Melih Altınok ve Hilal Kaplan yeni gazetelerinde merhaba dediler
Kısa süre önce gazetelerinde okurlarına veda eden iki isim, Sabah gazetesinde ilk yazıları yayımlanmadan önce, çözüm sürecinde tarihi adımı, 7 Haziran seçimlerini ve sivil anayasayı anlattılar.
Türkiye, 28 Şubat darbesinin 18. yıldönümünde tarihi bir gün yaşadı. 13 yıldır kararlı şekilde yürüttülen barış sürecinde finale doğru önemli bir adım atıldı. Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ile HDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder'in ortaklaşa yaptığı açıklamalar, Paralel örgütün, Sol liberallerin ve Sosyalist çevrelerin bütün kışkırtma, sulandırma ve sabote etme çabalarına rağmen barış umutlarını bir kez yeşertti.
Türkiye'de barış yolunda atılan bu en önemli adımı ve 7 Haziran seçimlerini, Yeni Türkiye'nin en güçlü gazetesi Sabah'ın yazarlar kadrosuna katılmaya hazırlanan iki genç ve güçlü kalemine sorduk.
Hilal Kaplan: BU VESİLE İLE HOŞBULDUK
SİLAHSIZLANMA ÇAĞRISI DÖNÜM NOKTASIDIR
Barış diyenlere cüzzamlı muamelesi yapılan günlerden, barışın ana akım siyasî söylem olduğu, silahlara veda çağrısının Başbakanlık Ofisi'nden yapıldığı bugünlere geldik. Dünyadaki barış süreçleriyle yer yer benzeşse de özgün bir "Türkiye Barış Modeli" oluşturuyoruz. Kendi barışımızı, yabancı ülkelerin müdahalesinden uzak biçimde, kendi ellerimizle inşa ediyoruz. PKK adına konuşabilecek en üst düzey kişinin, Öcalan'ın ağzından silahsızlanma çağrısının yapılması bir dönüm noktasıdır.
ÜMİTLENMEYEN YA KÖTÜ NİYETLİDİR YA DA DEMİRTAŞ'TIR
Barışın tesisi, siyasi angjmanların ötesinde, insanımızın ve ülkemizin istikbalini en üst seviyede ilgilendiriyor. Oğlu Hakkâri'de askerliğini yapan yengem için, oğlu yıllardır dağda olan Perihan Anne için, evlâdının ya da sevdiğinin yolu gözleyen onbinler için ümitliyim. Kendi oğlumun geleceği için ümitliyim. Kan ve gözyaşıyla yıkanmış bir otuz yılın ardından şu iki yılda alınan mesafeye bakıp da ümitlenmeyen zaten ya kötü niyetlidir ya da Selahattin Demirtaş'tır.
BARIŞA EN YAKIN OLDUĞUMUZ NOKTADAYIZ
Öcalan, şimdiye kadar en fazla 'sınır dışına çekilin' çağrısı yapmıştı. Bu anlamda, söz konusu çağrı bir ilktir ve milattır. Metinde Öcalan'ın sıraladığı on madde silah bırakmanın şartı değil, silahsız mücadeleyle gerçekleşecek adımlardır. Nitekim metinde de "Asgari müşterekin sağlandığı ilkelerde, silahlı mücadeleyi bırakma temelinde" PKK'yı silah bırakma kongresini toplamaya çağırıyor. Barışa en yakın olduğumuz noktadayız.
YENİ ANAYASA VE BAŞKANLIK KAÇINILMAZ
Yeni anayasa ve onun kaçınılmaz bir parçası olan başkanlık sistemi, elbette çözüm süreciyle yakından ilgilidir. Ancak bundan çok daha fazlasıdır. Zira, nerdeyse bir asırlık cumhuriyet tarihinde seçilmişlerin eliyle yapılmış ve halkın onayına sunulmuş bir anayasamız hiç olmadı. Dolayısıyla devlet-vatandaş ilişkisini sağlıklı bir dengeye kavuşturacak, bürokratik oligarşiyi değil millî iradeyi tahkim eden, demokratik yapıların kurumsallaşmalarına olanak verecek türden bir anayasa en başat ihtiyacımız. 7 Haziran öncesi ve sonrasındaki ana gündem maddemiz bu olmalıdır.
BU VESİLE İLE HOŞBULDUK!
Mart 2011'de, daha ipliği pazara çıkmadan Taraf'tan ayrıldığımda, Türkiye'nin vesayetten arınmış yeni bir döneme girdiğini farz ediyordum. Yeni Şafak'ta yazdığım süre zarfında ne kadar yanıldığımızı hep beraber gördük ve mücadeleyi sürdürdük.
Sabah'ın en önemli özelliği ise, paralel vesayetle mücadele, yeni anayasa ve çözüm süreci gibi temel başlıklarda ana akım kalmaya devam ederek, demokrasi ve barışı savunuyor olmasıdır. Bu minvalde yeni ve daha geniş bir okur kitlesine hitap etme imkânı beni heyecanlandırıyor doğrusu. Umarım Sabah okuru da, benim gibi ortadaki kuyuya düşme pahasına yandan geçemeyen bir yazarı benimser. Bu vesileyle hoş bulduk!
Melih Altınok: SABAH'TA BAŞLAMAK HEYECAN VERİCİSELAHATTİN DEMİRTAŞ BARIŞA DİRENİYOR
Bu son açıklama, bizzat sürecin kendisinin egemen Kürt siyasal hareketindeki barışa direnen aktörlerini sıkıştırmasıyla oluştu. Zira hareketin siyasi ve yasal kanadı olan HDP, tersi olması gerekirken süreç boyunca silahlı kanadın önderi tarafından sağ duyuya çağrıldı. Hatta Öcalan'ın şubat başında yaptığı benzer içerikli bir çağrıyı bizzat HDP Eşbaşkanlığı'nın kamuoyundan gizlediğini de biliyoruz. Demirtaş'ın Son açıklamaya yönelik sözlerine ve tavrına bir bakın lütfen. Sanki barışın önemli bir dönemecini değil, yeniden savaş ilanını yorumluyor. Ama ne olursa olsun bu kabul, geçmişteki tutumları talileştiren ve ileriye dönük bağlayıcı olan bir mühürdür. Çözüm Süreci'nin başlayacağını aylar öncesinden duyuran ve en ajitatif dönemlerde umudu dillendiren birisi olarak elbette ki bu önemli dönemcin ardından daha da pozitifim.
HER ZAMANKİNDEN DAHA YAKINIZ
Barış tüm Türkiye halkının satın aldığı bir süreç. Er ya da geç zaten yakalayacağız. Ama şimdi her zamankinden daha çok yakınız. Zira Çözüm Süreci'nin mimarı Erdoğan'ın kararlılığı ilk günkü gibi sürüyor. Hükümet de barışın arkasında. Sürecin egemen Kürt siyasal hareketindeki en önemli aktörü Öcalan ise bu açıklamasıyla hareket içindeki çözüm karşıtı unsurlardan kendini net şekilde ayrıştırdı.
BAŞKALARIN CANIYLA SAVAŞ NİDALARI ATILMAZ
Yas havasında olan bazı aydın ve siyasiler var. Çöp evde yaşayan ruh hastalarına benziyorlar. Ülke temizlendikçe varoluşlarının anlamsızlaştığını düşünüyorlar. Başkalarının çocuklarının canıyla savaş nidaları atıyorlar. Sade suya tirit bir barış ve kardeşlik söylemi ise dillerinden düşmüyor. Çok sevdiğim bir söz var, barışa can atan savaşa can pazarlamaz. Öcalan ve hatta Kandil'in kimi komutanları bile çözüme ikna olmuşken, barışan halklara durun siz düşmansınız diye bağırıyorlar.
7 HAZİRAN'DA BARIŞA YATIRIM YAPAN KAZANIR
Yeni anayasa HDP'nin seçmenine vaadi, bu işin Çözüm Süreci ile bir bağı yok. 2010 referandumundaki hataya düşmeden sözlerini tutmalılar. 150 yıla yakın parlamenter sistemim deneyimi bize istikrarsız hükümetler, ekonomik buhranlar ve darbeler getirdi. Başkanlık sistemi bu sorunların aşılması için elzemdir. Barışa yatırım yapan kazanır. Çünkü seçmen dünyanın her yerinde huzura yönelir. Bunun somut örneği 12 yıldaki 8 seçimi kazanan Ak Parti ve Yüzde 52 oy aldığı Cumhurbaşkanlığı seçiminde iki vaadinden biri olarak Çözüm Süreci'ni tercih eden Erdoğan'dır.