Murat Menteş bir projenin ürünü mü?
Çok satmak için ise belirli köşelerde ve ekranlarda yazarın adından ve kitaplarından söz edilmeli; medyada adı üzerinden tartışmalar yaratılmalıdır.
ADNAN BERK OKAN (ÖZEL HABER/ANALİZ)
Medyada bazı isimlerin “yıldızlaştırılmalarının”, kimilerinin ise “parlayacak yıldızının daha henüz ışıma aşamasındayken söndürülmesi” çalışmalarının belirli bir projenin ürünü olduğunu ilk defa sevgili kardeşim ve dostum Reha Muhtar’dan duyduğumda kulaklarıma inanamamıştım…
“Bazen parlayan bir yıldızı çıkarlarına aykırı geldiği için itibarsızlaştırır, adının bile anılmasını ya yasaklar ya da engellerler; kimi zaman da hiç ummadığın birinin bir anda yıldızlaştırıldığını görürsün”…
Evet, aynen böyle söylemişti Reha…
“Tabii ki onları İbrahim Karagül kovmadı ama... “ başlığı altında yayımlanan analizimden sonra telefon eden dostum ise -ki medyamızın en güvenilir isimlerinden biridir, vicdan sahibidir- selâm ve sevgi/saygı sözcüklerinden sonra Murat Menteş’in kimi çevrelerin ve son romanı Ruhi Mücerret’i basan yayınevinin ortak projesi olduğunu söyledi…
İtiraz eder gibi oldum ama bir yandan da Reha’nın söylediklerini hatırladım…
Telefondaki dostumun bazı kişilerin isimlerini de vererek sıraladığı gerekçeleri ikna ediciydi gerçi ama adı geçenlerin de görüşlerini almam gerektiği için onların isimlerini vermeyeceğim…
Karşıt Görüşe yer verdim...
Bir başka dostum da benzer şeyleri söyledikten sonra;
“Murat’ın özgün hiçbir yanı yoktur… Bir süre İsmet Özel’in tetikçiliğini yaptıktan sonra bir süre de Dücane Cündioğlu’ndan feyiz aldı” deyip devam etti:
“Veda yazısında yer alan ‘iyiydi be. Ha?’ repliği bile dublaj filmlerden alıntıdır… Son yayımlanan romanındaki betimlemelerin hemen hepsi bir başka romandan alıntılanıp öykünün içine monte edilmiştir”...
Söyledikleri “doğru” mudur yoksa bir kişisel görüşü mü bilemem…
Ama…
Madem Murat Menteş’i koruyan, savunan yazılar yayımladım; karşıt görüşe de yer vermem şarttı…
Şu anda işte o şartı yerine getirdim…
Menteş dinlememiş
Bir başka dostum ise Menteş’in veda yazısında yer alan “Gazete yazarlığını bırakıyorum. Bu sondu” cümlesinden, yazı yayımlanmadan önce haberdar olduğunu söyledikten sonra şöyle dedi:
“O ifadesini değiştirmesini önerdik. ‘Nasıl olsa Hürriyet’e gideceksin. Bu cümle bir nevi taahhüt; kendini bağlama; yazmaya başlarsan Ayşe Arman için söylediklerin gibi çıkarır önüne koyarlar. En iyisi o ifadeyi çıkar yerine ‘bir başka gazetede buluşmak ümidiyle’ diye yaz’ dedik ama dinletemedik…”
Peki neden dinlememiş Menteş?..
Çünkü…
Öyle yazarsa, bütün bunların Hürriyet’e geçmek için mizansen olarak hazırlandığını kabul etmiş olurmuş…
Peki…
Murat Menteş gerçekten de proje mi?..
Enis Berberoğlu - Ahmet Hakan ortaklığında Hürriyet'e aldırılmak mı isteniliyor?..
Meselâ, Aydın Doğan'a, "Başbakan'ın Yeni şafak'ta en sevdiği yazarlardan biri" olarak lanse edildiği ancak Aydın Bey'in kısa bir araştırmadan sonra; "yahu Başbakan'ın bu çocuğun varlığından bile haberi yok ve zaten eski bir yeşil komünistmiş" diyerek Menteş'in Hürriyet'e alınmasını kabul etmediği de gelen haberler arasında...
Şimdi pazar eklerinden birinde yazması için fırsat kollandığını söyledi bir dostum...
Tabii ki bütün bu anlatılanların doğru olup olmadığını bilemem…
Ama...
Eğer öyleyse de benim açımdan sakıncası yok…
Nihayet artık roman yazarlığı da sahne sanatçılığı ve hatta bir futbol yıldızlığı gibi endüstrinin unsurlarından biri…
Düşünün ki bütün yayınevleri bir yazarın kitabını “para kazanmak” için basarlar…
Ve para kazanmanın yolu ise çok satmaktan geçer…
Çok satmak için ise belirli köşelerde ve ekranlarda yazarın adından ve kitaplarından söz edilmeli; medyada adı üzerinden tartışmalar yaratılmalıdır.
Hiçbir reklâm; bir yazarın ve romanının medyada tartışma konusu olması veya o yazarla etkin bir gazete ya da ekran yıldızının yaptığı sohbet kadar etkili olmuyor…
Murat Menteş belki proje olduğunun farkında bile olmayabilir…
Senaryoyu filme çekenler; farkında olursa daha çok pay isteyeceğinden korkabilirler…
Ya da Murat Menteş de proje olduğunun farkındadır ve bu oyuna bilerek ve hazırlanarak katılmıştır…
Öyle ya da böyle hiç fark etmez…
Bir yıldız futbolcunun menajeri aracılığıyla “falanca kulüp onun için 100 milyon Euro teklif etti” haberleri yaptırması ne kadar yasal ve futbol endüstri ahlâkına uygunsa, bir romancının adından övgüyle söz ettirmek, müthiş bir eser ortaya çıkardığını; su gibi okunduğunu anlattıracak yayınevi ilişkileri de aynen o kadar ahlâkidir ve tabii ki yasaldır da…
Demek istemem o ki…
Murat Menteş’in önümüzdeki günlerde Hürriyet’te yazmaya başlayacağı ondan sonra da yeni yazacağı romanların Doğan Kitap tarafından basılacağı iddiaları doğru olabilir…
Yıldızlaştırılacağına yönelik öngörüler de haklı çıkabilir…
Ama bunların hiçbiri Murat Menteş’i küçültmez…
Yayınevini de önümüzdeki günlerde Murat’ı istihdam edecek medya patronu ve yöneticisini de değersizleştirmez…
Ama…
Murat Menteş’in Ömer Lekesiz için telefonda söylediklerinin - ki kendisi de o lâfları ettiğini yadsımıyor- bir edebiyatçının ağzına hiç yakışmadığını…
Ayşe Arman’dan kendisiyle söyleşi yaptıktan sonra özür dilemesinin kişiliğinin henüz oluşmadığının göstergesi olduğunu…
Ve…
“Gazete yazarlığını bırakıyorum. Bu sondu” iki kısa cümlesinin ise gerçekten de bir tür “taahhüt” olduğunu unutmayacağımın da bilinmesini isterim…
Keşke Ömer Lekesiz gibi gerçekten “lekesiz” bir büyüğüne o kadar saygısız ve bir sokak kabadayısı edasıyla saldırmasaydı…
Keşke Ayşe Arman’dan ilk köşe yazılarından birinde özür dileseydi ya da “o gün haklıydım ama bugün bakıyorum da yanlış yapmışım” gibi bir şeyler söyleseydi.
Ve keşke “Gazete yazarlığını bırakıyorum. Bu sondu” demek yerine “bir başka gazetede buluşmak ümidiyle” diye yazsaydı…
Bakalım ne olacak göreceğiz…
İnşallah iyi olur be.. Ha?..