bugünkü makalesinin girişinde şunları yazıyor:
Yasama organlarının çıkardığı yasayla onu uygulayacak yargıç arasındaki dengeyi anlatmak için şöyle bir söylem kullanılır:
En iyi yasa, kötü bir yargıcın elinde olumsuz sonuçlar doğurabilir. En kötü yasa, iyi bir yargıcın elinde olumlu sonuçlar doğurabilir.
İşte tam böyle bir dönemin içinden geçiyoruz.
Meclis’te kabul edilen 3. yargı paketinin özel yetkili mahkemeler ve onların yerine kurulan bölge ağır ceza mahkemeleriyle ilgili unsurlarını geçen hafta kaleme aldık.
Bugün tutukluluğa ilişkin yeni yasanın getirdiklerini, tartışmaları ve beklentileri sütuna yatıralım.
Bu köşede siyaset yapmak istemiyorum...
Ama...
Görüyorum ki yargı giderek siyasallaşıyor...
Ve yine görüyorum ki yargı giderek yasama ve yürütme organlarıyla inatlaşıyor...
Yasama Meclisi geceler boyu çalışıp "tutuklu" yargılama konusunda bazı kriterler getirdi...
Ölçüler AİHM tarafından da tavsiye edilen genişlikteydi...
Cumhurbaşkanı da hiç geciktirmeden yasayı onaylayıp Resmi Gazete'ye gönderdi...
Ve hatta yasanın uygulanmaya başlamasıyla tahliyeler olacağının sinyallerini verdi...
Başbakan da keza tutuklu yargılamaların sadece hukuku değil insanların vidanlarını da yaraladığına dikkat çekti...
Sokaktaki vatandaşın her yüz kişiden en az sekseni işkence ve cezaya dönüşen uzun tutukluluk hallerini hükümetin sırtına yüklüyor...
Vicdanlar acıyor...
Hükümetin buradaki yanlış anlamaya daha fazla daha tahammül edebileceğini sanmıyorum...
Hizmet'in önderliği de yargıçların siyasal iktidar ve yasama organına pranga vuran bu zihniyetinden memnun olamaz herhalde
Hâsılı...
Yargıçlarımızdan adil olmalarını ve hatta en azından Mustafa Balbay için empati yapmasalar da en azından onun gibi düşünebilmeyi denemelerini beklemek de bizim hakkımızdır...
[email protected]
"Empati" yapmak bir insanın kendisini bir başkasının yerine koyması değildir...
Çünkü hiç kimse kendisinden başkası olamaz...
Empati yapmak, bir başkası gibi düşünebilmeye çalışmak; o bir başkasının yaşadığı şartları göz önüne alıp onun hissettiklerini tahmin edebilmektir.
Yargıçlarımız nedense "empati yeteneği" fukarası gibi kararlar alıp uyguluyorlar...
Bilhassa ceza mahkemesi yargıçlarmız kendilerine verilen "inisiyatif kullanma / takdir yetkisi"ni asla kullanmıyorlar....
Oysa ceza hâkimlerine; hukuk mahkemeleri yargıçlarına tanınmayan inisiyatif kullanma hakkı sadece kanunlardan aldıkları bir yetki değil; gücünü hukukun temel ilklerinden alan bir yetkidir de...
Bu yetki "şüpheli" ya da "mağdur" hakkı gözetilmeden kullanılır...
Mustafa Balbay'ın bugünkü Cumhuriyet'te "Meşru özgürlük beklentisi" başlığı altında yayımlanan makalesini okuduktan sonra düşündüm az önce yazdıklarımı...
Musatafa Balbay da bugünkü makalesinin girişinde şunları yazıyor:
Yasama organlarının çıkardığı yasayla onu uygulayacak yargıç arasındaki dengeyi anlatmak için şöyle bir söylem kullanılır:
En iyi yasa, kötü bir yargıcın elinde olumsuz sonuçlar doğurabilir. En kötü yasa, iyi bir yargıcın elinde olumlu sonuçlar doğurabilir.
İşte tam böyle bir dönemin içinden geçiyoruz.
Meclis’te kabul edilen 3. yargı paketinin özel yetkili mahkemeler ve onların yerine kurulan bölge ağır ceza mahkemeleriyle ilgili unsurlarını geçen hafta kaleme aldık.
Bugün tutukluluğa ilişkin yeni yasanın getirdiklerini, tartışmaları ve beklentileri sütuna yatıralım.
Bu köşede siyaset yapmak istemiyorum...
Ama...
Görüyorum ki yargı giderek siyasallaşıyor...
Ve yine görüyorum ki yargı giderek yasama ve yürütme organlarıyla inatlaşıyor...
Yasama Meclisi geceler boyu çalışıp "tutuklu" yargılama konusunda bazı kriterler getirdi...
Ölçüler AİHM tarafından da tavsiye edilen genişlikteydi...
Cumhurbaşkanı da hiç geciktirmeden yasayı onaylayıp Resmi Gazete'ye gönderdi...
Ve hatta yasanın uygulanmaya başlamasıyla tahliyeler olacağının sinyallerini verdi...
Başbakan da keza tutuklu yargılamaların sadece hukuku değil insanların vidanlarını da yaraladığına dikkat çekti...
Sokaktaki vatandaşın her yüz kişiden en az sekseni işkence ve cezaya dönüşen uzun tutukluluk hallerini hükümetin sırtına yüklüyor...
Vicdanlar acıyor...
Hükümetin buradaki yanlış anlamaya daha fazla daha tahammül edebileceğini sanmıyorum...
Hizmet'in önderliği de yargıçların siyasal iktidar ve yasama organına pranga vuran bu zihniyetinden memnun olamaz herhalde
Hâsılı...
Yargıçlarımızdan adil olmalarını ve hatta en azından Mustafa Balbay için empati yapmasalar da en azından onun gibi düşünebilmeyi denemelerini beklemek de bizim hakkımızdır...
[email protected]