Mensur Akgün ve akademisyen ahlâkı...
Çünkü ilkeler, birey veya demokrasi değil de siyaset ve siyasetçi üzerinden yapılan analizlerin nasıl da tehlikeli olduğunu (sanırım)..
ADNAN BERK OKAN
Dün gece, medyada keskin taraftarlığın nasıl da "berbat" bir şey olduğunu bir kez daha anladım...
İlkeler, demokrasi ya da birey değil de siyaset ve siyasetçi üstünden analiz yapmanın yanlışlığına bir kez daha şahit oldum...
Sonra da, Selahattin Duman'ın dediği gibi; kendimle övündüm...
Neden mi?..
Çünkü ilkeler, birey veya demokrasi değil de siyaset ve siyasetçi üzerinden yapılan analizlerin kamuoyunun doğru bilgilendirilmesinde değil; kasıtlı yönlendirilmesinde tehlikeli bir silâh olduğu (sanırım programı izleyen hekes) öylesine net olarak görüldü ki...
Efendim;
Program, her perşembe keyifle ve büyük dikkatle izlediğim Eksen'di...
HaberTürk'de yayımlanıyor...
Afşin Yurdakul ve Selçuk Tepeli hazırlayıp sunuyor...
Genellikle de Ortadoğu (ile de Suriye) tartışılıyor...
Dün gece, Başbakan Erdoğan'ın "muhtemel" Gazze Seyahati tartışıldı...
"Muhtemel" diyorum çünkü henüz kesinleşmedi...
Görünen o ki kesinleşecek gibi...
Neden kesinleşmedi?..
Başta ABD ve İsrail olmak üzere bütün AB ülkeleri bu ziyaretten sıkıntılı...
Haydi açıksöyleyeyim: İstemiyorlar...
Erdoğan'a iç siyasette ve bazı (hepsi değil) Müslüman Arap ülkeleri halkı nezdinde "itibar" kazandırsa da Ortadoğu'da yerleştirilmek istenen kalıcı barışa zarar vereceğini düşünüyorlar...
Dikkat ettim...
Satar Gazetesi'nde (ki, Hükümetin en güçlü destek aldığı gazetedir) yazan Prof. Mensur Akgün; gerçekten de tam bir "akadesmiyen ahlâkı" ile siyaset ve siyasetçi üzerinden değil, ilkeler, bölge gerçeleri ve Türkiye'nin uzun vadeli çıkarları üzerinden analiz etti muhtemel geziyi...
SETA Dış Politika direktörü Talip Küçükcan ise tamamen Başbakan Erdoğan'ın penceresinden baktı muhtemel seyahate...
Başbakan dinlediyse Akgün'e (mutlaka) çok öfkelenmiş, Küçükcan için ise "bravo kardeşim sana" demiştir...
Ama...
Doğruları, gerçekleri ve ikelerin gerektirdiğini söyleyenin Akgün olduğunu da kendine güveni olan (tabii öyle biri varsa) bir danışmanı Başbakan'a mutlaka anlatmalı...
Demek istemem o ki...
Bizler; yazarlar, analistler ve kanaat önderleri analizlerimizi, yorumlarımızı Mensur Akgün gibi; gerçekler temelinde yapmalıyız...
Yarın Başbakan kalksa ve "Gazze'ye gitmeyeceğim çünkü" diye başlasa; Küçükcan gibi analistler bu defa da Başbakan'ın Gazze'ye gitmekten vazgeçişindeki haklılığı anlatmaya başlayacaklardır...
Dikkat çekmek istediğim "tehlike" işte burası...
Yani...
Allah, siyasi taraflardan birine angaje olup; siyasetçinin tavrına ve konuşmalarına göre duruş sergileyen meslektaşlarımıza akıl fikir versin...
Mensur Akgün'leri ise muhtemel saldırılardan (manen) korusun...
Amin...
[email protected]
Dün gece, medyada keskin taraftarlığın nasıl da "berbat" bir şey olduğunu bir kez daha anladım...
İlkeler, demokrasi ya da birey değil de siyaset ve siyasetçi üstünden analiz yapmanın yanlışlığına bir kez daha şahit oldum...
Sonra da, Selahattin Duman'ın dediği gibi; kendimle övündüm...
Neden mi?..
Çünkü ilkeler, birey veya demokrasi değil de siyaset ve siyasetçi üzerinden yapılan analizlerin kamuoyunun doğru bilgilendirilmesinde değil; kasıtlı yönlendirilmesinde tehlikeli bir silâh olduğu (sanırım programı izleyen hekes) öylesine net olarak görüldü ki...
Efendim;
Program, her perşembe keyifle ve büyük dikkatle izlediğim Eksen'di...
HaberTürk'de yayımlanıyor...
Afşin Yurdakul ve Selçuk Tepeli hazırlayıp sunuyor...
Genellikle de Ortadoğu (ile de Suriye) tartışılıyor...
Dün gece, Başbakan Erdoğan'ın "muhtemel" Gazze Seyahati tartışıldı...
"Muhtemel" diyorum çünkü henüz kesinleşmedi...
Görünen o ki kesinleşecek gibi...
Neden kesinleşmedi?..
Başta ABD ve İsrail olmak üzere bütün AB ülkeleri bu ziyaretten sıkıntılı...
Haydi açıksöyleyeyim: İstemiyorlar...
Erdoğan'a iç siyasette ve bazı (hepsi değil) Müslüman Arap ülkeleri halkı nezdinde "itibar" kazandırsa da Ortadoğu'da yerleştirilmek istenen kalıcı barışa zarar vereceğini düşünüyorlar...
Dikkat ettim...
Satar Gazetesi'nde (ki, Hükümetin en güçlü destek aldığı gazetedir) yazan Prof. Mensur Akgün; gerçekten de tam bir "akadesmiyen ahlâkı" ile siyaset ve siyasetçi üzerinden değil, ilkeler, bölge gerçeleri ve Türkiye'nin uzun vadeli çıkarları üzerinden analiz etti muhtemel geziyi...
SETA Dış Politika direktörü Talip Küçükcan ise tamamen Başbakan Erdoğan'ın penceresinden baktı muhtemel seyahate...
Başbakan dinlediyse Akgün'e (mutlaka) çok öfkelenmiş, Küçükcan için ise "bravo kardeşim sana" demiştir...
Ama...
Doğruları, gerçekleri ve ikelerin gerektirdiğini söyleyenin Akgün olduğunu da kendine güveni olan (tabii öyle biri varsa) bir danışmanı Başbakan'a mutlaka anlatmalı...
Demek istemem o ki...
Bizler; yazarlar, analistler ve kanaat önderleri analizlerimizi, yorumlarımızı Mensur Akgün gibi; gerçekler temelinde yapmalıyız...
Yarın Başbakan kalksa ve "Gazze'ye gitmeyeceğim çünkü" diye başlasa; Küçükcan gibi analistler bu defa da Başbakan'ın Gazze'ye gitmekten vazgeçişindeki haklılığı anlatmaya başlayacaklardır...
Dikkat çekmek istediğim "tehlike" işte burası...
Yani...
Allah, siyasi taraflardan birine angaje olup; siyasetçinin tavrına ve konuşmalarına göre duruş sergileyen meslektaşlarımıza akıl fikir versin...
Mensur Akgün'leri ise muhtemel saldırılardan (manen) korusun...
Amin...
[email protected]