Medyada bağırsak temizliği başlıyor mu?...
Amaç, Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök'ü küçük düşürüp istifaya zorlamaktı...
ADNAN BERK OKAN
Dün etkin bir hukukçu dosttan önemli bir mesaj aldım...
Çok ilginçti...
İiginç olduğu kadar da "İlâhi Adalet"in fazla gecikmeden tecelli ettiğinin kanıtı gibiydi...
Çünkü...
Çok ünlü bir televizyoncunun, halen tutuklu olarak yargılanmayı bekleyen Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım'la yaptığı telefon konuşmaları yasal takip sonucu kayda alınmış...
Ve...
Çok fena konuşmalarmış bunlar...
Ünlü ve "ben çok dürüst adamım!" diye her gün açıklama yapan televizyoncu, Aziz Yıldırım'ı Başbakan'a karşı tahrik ediyormuş...
"İpini çekecekler çünkü senin iş sahana göz diktiler" diyormuş...
Bu arada Aziz Yıldırım "bunları yüz yüze görüşsek" dediğinde de "telefonların güvenli olduğu"nu söylüyormuş...
Demek ki telefonlar güvenli değilmiş...
Şimdi o "dürüst" geçinen televizyoncunun hangi konularda "dürüst"(!) olduğunun tartışılacağı günlere doğru gidiyormuşuz...
Önce siyaset bağırsaklarını temizlemiş...
Sonra TSK...
Derken Yargı...
Dün-bugün Futbol Dünyası...
Veeee...
Asıl bağırsaklar "azzz sonra" temizlenecekmiş...
Yıllarca kamuoyuna kendini "en dürüst, en temiz, en ahlâklı" olarak tanıtan "Ünlü Televizyoncu"nun aslında nasıl da kirli olduğuna tanık olacakmışız...
Kısa bir süre öncesine kadar "kanlı - bıçaklı" olduğu Aziz Yıldırım'la niçin (veya ne karşılığı) barıştığını da öğrenecekmiş kamuoyu...
Ne desem acaba?..
"Etme bulma dünyası" mı?..
Biraz nostalji!..
1999 seçimlerine gidilirken DYP'in üst düzey yöneticileri ünlü bir televizyocunun yanında çalışan birine 250 bin Dolar açıktan ödeyerek çok önemli bir teyp kaseti satın alırlar...
Televizyoncuya yapılan ödeme, bir reklâm şirketinin kestiği "naylon fatura" ile kapatılır...
250 Bin Dolar'ın KDV'sinin bir kısmı basın toplantısı yapılan otele tediye edilir...
Kalan kısmı ise aralarında paylaşırlar...
Teyp kasetinde Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök'ün dönemin Ekonomiden Sorumlu Bakanı Güneş Taner'le yaptığı telefon konuşmaları vardır...
Dinleme, Doğan Gurubu (Hürriyet) içinden "DİNLEME VE GİZLİ KAMERA" işini en iyi derecede bilen ve yapan bir gurup televizyoncu tarafından yapılmıştır...
Kayıt edenler Doğan Gurubu ve ulusal medya içinde etkin yeri olan ünlü bir televizyoncunun adamlarıdır...
Her ağzını açtığında "Ben çok dürüstüm... Ben Türkiye'nin en çok sevilen televizyoncusuyum... Bakın işte yine ödül aldım!" diye böbürlenen ve kendisinin yüzüne gülen ama arkasından "Bay Kibir" olarak söz edilen bir televizyoncunun...
DYP'li yöneticiler "kaset ne iş?" diye sorduklarında aldıkları cevap tüylerini ürpertir...
Ünlü televizyoncunun amacının görev yaptığı televizyon kanalından sonra Hürriyet yönetimini de eline geçirmek olduğu açıklanır...
Sonra da "ama" denilerek devam edilir "bizler profesyoneliz"...
500 bin Dolar isterler...
250 bin Dolar'da anlaşılır...
Yani...
Özkök - Taner görüşmeleri sadece "para kazanmak" için değil, aynı zamanda gurup içi bir iktidar kavgasında kullanılmak için kaydedilmiştir...
Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök küçük düşürülüp istifaya zorlanacaktır...
Zira Özkök, Taner'le yaptığı konuşmada dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz için de çok ağır şeyler söylüyor; hatta Başbakan'ı aşağılıyordur...
Yani..
Hürriyet yönetimini ele geçirmek isteyen televizyoncu bir taşla iki kuş birden vuracaktı...
Hem para kazanacak hem de Başbakan Yılmaz'a "kovdur şu adamı!" diye mesaj göndererek Özkök'ün koltuğuna oturacaktı...
Ertuğrul bu oyunu yutmadı...
Direndi...
Tabii bu arada cesur davrandı...
İnkâr da etmedi konuşmaları...
Çünkü inkâr edilemeyecek kadar netti her şey...
Ve bugün...
Görüyorsunuz değil mi?..
Bakalım; ünlü televizyoncunun Aziz Yıldırım'la yaptığı telefon konuşmaları ve elinden çıkardığı tarlaların tapuları açıklandığında Ertuğrul ne yazacak?..
Yoksa hiçbir şey yazmayıp, nehir kenarına oturarak güzel yüzlü arkadaşının da ruhunun gelip geçmesini mi bekleyecek o kirli suda...
[email protected]
Dün etkin bir hukukçu dosttan önemli bir mesaj aldım...
Çok ilginçti...
İiginç olduğu kadar da "İlâhi Adalet"in fazla gecikmeden tecelli ettiğinin kanıtı gibiydi...
Vaaauuuvvvv! Önümüzdeki günlerde, Trakya'nın en verimli(!) tarlalarını köylüden yok pahasına satın alıp imarlı alana çevirip satan... Ve... Bu sayede milyonlarca Doların sahibi de olan bu gazeteci - televizyoncunun "İmar" oyunları da ortaya çıkacakmış... Herkese "Hırsız!" gözüyle bakan... Birçok namuslu işadamını "Vergi Kaçakçısı" olarak tanıtan... Kendisine ve patronuna zarar veren Namuslu siyasetçileri "Düzmece Belgelerle" karalayan..... Karaladığı kişiler sonradan aklansa da attığı çamurların izi kalan gazeteci-televizyoncunun yüzündeki boyalar dökülecekmiş... Oflu Hoca'nın dediği gibi söyleyeyim... "Ben demiyrum oni... Kara kaplı kitap diyi..." ABO |
Çok ünlü bir televizyoncunun, halen tutuklu olarak yargılanmayı bekleyen Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım'la yaptığı telefon konuşmaları yasal takip sonucu kayda alınmış...
Ve...
Çok fena konuşmalarmış bunlar...
Ünlü ve "ben çok dürüst adamım!" diye her gün açıklama yapan televizyoncu, Aziz Yıldırım'ı Başbakan'a karşı tahrik ediyormuş...
"İpini çekecekler çünkü senin iş sahana göz diktiler" diyormuş...
Bu arada Aziz Yıldırım "bunları yüz yüze görüşsek" dediğinde de "telefonların güvenli olduğu"nu söylüyormuş...
Demek ki telefonlar güvenli değilmiş...
Şimdi o "dürüst" geçinen televizyoncunun hangi konularda "dürüst"(!) olduğunun tartışılacağı günlere doğru gidiyormuşuz...
Önce siyaset bağırsaklarını temizlemiş...
Sonra TSK...
Derken Yargı...
Dün-bugün Futbol Dünyası...
Veeee...
Asıl bağırsaklar "azzz sonra" temizlenecekmiş...
Yıllarca kamuoyuna kendini "en dürüst, en temiz, en ahlâklı" olarak tanıtan "Ünlü Televizyoncu"nun aslında nasıl da kirli olduğuna tanık olacakmışız...
Kısa bir süre öncesine kadar "kanlı - bıçaklı" olduğu Aziz Yıldırım'la niçin (veya ne karşılığı) barıştığını da öğrenecekmiş kamuoyu...
Ne desem acaba?..
"Etme bulma dünyası" mı?..
Biraz nostalji!..
1999 seçimlerine gidilirken DYP'in üst düzey yöneticileri ünlü bir televizyocunun yanında çalışan birine 250 bin Dolar açıktan ödeyerek çok önemli bir teyp kaseti satın alırlar...
Televizyoncuya yapılan ödeme, bir reklâm şirketinin kestiği "naylon fatura" ile kapatılır...
250 Bin Dolar'ın KDV'sinin bir kısmı basın toplantısı yapılan otele tediye edilir...
Kalan kısmı ise aralarında paylaşırlar...
Teyp kasetinde Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök'ün dönemin Ekonomiden Sorumlu Bakanı Güneş Taner'le yaptığı telefon konuşmaları vardır...
Dinleme, Doğan Gurubu (Hürriyet) içinden "DİNLEME VE GİZLİ KAMERA" işini en iyi derecede bilen ve yapan bir gurup televizyoncu tarafından yapılmıştır...
Kayıt edenler Doğan Gurubu ve ulusal medya içinde etkin yeri olan ünlü bir televizyoncunun adamlarıdır...
Her ağzını açtığında "Ben çok dürüstüm... Ben Türkiye'nin en çok sevilen televizyoncusuyum... Bakın işte yine ödül aldım!" diye böbürlenen ve kendisinin yüzüne gülen ama arkasından "Bay Kibir" olarak söz edilen bir televizyoncunun...
Temizlik ertelenebilir mi?.. Bu ünlü televizyoncu, Aziz Yıldırım'la yaptığı telefon konuşmalarının medyaya yansımaması için savcılarla ve polislerle ince(!) bir ilişkiye girmiş... Ama... Bu defa başaramayacağına kesin gözüyle bakılıyor... Ya başarırsa?.. Medyadaki bağırsak temizliği sadece bir süre ertelenmiş olurmuş o kadar!.. Ama kaldığı yerden mutlaka devam edecekmiş... Bunu o ünlü ve güçlü televizyoncu bile önleyemeyecekmiş... |
Ünlü televizyoncunun amacının görev yaptığı televizyon kanalından sonra Hürriyet yönetimini de eline geçirmek olduğu açıklanır...
Sonra da "ama" denilerek devam edilir "bizler profesyoneliz"...
500 bin Dolar isterler...
250 bin Dolar'da anlaşılır...
Yani...
Özkök - Taner görüşmeleri sadece "para kazanmak" için değil, aynı zamanda gurup içi bir iktidar kavgasında kullanılmak için kaydedilmiştir...
Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök küçük düşürülüp istifaya zorlanacaktır...
Zira Özkök, Taner'le yaptığı konuşmada dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz için de çok ağır şeyler söylüyor; hatta Başbakan'ı aşağılıyordur...
Yani..
Hürriyet yönetimini ele geçirmek isteyen televizyoncu bir taşla iki kuş birden vuracaktı...
Hem para kazanacak hem de Başbakan Yılmaz'a "kovdur şu adamı!" diye mesaj göndererek Özkök'ün koltuğuna oturacaktı...
Ertuğrul bu oyunu yutmadı...
Direndi...
Tabii bu arada cesur davrandı...
İnkâr da etmedi konuşmaları...
Çünkü inkâr edilemeyecek kadar netti her şey...
Ve bugün...
Görüyorsunuz değil mi?..
Bakalım; ünlü televizyoncunun Aziz Yıldırım'la yaptığı telefon konuşmaları ve elinden çıkardığı tarlaların tapuları açıklandığında Ertuğrul ne yazacak?..
Yoksa hiçbir şey yazmayıp, nehir kenarına oturarak güzel yüzlü arkadaşının da ruhunun gelip geçmesini mi bekleyecek o kirli suda...
[email protected]