MEDYA KÖŞESİ

Melis Alphan sansür hikayesini anlattı

Nevruz kutlamalarındaki fotoğraflarını Facebook ve Instagram hesabında paylaşan Hürriyet yazarı kullanıcılardan gelen şikayetler nedeniyle fotoğrafların sosyal paylaşım sitelerinden kaldırıldığını duyurdu.

Melis Alphan sansür hikayesini anlattı
Diyarbakır'daki Nevruz kutlamalarından kareleri Facebook ve Instagram hesabında paylaşan Hürriyet yazarı Melis Alphan, kullanıcılardan gelen şikayetler nedeniyle fotoğrafların sosyal paylaşım sitelerinden kaldırıldığını duyurdu. Daha sonra Facebook'un PR ajansı devreye girdi ve fotoğraflar Alphan'ın iki hesabına da yeniden yüklendi. Ancak kullanıcıların yeniden şikayet edip fotoğrafları yeniden sildirdiğini, Facebook ve Instagram'ın yeniden fotoğrafları hesaba yüklediğini kaydeden Alphan, '4 gün süren sansür hikayesi'ni bugünkü köşesinde okurla paylaştı.

Cumhuriyet muhabiri Ahmet Şık'ın da Instagram hesabı dün, Nevruz fotoğrafları nedeniyle 2 saatliğine kapatılmıştı. Alphan'ın fotoğraflarının sosyal medya sitelerinden kaldırılmasıyla ilgili yazısı şöyle: 4 gün süren sansür hikayem Diyarbakır'daki Nevruz kutlamalarından fotoğraflar Twitter'da paylaşılmaya başlandığında, rastgele birini seçip Facebook ve Instagram hesabımda yayımladım. Kıyamet ondan sonra koptu.

Fotoğrafların çoğunu Abdullah Öcalan'ın resminin olduğu bayraklar, posterler süslediğinden koyduğum fotoğrafta kadınların giydiği Öcalan baskılı tişörtler özellikle dikkatimi çekmedi. Ki çekseydi de benim için bir şey değişmeyecekti. Yine koyardım o fotoğrafı. Zira gün aşırı Öcalan'ın fotoğrafı, mesajları, çözüm süreci gazetelerin birinci sayfalarında her kesimden okurla buluşuyordu.  

Bu fotoğrafı paylaştığımda Öcalan’ın mektubu hem Türkçe hem de Kürtçe okunuyor, televizyonlar da bunu canlı yayınlıyorlardı.
2015 Türkiye’sindeydik ve iyi kötü iki taraf barışmaya çalışıyordu.
Elbette toplumun her kesiminin buna hazır olmadığının farkındayım ama koyduğum fotoğrafa tepkiler öylesine sert, öylesine hoyrat, öylesine saldırgandı ki, sanki yıl 1990’dı ve ben PKK’lılarla halay çekerken fotoğrafımı yayımlamıştım! 
Herkes çok hassastı.
Ama bu ülkede herkes her zaman çok hassas. 
Hassasiyet dendiğinde kimsenin ne demokratlığı kalıyor ne de özgürlükçülüğü. 
Kimsenin hassasiyetini yargılayacak halim yok; saygı duymaktan başka seçenek de yok…
Benim isyanım daha ziyade ikiyüzlülüğe.
Çünkü herkes kendi bahçesinde özgürlük naraları atarken tüm kesimlerin değil, sadece kendi özgürlüğünün peşinde.
Ya bilmiyorlar ya da bilmezden geliyorlar; tüm özgürlüklerin çekirdeğini 'ifade özgürlüğü' oluşturuyor. İfade özgürlüğünün olmadığı yerde de herhangi bir özgürlükten söz etmek mümkün olmuyor. İfade özgürlüğü yoksa, diğer özgürlükler ya şeklen var ya da yok.

ÇOK OKUNANLAR