Mehmet Barlas da bertaraf olmaktan mı korkuyor?
O günkü medya patronlarını (özellikle Aydın Doğan – Dinç Bilgin) “Bitaraf olan bertaraf olur” dedikleri için kınıyorduk…
Sevgili Barlas;
ın bir yerinde şöyle diyorsunuz:
“Medya kartelinin patronları anlaşınca Akşamın dağıtımı durdurulmuş ve gazete batırılmıştı. ‘Derin Ankara’dan emir gelince ortak manşetler atılır, istenmeyen yazarlar susturulur, düzmece andıçlarla gazeteler kendi yazarlarını suikastlara hedef gösterirlerdi.”
Haklısınız değerli dostum;
Ancak kabul edersiniz ki o günlerin “ürettiği” en çileli yazarım ben…
28 Şubat’ın atanmış başbakanları ve daha sonra 28 Şubat mağduru olması gereken Başbakan'ın “Medyada görmek istemedikleri” tek yazarım…
Hatta...
Başbakan Erdoğan’ın Siirt’te okuduğu şiir yüzünden yargılanmasını hazmedemeyip Yargı’yı hedef alarak yaptığım TV yorumları ve köşe yazıları yüzünden, “Suç olan fiili övmek” iddiasıyla savcılık soruşturması geçirdim…
Ve hatta...
İşgüzar savcı 6 aydan 3 yıla kadar hapisle cezalandırılmam talebiyle hakkımda kovuşturma başlatılması için dava bile açtı…
Mahkeme de savcının talebini yerinde buldu…
Ancak sonunda beraat ettim…
Sevgili Barlas;
O günlerden birinde, Atatürk Havaalanı apronunda karşılaştığım R. Tayyip Erdoğan, kendisini savunduğum için arkadaşlarının yanında boynuma sarılıp "Teşekkür" etti...
Peki ya sonra?..
Aynı Tayyip Erdoğan Başbakan oldu…
Ve…
Çalıştığım gazetede kendisine yönelttiğim çok küçük ve asla hakaret içermeyen (hakaret olsa mahkemeye koşardı) eleştirilerim yüzünden beni gazetemden kovdurdu…
Çünkü çalıştığım gazete zaten kâğıt üstünde patronundu..
Ama patron, annesi ve (benim dışımdaki) bütün yazarlar Erdoğan’a adeta “göbekten” bağlanmışlardı…
Ben ise hükümetin ekonomi politikalarını övüyor; Başbakan’ın “kibirli, öfkeli, her şeyi kendisinin yarattığını düşünen” tavrını eleştiriyordum...
Ve sevgili dostum…
Başbakan beni kovdurunca kendimi tutamadım, bir TV canlı yayınında “Erdoğan bir beyaz Faşisttir” dedim…
Hakkımda maddi tazminat davası açtı, kazandı…
Ve ben 2004 yılı Ekim ayından, 2009 yılı Haziran ayına kadar işsiz kaldım…
Önemli değil…
1998’den itibaren 2009 yılına kadar (2003 Ocak - 2004 Kasım başı arası hariç) varlıklarımı satarak sürdürdüm yaşamımı…
Hiçbir yerden tek lira gelir kazanmadan…
Sonra da adımı gizlemek şartıyla çıktım ortalık yere…
Neyse…
Buraları işin hikâye kısmı…
Trakyalı fukaranın, köyün ağasına yaklaşıp, “ağam be… Senin geçen sene ölen kır at sağ mı?” diye sorması; Ağanın “yahu geçen sene ölen kır at sağ olur mu?” diye terslemesi üzerine de, “lâf olsun beri gelsin be ağam… Ver bi cigara da yakalım” demesi gibi…
Sevgili Barlas;
28 Şubat süreci ve devamında “Yandaş ve Kindaş Medya” yoktu…
Sadece “Aydın Doğan ve eteğine tutunanların medyaları” vardı…
Ve ben o günün medya devi Aydın Doğan'a TV ekranında parmağımı sallayıp, "sonunda gücünün tükürüğünde boğulacaksın" diyordum...
O da ertesi gün evimi arayıp, telefona çıkan karıma, "Kocana söyle, ekranda bana salladığı o parmağı kıracağım" diye "tehdit" ediyordu bizi...
Ve kırdı...
Kırık parmak kemiklerimin kaynamaması için üstüne basanlar ise 28 Şubat sürecinde namuslarını korumak için neredeyse canımı vermeye ramak kaldığım eski dostlarımdı(!)...
Peki bugünkü medya o günkü gibi mi?..
Değil…
Bugün kesin çizgilerle birbirinden ayrılmış “İki taraf” var…
Bir taraf hükümetin her yaptığına “Evet” diyor…
Karşıdakiler ise Başbakan denizi yürüyerek geçse “Erdoğan Yüzme bilmiyor” diye yazabilecek kadar hükümet düşmanı…
İşte şimdi de sadede geleceğim sevgili Barlas;
Hatırlayacaksınız…
O günkü medya patronlarını (özellikle Aydın Doğan – Dinç Bilgin) “Bitaraf olan bertaraf olur” dedikleri için kınıyorduk…
Çünkü karşılarında bir tek rakip bile isteemiyorlardı...
İyi ama daha dün aynı şeyi Başbakan da söylemedi mi HaberTürk ekranında?..
Söyledi…
Bu "Tehdit" değil de ne?..
Bu, "ya benimsin ya kara toprağın" aşkı(!) değil de ne?..
Bu "Püritenizm" değil de ne?..
Bu, "despotizm" değil de ne?..
İyi ama neden kınamıyorsunuz Başbakan’ı?..
Niçin susuyorsunuz?..
Niye yaptığı ayıbı ve despotizmi köşenizden haykırmıyorsunuz…
Ya da kendinize has ağırbaşlılığınızla kamuoyuna şikâyet etmiyorsunuz?..
Sevgili Mehmet Barlas;
İnsani değerlerinizin yüksekliği ve entelektüel birikiminiz hakkında “Övgü” yapmak için benim kelime haznem yetersiz…
Ama bu yüksek hasletleriniz tarafımdan “eleştirilmez” olduğunuz anlamına gelmez…
Bu kadar bir eleştiriye de kırılmayacağınızı umuyorum…
Sevgi dolu saygılarımla…
Eski bir dostunuz ve yoldaşınız...