Mehmet Türker kaybetti...

İçinde şiddet önermediği...

Şiddeti özendirmediği...

Şiddeti teşvik etmediği sürece; her düşünce ve düşüncenin ifade edilebilme özgürlüğüne saygı duyarız...

O düşünceler bize ters gelse de tahammül ederiz...

Saygımız da zaten düşünceye değil, ifade özgürlüğünedir...

Ve fakat...

Bir düşünceyi kamuoyuyla ya da okurlarıyla paylaşanların; küfür ve hakaret etmelerine...

Kendileri gibi düşünmeyenleri aşağılamalarına...

Küçük düşürme çabalarına tahammül edemeyiz...

Ve bir de...

Halkın kendisini (Ve haliyle halk iradesini.) temsil etmesi için seçtiği (Ne kadar o alırsa alsın) siyasilere "Küçük adlarıyla" hitap edilmesini kabul edemeyiz...

Hele ki, küçük adıyla hitap edilen kişi cumhurbaşkanıysa, başbakansa, bakansa buna asla tahammül edemeyiz...

Çünkü o hitap şekli ifade özgürlüğü sahasına girmez...

Çünkü hepimizin devletini temsil edenlerdir o kişiler...

Ve dünyanın her yanında bir devlet insanından söz ederken ve eğer küçük adı ile hitap edilecekse "Bey" veya soyadı ile söylenecekse "Sayın" sıfatı eklenir...

Emin Çölaşan çok kötü bir alışkanlık yarattı bazı yazarlarda ve hatta halk kesimlerinde...

Ülkenin cumhurbaşkanı veya başbakanına; bakanına ya da genelkurmay başkanına; sanki asker arkadaşıymış gibi küçük adıyla hitap ediyor...

O ayıbı, saygısızlığı yapan bir başkası ise yine SÖZCÜ'de yazan Mehmet Türker...

O da ülkemizin cumhurbaşkanı veya başbakanından söz ederken küçük isimlerini kullanıyor...

Ve...

Kaybediyor...