Mesleğine ihanet eden bir gazeteci
Orhan Karvar isimli kendini gazeteci zanneden kişi o meslektaşımızın o halini “Rezilliğin son perdesi” başlığı altında fotoğraflayıp yayınlamış…
ADNAN BERK OKAN
“Adam” diye başlayacağım söze ama içimden “adam” demek bile gelmiyor…
Çünkü “adam” olmanın kriterlerinden biri “kendini bilen” olmak…
Çünkü “adam” olmanın kriterlerinden biri “insaf sahibi olmak”…
Çünkü “adam” olmanın kriterlerinden biri “vicdan” taşımak…
Çünkü “adam” olmanın kriterlerinden biri “herkesin bir şerefi ve onuru olduğunu kabul etmek…”
Ve...
“Adam” olmanın kriterlerinden biri yola birlikte çıktığı bir arkadaşını satmamaktır...
İşte o nedenle;
yani bu saydığım hasletlerden yoksun olduğu için bu kişiye “adam” demek içimden gelmedi…
Kime mi?..
Adı Orhan Karvar imiş…
Ve çevresinde inanmayanların sayısı çok olmalı ki “Dini: Müslüman” demek ihtiyacını duymuş kendisi için…
Kanal 34 adında bir kanalın haber koordinatörüymüş…
Enformasyon Medya Gurubunda da “Magazin Müdürü” olarak çalışıyormuş…
Kendisine sorduğunuzda “Gazeteciyim” diyor yani…
Bunu hangi hasletleriyle söyleyebiliyorsa?..
Kim bilir?..
Belki bir zamanlar gerçekten de gazetecilik ilke ve ahlâkına sahipti ki Basın Şeref Kartı bile vermişler kendisine…
Ama…
Bu kişi eline tutuşturulan fotoğraf makinesini "silâh" olarak kullanmaktan utanmayanlardan...
Birlikte yola çıktığı bir arkadaşını işte o "fotoğraf makinesi" görünümlü Kaleşinkof'la vuranlardan...
Ve diyorum ki;
kendine ait facebook duvarında bir meslektaşımızın (Serkan Karacık), gayet insani ve çok özel fotoğraflarını yayınladıktan sonra (bence) elindeki basın kartının en azından “şeref” kısmı alınmalı veya iptal edilmeli…
Yok yok…
Edep dışı yayınladığı o fotoğrafları buraya almayacağım…
Almayacağım çünkü alırsam onun edep dışı gazeteciliğine ortak olmuş olurum…
Ama şu kadarını söyleyeceğim…
Görüntülerini yayınladığı meslektaşımız, bu Orhan Karvar isimli kişiye göre pek “Müslüman” değil…
Neden mi?..
Çünkü fotoğrafı yayınlanan arkadaşımızın elinde bir şarap şişesi var…
Galiba biraz da fazla içmiş…
Ki…
Biraz dağınık…
Ama…
Hiç kimseye zararı yok…
Hatta belki kendisine de zararı yok…
Belki de çok mutlu ki o kadar rahat dağıtmış…
Dertlerinden, kederlerinden arınmış…
Ama…
Orhan Karvar isimli kendini gazeteci zanneden kişi o meslektaşımızın o halini “Rezilliğin son perdesi” başlığı altında fotoğraflayıp yayınlamış…
Aslında ortada gerçekten de “rezilliğin son perdesi” var…
Var ama Gülhane Parkı’nda hayatın tadını çıkaran meslektaşımız değil o rezilliği yapan…
Orhan Karvar isimli kendinde gazetecilik vehmeden kişi…
Fotoğrafın üzerine yazdığı “Basın kartı taşıyan bu arkadaş sadece kendini değil bizi de zor durumda bıraktı....” “hüküm” cümlesine gelince…
Bir gazeteci tamamen kendisine ait bir hayatı yaşayarak diğer meslektaşlarına nasıl zarar verir anlayamadım…
Ama…
Bir gazeteci, bir meslektaşının ya da bir başkasının tamamen kendi özeline ait fotoğraflarını yayımlayıp bir de bunu “Rezilliğin son perdesi” diye sunarsa işte o kişi gazetecilerin hepsinin “yüz karası”dır…
Bilinsin ve "arşive geçsin" istedim...