Mehmet Barlas günün köşe yazarı...
Mehmet Barlas dünkü SABAH’ta “Eski dünyanın kavgalarını yarına taşımayalım” başlığı yazısıyla günün köşe yazarı...
Dünya (Tabii ki içindekilerin de) hızla değiştiği bilimsel bir gerçek.
Ne var ki kimi uluslar bu değişime ya korkudan ya da değişimi kabullenemedikleri için uyum sağlayamıyor…
Daha doğrusu uyum sağlayabilmek için gerekli riskleri alamıyorlar.
*
1957’de DP iktidarında dönemin Dışişleri Bakanı (İdam edilerek bizzat devlet tarafından öldürülen) Fatin Rüştü Zorlu’nun yürürlükten kaldırılmasını teklif ettiği “Türk Parası’nın Kıymetini Koruma Kanunu” (Türk parasının piyasalarda her türlü küresel para ile serbestçe değiştirilebilmesi- Konvetibilite) taaa 1984’te dönemin Başbakanı Özal tarafından yürürlükten kaldırılabildi.
Neden?..
*
Çünkü…
Özal’a kadar başbakanlık yapanların hiçbirisi, o saçma sapan kanunu yürürlükten kaldırma riskini göze alamadı…
*
Bu girişten sonra esasa geleyim.
Mehmet Barlas dünkü SABAH’ta “Eski dünyanın kavgalarını yarına taşımayalım” başlığı yazısıyla günün köşe yazarı…
Neden mi?..
*
Çünkü…
Dün Kemal Öztürk’le Barlas’ın yazısı arasında kararsız kalınca, Barlas’ın da sık sık başvurduğu “ironi” kokan yazısıyla Öztürk’ü tercih ettim.
Bugün, Barlas’a olan borcumu ödüyorum.
*
Müzmin muhaliflerin en çok kızdığı yazarlardan biridir Mehmet Barlas…
Makul muhaliflerin ise zaman zaman kırılsalar da okumaktan asla vazgeçemeyecekleri değerli bir liberal demokrat entelektüeldir.
*
Dünkü makalesi de harikaydı.
Lütfen okur musunuz?..
ESKİ DÜNYANIN KAVGALARINI YARINA TAŞIMAYALIM
Yurt ve dünya gerçeklerinin gecikmeli algılanması, sade kişilerin değil ülkelerin de krizlere sürüklenmesine neden olabilir. "Şarklılık" şeklinde nitelediğimiz geri kalmış Doğu'nun dünya gerçeklerini gecikerek algılamasının nedenlerinden biri, bu gerçeklerin Doğu'nun coğrafyalarına yansımasının belirli odaklar tarafından engellenmesi ya da gerçek ötesi şekilde duyurulması olabilir.
Don Kişot ve Oblomov
Gerçekleri ve değişimi gecikerek algılamak ya da hiç algılamamak edebiyat dünyasına da konu olmuştur. Cervantes'in "Don Kişot"u, burjuvazinin oluşmaya başladığı dönmede, kendisini hâlâ bir şövalye sanan bir meczuptur. Ya da Gonçarov'un"Oblomov"u, gerçekleri görmezden geldiği zaman her şeyin eskisi gibi sürebileceğini sanan bir tembel mirasyedidir.
Çin örneği
Mesela Çin 15'inci yüzyılın sonuna kadar dünyaya açık ve denizlere egemen bir ülkeyken, tutucu bir hanedanın tahta geçmesi sonucu içine kapanmıştır. Çin kara sularının dışına çıkan teknelerin kaptanlarının idam edilmesine kadar dayanmıştır bu durum. Bir ayağı, gözü ve kulağı Batı'da, diğer ayağı, gözü ve kulağı Doğu'da bulunan biz Türkler ise, Osmanlı'dan başlayarak gerçekleri ve değişimi algılamak konusunda sürekli ikilemler yaşadık.
Eski ve yeni
Bir bölümümüz dünü bugüne taşımayı, eski koşullara uyan kavramlarla bugünü anlamayı, dünü yarın sanmayı denedik. Bir bölümümüz ise, yurt ve dünya gerçeklerini de, değişimi de algılamak konusunda, gelişmiş ülkelerdeki düşünce odakları kadar hızlı davranabildik. Bu durum sürekli çatışmalara, gerginliklere kaynak oldu. Medrese ile üniversite, yeniçeri ile modern ordu, inanç ile kuşku karşılaşmaları, dramatik içerikli bir düalizme sebep oldu.
İlericilik de eskir
Daha da kötüsü, bir dönemde yeni ve ileri olan duruşların da, belirli süreler sonunda eskiyeceği ve geride kalacakları da kabul edilmedi. Dünün ilericileri bir dönem sonra yeni ve ileri olanı "Tehlikeli", yurt ve dünya koşullarını güncel gerçeğe uyumlu biçimde yorumlamaya çalışanları ise "Hain" ilan etmeye başladılar.
En önemli ders
Osmanlı'da yurt ve dünya gerçeklerini gecikerek algılayanların düşünce ve devlet hayatına egemen olmaları sonunda imparatorluk dağıldı, çöktü ve halk yoksullaştı. Osmanlı geçmişimizin Cumhuriyet'e aktardığı en önemli ders ise, dünya konjonktürünün ve değişimin hızlı algılanmasının, ayakta kalmak için kaçınılmaz bir ön şart olduğu gerçeğiydi. Bu ders çok iyi özümsendiği için, 1'inci Dünya Savaşı'ndan bugüne kadar birliğini, bütünlüğünü, istikrarını barış içinde korumayı başarabilen bu coğrafyanın örnek ülkesi olabildik.
Farklı bir yaklaşım
İçine girilen global değişim sürecini sağ ve salim atlatabilmemiz için de, ezberleri geride bırakıp, gerçeklere uyumlu davranmamız gerekiyor. Bir başka deyişle geçmişte demokrasimizin topallamasına sebep olan anlamsız kamplaşmaları ve kan davalarını bugüne taşımaktan kimseye hayır gelmeyecektir. Üstelik bugünün dünyasında en küçük hatalar çok büyük ve dramatik krizlere yol açmaktadır. Bu konuda en problemli coğrafya ise bizim de içinde bulunduğumuz Ortadoğu'dur.