Murat Bardakçı: Beyrut’u şimdi cehenneme dönen limanından 1918’de gözyaşları içinde terketmiştik
Habertürk yazarı Murat Bardakçı, Beyrut Limanı'nda yaşanna patlamadan hareketle tarihi anekdotlar içeren bir yazı kaleme aldı.
Habertürk gazetesi yazarı Murat Bardakçı, bugünkü köşesinde "Beyrut Limanı’nın bizim için hüzünlü bir hatırasını anlatacak, Lübnan’daki hâkimiyetimizin sona ermesinin ardından Beyrut’taki Türk ailelerin şehre veda etmelerinin öyküsünü nakledeceğim…" diyerek şunları kaydetti:
4 ASIRLIK OSMANLI HAKİMİYETİ, İŞGAL, İSYAN, ARAP DEVLETİ ve FRANSIZ MANDASI
1516 Ekim’inde Türk idaresine giren Lübnan tam 402 sene sonra, 1918 Ekim’inde elimizden çıktı. İngiliz ve Fransız birlikleri Lübnan’ı işgal ettiler, son Osmanlı mutasarrıfı Mümtaz Bey idareyi Beyrutlu Müslümanlardan Ömer Dauk’a bıraktı ama Arap İsyanı’nı başlatan Şerif Hüseyin’in oğullarından Faysal’ın gönderdiği Şükrü Paşa, Ekim başında Beyrut’a girerek “Haşimî Arap Devleti”ni ilân etti, bir hafta sonra da Fransızlar şehre girip Arap Devleti’ne son verdiler!
İngiliz birliklerinin de gelmesi ile Lübnan’da başlayan İngiliz ve Fransız hâkimiyeti 1920’ye kadar devam etti; Lübnan o senenin Nisan’ında yapılan San Remo Konferansı’nda Fransa’ya verildi, Fransızlar bir manda idaresi kurup 1946’ya kadar orada kaldılar…
HEM SİYASETÇİ, HEM ÂLİM…
Beyrut’u 1918’in sonunda terkedişimizin öyküsünü, Osmanlı’nın son dönem âlimlerinden Hüseyin Kâzım Kadri yazdı…
Hüseyin Kâzım Kadri, Beyrut’un işgalini ve son Türk ailelerinin Beyrut’tan zar-zor bulunan bir gemi ile ayrılmalarının öyküsünü “Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e Hatıralarım” isimli eserinde anlatır ve Beyrutlu Müslümanlar’ın gemiyi “Allahu yansuru’l İslâm”, yani “Allah İslâm’ı muzaffer etsin” nidâları ile uğurladıklarını yazar:
"MUHAMMED'İN MUCİZESİ"
Her ailenin elinde fotoğraflı ve lâzım gelen izahatı hâvi bir vesika vardı. …Fakat rıhtımda toplanan eşyayı vapura taşımak bir mesele idi; hamal bulmak ve sonra birçok para vermek lazımdı. Tomson da vapurun o akşam hareket edeceğini ileri sürerek eşyanın hemen vapura naklini istiyordu. Şaşırıp kalmıştık. Bir an için düşünüp çare buldum ve “Ben bu eşyayı iki saat içinde vapura naklettiririm, fakat siz hiçbir itiraz etmeyecek ve uzaktan seyirci kalacaksınız” dedim. Tomson güldü ve “Muhammed’in yeni bir mucizesini mi göstereceksiniz?” cevabıyla mukabele etti. “Evet! Çok iyi keşfettiniz! Ben de Muhammed’in bir mucizesini size göstermek istiyorum” cevabını verdim. “Pekiyi, hiçbir itiraz etmem” dedi.
İngiliz ordusunun yüklerini ve ağırlıklarını taşımak için yüzlerce Mısırlı hamal vardı. Bunların çavuşları olan eli kamçılı bir Arap orada bulunuyordu. Yanına giderek ve bizim Müslüman ve muhacir olduğumuzu bildirdikten sonra eşyamızın vapura nakli için maiyetindeki hamallara emir vermesini rica ettim. Adamcağız derhal avazı çıktığı kadar bağırarak; “Bakınız evlâtlar! Amcamız (!) bize ne teklif ediyor. Bu eşyalar şimdi vapura taşınacak; biz de Müslüman kardeşlerimize dinen mecbur ve mükellef olduğumuz yardımı yapacağız!” sözlerini söylemişti ki yüzlerce Mısırlı hamal bir anda …eşyamızı iki saata varmadan vapurun ambarına indirdiler. Tomson hayret ve hiddetle bakıyordu. “İşte Muhammed’in mucizesi!” dedim. Hiçbir cevap vermedi ve oradan çekilip gitti.
"ALLAH İSLAM'I MUZAFFER KILSIN"
…Güverteye çıktığım vakit eşyamızı vapura taşıyan Mısırlı hamallarla Beyrutlu binlerce adamın rıhtım üzerinde saflar teşkil edip ve bir bayrak açıp “Allahu yansuru’l İslâm” (Allah İslâm’ı muzaffer etsin) diye bağırdıklarını ve bizimkilerin de vapurdan mukabele ettiklerini gördüğüm zaman elimde olmadan gözlerimden yaşlar dökülmeye başladı…”.