Medya Simonları ve Simonlaştırılamayanlar
Son sekiz yılın medyası hem kendi içinde bölündü karpuz gibi... Hem halkı böldü...
ADNAN BERK OKAN
Türk medyası hiçbir zaman olmadığı kadar kirlendi...
Kartel dönemi (28 Şubat) medyası bile bu kadar "kirli" değildi...
Son sekiz yılın medyası hem kendi içinde bölündü "karpuz" gibi, hem halkı böldü...
Ne eski dostluklar kaldı medyamızda...
Ne özgür ve çağdaş rekabet...
Demek ki...
Ne eski dostlar dostmuş...
Ne yenileri dost olarak kalacak...
Çünkü günümüz medyasında dostluk(!) ölçüsü "Değer" değil, "yandaş" olabilmek...
Bir zamanlar neredeyse pamuklara sarıp koruduklarını yerden yere vuruyor eski dostları, kendilerini deşifre etti diye...
Aynı adamın eski azılı düşmanlarının müşfik(!) kolları uzanıyor bu kez o kişiye...
Her iki türün de "Kendi doğruları" yoktur...
Her iki tür de "Biat" kültürü ile yetiştirilmişlerdir...
Biri din despotizmi ile, diğeri Kemalist baskı yöntemiyle...
İdeolog gibi görünmeye çalışırlar ama her iki türün de hiçbir zaman idealleri olmamıştır...
Sadece ekonomik çıkarları vardır...
Türlerden birincisi, kıyasıya savundukları Başbakan hakkında yazılan bir kitapta yer alanları "iğrenç iftiralar" olarak tanımlar...
İkincisiyse tutuklu generaller ve iki gazeteci aleyhine yazılan kitaplarda ileri sürülen iddialar için kullanırlar, "iğrenç iftiralar" hükmünü...
Birinciler, tutuklu generaller ve iki gazetecinin suçlu olduklarına mahkeme bitmeden karar verirler...
İkinciler ise Tayyip Erdoğan'ı icraatlarıyla değil geçmişiyle yargılar ve hüküm verip infaz ederler...
Neden mi?.
Çünkü...
Her iki tür de inandıklarını değil, bağlı bulundukları gurubun işine geleni seslendirirler...
Bunu yaparken:
Her iki türün de haklı olması halinde medyanın, "Müfteri - iftiracılar" tarafından işgal edildiğini...
Her iki tarafın da haksız olduğu durumdaysa medyanın "yalancılar"ın istilâsına uğramış olduğunu akıl edemezler...
Değerli dostlar;
İşte bu medya Simonları sadece toplumu değil, medyayı da kendi içinde "karpuz" gibi ikiye böldü...
Bu arada ince bir dilim de "merkez medya" kaldı orta yerde:
HÜRRİYET ve GAZETE HT...
Diğerlerinin hepsi, birer "Medya Simonu"...
Hâsılı...
Hanefi Avcı iyi ya da kötü bir kitap yazdı...
Ona objektif - makul ve hiçbir tarafın Simon'u olmayan okurlar karar verecek...
Ama...
Hanefi Avcı bu arada nefis bir deyim üretti...
"Simonlar"...
İlle de Haliç'te olmaları şart değil Simonların...
Bunların kimisi Güneşli'de...
Kimisi Çobançeşme'de...
Kimisi de Barbaros'ta ahkâm kesiyorlar...
Nihayet hepsi bir türün Simon'u...
HÜRRİYET ve GAZETE HT dışında bir de Hadi Özışık'ın patronajındaki İNETNETMEDYA Gurubunu Simonlaştıramadılar...
Çünkü...
Bizim grup gücünü başkaları gibi "embedded" özgürlükten değil; gerçek, bağımsız, bağlantısız özgürlüğünden alıyor...
Onun için siyasi partiler ve liderleri hakkında hiç bir primitif yargıya kapılmadan lehte ya da aleyhte yazabiliyoruz ya...
Ne arkaik solcular gibi statükodan, despot, sevimsiz devletten yanayız...
Ne pabucumun Liberal - Müslüman Demokratları gibi sadece kendimize demokratız...
Bizim demokrasi anlayışımız bütün gelişmiş dünya demokrasilerinde olduğu gibi:
* Kuvvetler ayrılığı ilkesinin geçerli olduğu,
* Hukukun üstünlüğü prensibinden asla vazgeçmeyen ancak;
* Yargı'yı yöntenlerin ve Yasama ile Yürütmeyi denetleyenlerin de yasama organı tarafından ve fakat mevcut iktidarın dediği gibi değil, nitelikli (2/3) çoğunlukla; hâkim ve savcılar arasından seçildiği bir sistem kurulmasıdır...
NOT: Hanefi Avcı'nın tarif ettiği Simonlar; inanmadıkları konularda bile biat ettikleri örgütün doğularına göre karar verip uygulayanlardır.
[email protected]
Türk medyası hiçbir zaman olmadığı kadar kirlendi...
Kartel dönemi (28 Şubat) medyası bile bu kadar "kirli" değildi...
Son sekiz yılın medyası hem kendi içinde bölündü "karpuz" gibi, hem halkı böldü...
Ne eski dostluklar kaldı medyamızda...
Ne özgür ve çağdaş rekabet...
Demek ki...
Ne eski dostlar dostmuş...
Ne yenileri dost olarak kalacak...
Çünkü günümüz medyasında dostluk(!) ölçüsü "Değer" değil, "yandaş" olabilmek...
Bir zamanlar neredeyse pamuklara sarıp koruduklarını yerden yere vuruyor eski dostları, kendilerini deşifre etti diye...
Aynı adamın eski azılı düşmanlarının müşfik(!) kolları uzanıyor bu kez o kişiye...
Her iki türün de "Kendi doğruları" yoktur...
Her iki tür de "Biat" kültürü ile yetiştirilmişlerdir...
Biri din despotizmi ile, diğeri Kemalist baskı yöntemiyle...
İdeolog gibi görünmeye çalışırlar ama her iki türün de hiçbir zaman idealleri olmamıştır...
Sadece ekonomik çıkarları vardır...
Türlerden birincisi, kıyasıya savundukları Başbakan hakkında yazılan bir kitapta yer alanları "iğrenç iftiralar" olarak tanımlar...
İkincisiyse tutuklu generaller ve iki gazeteci aleyhine yazılan kitaplarda ileri sürülen iddialar için kullanırlar, "iğrenç iftiralar" hükmünü...
Birinciler, tutuklu generaller ve iki gazetecinin suçlu olduklarına mahkeme bitmeden karar verirler...
İkinciler ise Tayyip Erdoğan'ı icraatlarıyla değil geçmişiyle yargılar ve hüküm verip infaz ederler...
Neden mi?.
Çünkü...
Her iki tür de inandıklarını değil, bağlı bulundukları gurubun işine geleni seslendirirler...
Bunu yaparken:
Her iki türün de haklı olması halinde medyanın, "Müfteri - iftiracılar" tarafından işgal edildiğini...
Her iki tarafın da haksız olduğu durumdaysa medyanın "yalancılar"ın istilâsına uğramış olduğunu akıl edemezler...
Değerli dostlar;
İşte bu medya Simonları sadece toplumu değil, medyayı da kendi içinde "karpuz" gibi ikiye böldü...
Bu arada ince bir dilim de "merkez medya" kaldı orta yerde:
HÜRRİYET ve GAZETE HT...
Diğerlerinin hepsi, birer "Medya Simonu"...
Hâsılı...
Hanefi Avcı iyi ya da kötü bir kitap yazdı...
Ona objektif - makul ve hiçbir tarafın Simon'u olmayan okurlar karar verecek...
Ama...
Hanefi Avcı bu arada nefis bir deyim üretti...
"Simonlar"...
İlle de Haliç'te olmaları şart değil Simonların...
Bunların kimisi Güneşli'de...
Kimisi Çobançeşme'de...
Kimisi de Barbaros'ta ahkâm kesiyorlar...
Nihayet hepsi bir türün Simon'u...
HÜRRİYET ve GAZETE HT dışında bir de Hadi Özışık'ın patronajındaki İNETNETMEDYA Gurubunu Simonlaştıramadılar...
Çünkü...
Bizim grup gücünü başkaları gibi "embedded" özgürlükten değil; gerçek, bağımsız, bağlantısız özgürlüğünden alıyor...
Onun için siyasi partiler ve liderleri hakkında hiç bir primitif yargıya kapılmadan lehte ya da aleyhte yazabiliyoruz ya...
Ne arkaik solcular gibi statükodan, despot, sevimsiz devletten yanayız...
Ne pabucumun Liberal - Müslüman Demokratları gibi sadece kendimize demokratız...
Bizim demokrasi anlayışımız bütün gelişmiş dünya demokrasilerinde olduğu gibi:
* Kuvvetler ayrılığı ilkesinin geçerli olduğu,
* Hukukun üstünlüğü prensibinden asla vazgeçmeyen ancak;
* Yargı'yı yöntenlerin ve Yasama ile Yürütmeyi denetleyenlerin de yasama organı tarafından ve fakat mevcut iktidarın dediği gibi değil, nitelikli (2/3) çoğunlukla; hâkim ve savcılar arasından seçildiği bir sistem kurulmasıdır...
NOT: Hanefi Avcı'nın tarif ettiği Simonlar; inanmadıkları konularda bile biat ettikleri örgütün doğularına göre karar verip uygulayanlardır.
[email protected]