MEDYA KÖŞESİ

Melih Altınok'tan Abdülkadir Selvi savunması!

Abdülkadir Selvi'nin "skandal" yorumlarına konu olan "cemaatin 2004'den önce kaç valisi bakanı vardı şimdi kaç tane var" sorusuna Melih Altınok'tan ilginç bir savunma geldi...

Melih Altınok'tan Abdülkadir Selvi savunması!
GAZETECİLER.COM
Yeni Şafak yazarı Abdülkadir Selvi'nin cemaate yönelttiği "2004'den önce kaç vali, bakan, vekil ve üniversiteniz vardı şimdi kaç tane var" sorusu ilginç bir medya polemiğine konu oluyor. Ahmet Hakan ve Umur Talu'nun "skandal" olarak nitelediği sorulara Türkiye gazetesi yazarı Melih Altınok'tan şaşırtan bir yorum geldi.

Selvi'nin sıraladığı soruların bir ifşaat ya da skandal olmadığını savunan Altınok yazıya gelen eleştirilerin skanda olduğunu iddia etti. Selvi'nin yazısından sonra gündeme "Bir cemaatin valisi mi olur?" sorularına yanıt veren Altınok "Selvi’nin istemeden dile getirdiği bir skandalla değil, söz konusu yazıya “tehlikenin farkında mısınız” şeklinde tepki verenlerin, muhafazakâr çevrelere karşı fobilerini itiraf etmeleriyle karşı karşıyayız." diyerek günün en ilginç yorumuna imza attı.

İşte Altınok'un yazısındaKi ilgili bölüm:

Abdülkadir Selvi geçtiğimiz günlerde, 2004 MGK toplantısının ardından Ak Parti’nin cemaati bitirmeye çalıştığı iddialarının doğruyu yansıtmadığını kanıtlamak için bir yazı kaleme aldı.
Cemaat çevrelerine seslenen Selvi, “2004’ten önce kaç valiniz, milletvekiliniz, bakanınız, üniversiteniz vardı, 2004’ten bu yana kaç tane oldu” diye sordu.
Selvi’nin sorularının muhatabının cemaat değil hükümet olduğunu belirten Ahmet Hakan, “Bir cevap lütfeder misiniz” dedi.
Yazıyı bağlamından kopartılıp “skandal” olarak nitelendirenlerin kervanına katılan Ahmet, gayrı Yozdil’in izin günlerinin boş geçmeyeceğini müjdeleyen mantığı ve üslubuyla, Selvi’nin “kadrolaşmayı itiraf” ettiğini iddia etti.
Öncelikle, Abdülkadir Selvi, Ankara’nın masa başında dirsek çürütmeyen en çalışkan Ankara temsilcilerindendir. Geniş haber kaynağı ağı, analizlerinin ve kulislerinin isabeti de bu çalışkanlığından kaynaklanan deneyimi nedeniyledir. Selvi’yi tanıyan ya da çalışmalarını takip eden hiçbir meslektaşı, onun bir analiz yaparken açık etmek istemediği bir bilgiyi bilinçsizce verecek kadar acemi olmadığını akıl edebilir.
Kaldı ki Selvi söz konusu yazısında herkesin bildiği ve siyaseten “meşru” olan bir veri üzerinden hareket ediyor.
Dolaysıyla Selvi’nin istemeden dile getirdiği bir skandalla değil, söz konusu yazıya “tehlikenin farkında mısınız” şeklinde tepki verenlerin, muhafazakâr çevrelere karşı fobilerini itiraf etmeleriyle karşı karşıyayız.
Öyle ya, yasal ve meşru cemaatlerin, dini grupların, lobilerin vs. bir hükümetin kadrolarında ya da kamu görevlerinde yer almaya hakları yok mu?
Bir siyaseti partinin kendisine politik destek sunan gruplarla bu tarz bir ilişki kurması dünyanın her yerinde “siyasetin meşru pratiğiyken” Türkiye’de niçin skandal olsun?
Seküler yapıların, mesela sendikaların ya da sivil toplum kuruluşlarının siyasi partilerle, hükümetlerle bu tarz siyasi müzakereler yapıp sonunda işçi milletvekili vs. çıkartmalarına da aynı paranoyalarla yaklaşmıyorsunuz değil mi?

MELİH ALTINOK'UN TÜM YAZILARI

Deneme

Deneme