Mehmet Altan
Altan’ın da kabulü için çabaladığı 12 Eylül 2010 Anayasa Referandumu halkın % 58’inin oyu ile kabul edildikten sonra..
Siyasi iktidar ve hizmetinde bulunan meslektaşlarım şunu göremiyorlar:
İnançlar gibi fikirler, düşünceler de kilitlenemez…
Ne demek mi istiyorum?..
Anlatayım…
Efendim…
Prof. Mehmet Altan Star’ın başyazarıydı…
Hükümet’e ve Başbakan Erdoğan’ın hukukun üstünlüğü ilkesini yerleştirme çabalarına, demokratikleşme çalışmalarına ve ille de AB tam üyelik müzakerelerindeki samimi girişimlerine hep destek verdi…
Katıldığı panellerde, terörün silahla değil demokratikleşerek çözüleceği konusunda sayısız konuşmalar yaptı…
2010 Anayasa Referandumuna “Evet” denilmesi için müthiş bir mücadele verdi…
Ama…
Altan’ın da kabulü için çabaladığı 12 Eylül 2010 Anayasa Referandumu halkın % 58’inin oyu ile kabul edildikten sonra Erdoğan ve Hükümeti ilk yedi yıllık demokratikleşme çalışmalarından vazgeçiverdi…
AB ile aramıza kalın bir çizgi çizildiği gibi Başbakan başta olmak üzere Hükümet sözcüleri AB üyeliğini ve Birliği aşağılayıcı açıklamalar yapmaya başladılar…
Toplantı ve yürüyüş özgürlüğü gibi en masum protestolar bile polis şiddetiyle engellendi…
Gençlerin kimisi canlarını kimisi gözlerini kaybetti o polis şiddeti karşısında…
Türkiye bir anda Kolombiya’ya benzedi…
Mehmet Altan, hukukun üstünlüğü ilkesine ve demokrasiye bağlılığını Hükümet’in yanında durmaya tercih ederek Star’daki köşesinde bu geri dönüşe itiraz etti…
Önce yazı günlerinin sayısı düşürüldü…
Sonra üzerine “Başyazar” getirildi..
Daha sonra da “KOVULDU”…
Ama yılmadı…
Hukukun ve demokrasinin doğrularını yazmaya devam ediyor…
yayımlanan yazısında bakın ne diyor Altan:
"Cemaat-AK Parti gerginliğinin ortalığa saçtığı belge ve iddialar umacı masallarına dönüştü.
MGK kararlarıyla kendi halkını fişleyen, bunu ortaya koyan gazeteyi ve gazetecileri ‘vatan haini’ diye suçlayan, istihbarat unsurlarının yargı mensuplarıyla koordineli olarak gazetecileri dinlediğini Başbakan imzasıyla kabul eden, iki yıldır Uludere Katliamı’nın üzerini örten, demokrasinin özünü oluşturan Sayıştay raporlarını sumen altı eden bir siyasal iktidar ile…”
İtirazı olan var mı?..
Varsa gerekçesini de söylesin lütfen…
Ve bakın başka neler yazıyor Mehmet Altan:
Cemaat mi ürkütücü, hükümet mi?
Yaşananları, ortaya çıkan belgeleri, ileri sürülen iddiaları ‘evrensel hukuk’ ölçüsüyle değerlendirenler ise ürkütücü olanın bizzat Türkiye olduğunu görüyorlar.
Çünkü ‘modern devlet’in temel prensibi olan ‘Kuvvetler Ayrılığı’nın buralarda kendisinden ziyade, şimdiki moda deyimle ancak ‘çakması’ uygulanmakta...
Gerçek bir hukuk ve demokrasi açısından baktığınızda en umacı, en ürkütücü olan gerçek de bu. Devletleşememiş yetmiş altı milyonluk bir kalabalığın hiçbir hukuki güvenceye sahip olmadan korkunç bir kaosun ve karmaşanın içinde yaşamaya çalışarak birbiriyle boğuşması.
Sahi yahu!..
Mevcut Hükümet meşruiyetini seçim sandığından mı alıyor?..
Yoksa o seçim sandığından çıkan sonucu onaylayan Yargı’dan, yasalardan, Hukuk’tan mı alıyor?..
Mazbatasını almadan (Yasal olduğunu tescil ettirmeden) Meclis’te milletvekili andını içen politikacı gördünüz mü hiç?..
Peki; milletvekili yemini etmeden başbakan olan bir politikacı gördünüz mü?..
Görmediniz…
İyi ama iktidara gelen siyasetçi neden “önce Hukuk” diyeceğine “önce sandık” diyor?..
Hâsılı; “Önce hukuk, önce kuvvetler ayrılığı ilkesine sadakat” diyen Mehmet Altan kazandı